Mısır’ın Sharm El-Şeyh kentinde bugün başlayan 27. Taraflar Konferansı, COP27 bir iklim zirvesinin ötesine geçti. Hem de çok ötesine. Öylesine bir konu haline geldi ki Rusya’nın saldırısı ile fosil yakıt şirketlerinin en mutlu zirvesine, kola şirketi sponsorluğu ile bir skandala dönüştü. Ama birşey daha var ki Türkiye’nin katkısı ile bir insan hakları skandalı zirvesine daha dönüşüyor. Mısır COP27’ye karşı eylemlere engel olmak için 70 kişiyi tutuklarken; Türkiye sansür yasası peşinden, dokuz Türkiyeli gazeteci ile beraber, aralarında basın mensuplarının da bulunduğu 34 Mısırlıyı gözaltına adlı.
Müthiş değil mi, COP27 için el birliği ile gözaltı ve tutuklama!!
Ama kimse bundan bahsetmiyor. Kimse sansür ve iklim ilişkisine, tıpkı iklim ile fosil yakıt ilişkisi yokmuş gibi davranıyor.
Bu tür iklim zirvelerine gitmeden önce gündemi bilmeniz gerekir. Mesela Paris’de 2015’de gerçekleşen COP15’e gitmeden önce şöyle bir yazı veya sonuncusu Glasgow’da gerçekleşen COP26 öncesi de şöyle bir yazıyı okumak fena olmaz.
Peki COP27 başlarken bu seneye özel ne diyeceğiz?
Ortada işe yaramaz bir Paris İklim Anlaşması, birbirleri ile kavga ederek halkları oyalan devletler, emisyon azaltmak bir yana artıran bir karne, 1.5 C hedefini hızla imkansız hale getirme çabası var.
27. Taraflar Konferansı petrol devi BP’nin rekor kar açıklaması ardından yapılacak. Düşünebiliyor musunuz petrol şirketi böylesi bir dönemde tarihi bir kazanç açıklıyor. Ama daha ilginci, COP27’nin halka ilişkiler işini yapan Hill+Knowlton Strategies firmasının müşterileri arasında kimler var? Shell, Chavraon ve Exxon Mobil.
Yani petrol şirketlerinin kontrolünde bir COP27 yapılıyor desek abartmayız.
Sisi’yi Meşrulaştırmak!
2013’de bir darbe ile başa geçen Sisi, ülkenin rejimini demokrasiden uzaklaştıralı çok oldu. 65 bin siyasi mahkumun hapislerde çürütüldüğü, hapishanelerin “reforme edildiği”, eski cezaevlerinin kapatılıp mahkumlar sözde ilerici “rehabilitasyon merkezlerine” transfer edildiği baskıcı bir dezenformasyon ve manüplasyon rejimi haline gelmiş durumda.
COP27’de eylem yapma ihtimaline karşı gözaltılar, Facebook çağrılarının takibi gibi pek çok baskı aracını uygulayan Mısır aslında son yıllarda berbat politikalarına yeşil etiket yapıştırmakla meşgul. Emperyalist dünyanın ucuz işgücü merkezi olarak kullanılan ülke işçilerin alın terinden topladığı artı değerleri mega projelere gömmekle meşgul.
YİB ve Müstakbel Şehri: AOÇ ve Kanal İstanbul
Mısır’ın iki tane boşa para gömme projesi var. İkisi de AKP’nin Ankara’da Sıhhiye ve Bakanlıklar bölgesini yok edip buraları Atatürk Orman Çiftliği içine ve ODTÜ ormanı etrafında taşıması gibi Mısır’da tam 40 milyar dolar harcayıp Yeni İdari Başkent kurma peşinde. Kahire’nin 45 kilometre doğusunda bu merkez devletin halktan kopartılması demek.
Diğeri ise Kanal Istanbul benzeri Mostakbol, Kahire ile Süveyş arasında yaklaşık 5 kilometrekarelik bir alanı kaplayacak 1 milyon 250 bin nüfusu barındıracak bir proje.
“Yeni İdari Başkent” ile bürokrasi, Mostakbol ile de burjuvazi ülkeden kopuyor artık.
Tanıdık geldi mi?
Peki Türkiye
Türkiye son 2001-2020 arası dönemde tek başına yarım milyar ton asfalt serip bir milyar ton çimento dökerek Anadolu’nun şeklini bozdu. Yetmedi dünyada yarım milyar ton kömür ithal edip çıkardığı ile beraber 1,8 milyar ton kömürü yaktı. Her yıl milyarlarca metreküp gazı , milyonlarca varil petrolü ithal etti. Bunları da yaktı. Kuzey Ormanları’nı, Atatürk Orman Çiftliği’ni ve pek çok kent ekolojisi için kritik mekanı ranta açtı. Böylece atmosfere 8,2 milyar ton seragazını saldı. Bu sadece atmosferedeki karbondioksit miktarını milyonda bir parçacık arttırmaya yetiyor. Yani dünyanın atmosferini bozdu
Bütün bu fosil yakıt ithalatı için de 20 yılda 685 milyar dolar halkın cebinden çıktı. Dış borcun 444 milyar dolar olduğunu düşünürsek halkın ekonomisini de bozdu.
Türkiye’de COP27 bir sivil toplum çeşnisi kalmaya devam etsin, ortada siyasi, ekonomik ve ideolojik bütünlüğü olan fırtınalar yaşanıyor aslında. Çok basitinden sadece 2022’nin ilk 9 ayında
TÜPRAŞ’ın net kârını yüzde 1.117 artarak, 23,5 milyar Türk Lirası’na yükseltti. Tıpkı BP’nin haberi gibi. 13 Ekim’de sansür düzenlemesini TBMM’den geçirdi ve ertesi hafta 12 gazeteciyi gözaltına aldıktan sonra 9’unu tutukladı.
Devletler Kardeştir!
Mısır Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi sürecini askıya almıştı. Ama işin aslı hiç öyle değil. 28 Ekim günü Türkiye 9 gazeteciyi tutuklarken Mısırlı gazeteci Hossam al-Ghamry de gözaltına alındığı duyuruldu.
Arap dünyasının önemli gazetelerinden Şarkül Avsat, Müslüman Kardeşler Örgütü ile bağlantılı sosyal medya mesajlarına dayandırarak verdiği haberinde Mısır’da , 6-18 Kasım tarihleri arasında Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde (COP27) gösteri yapılması çağrısında bulunduğu gerekçesiyle 34 muhalifin Türkiye tarafından gözaltına alındığını duyurdu.
Mısır’da bugün başlayan 27. Taraflar Konferansı’nın anlamak için çok şey bilmeniz gerekiyor. Ama önce propagandayı sorgulamanız gerekiyor. Kimin gözünden bakacağınızı bilmeniz gerekiyor. Bu iki hafta haber bombardımanına tutulacaksınız ama asla sizden saklanan bu bilgileri bulamayacaksınız. COP27 Sisi rejiminin iklimi değiştirme çabasının yeşil etiketle örtüldüğü bir zirve olacak. Utanç sadece Mısır’ın değil, hepimizin.
COP27’de size sunulan propagandaya asla kulak vermeyin. Sorgulayın. Mısır’daki zirve ile geçen ay geçen sansür yasasının bağlantılı olduğunu, Kanal İstanbul’un Mostakbol yani Müstakbel Şehir olduğunu, Mısır’da bir ağaç, bir kadın, bir siyasi olmanın Türkiye ile aynı olduğunu unutmayın. Bunları ben yazdım ama siz bilmeseniz çok iyi olur.