Bu hafta da devamı niteliğinde bir yazı ile karşınızdayım.
Ancak hemen öncesinde; Nobel ekonomi ödülünden söz etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi Nobel Ekonomi Ödülünü emekçilerin kazançlarına yapılan artışların ekonomik görünümü bozmadığına dair çalışmasıyla David Card aldı.
Aslında ekonomi alanında ödül 3 kişi arasında paylaşıldı ancak David Card’ı ön plana çıkarmamın sebebi, yapmış olduğu çalışmanın önemine dikkat çekmek.
Dünyada süper zenginlerin oluşturmuş olduğu büyüklükler, (hani pirinç taneleri filan vardı ya hatırlarsınız) ve ülke yönetimlerinin çalışanların haklarını koru-ya-madığı durumlar ve yaşanan ekonomik krizlerde faturanın hep asgari geçim noktasında olanlara çıkması nedeniyle bu ödül bence güzel bir çıkış oldu.
Daha fazla detayı belki izleyen yazılarda ele alırız. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim;
13 hazirandaki yazımda; iklim değişikliğinin emtia fiyatları üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsetmiştim. Haziran ayı biraz verimli geçmiş benim açımdan galiba.?
Neyse; şimdi başlıktaki konumuza, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın sosyal ve ekonomik hayatımızda yaratacağı değişikliklere dönelim:
ABD merkezli Climate Central adlı kuruluşun global ısınma ile ilgili son yayınlanan raporunda belirtilen bazı abartılı tahminlerden sonra gözler yeniden dünyanın ısınması ile birlikte denizlerin yükselmesi ve kıyı şeridinin sular altında kalacağına dair tahminlere çevrildi.
Ancak burada daha dikkat çekici olan küresel ısınma ve ısınmanın getirdiği kuraklığa bağlı gıda üretiminin düşmesi ve açlık seviyesinin yükselmesi ile birlikte Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerin yeni göç dalgalarına maruz kalacağı beklentisi… Göç edecek nüfusun 30 milyona varacağı tahmini, olayın ürkütücülüğü hakkında fikir verecektir. Özellikle Dünya Açlık Endeksinde son sıralarda olan Afganistan, Pakistan, Nepal ve Hindistan gibi ülkelerden gelebilecek olan göç dalgaları hem bizi hem de AB üyesi ülkeleri çok zor durumda bırakacak.
Yıllar önce kürsel ısınma ve iklim değişikliği ile ilgili okumuş olduğum bir çalışmada; Türkiye’nin Akdeniz iklimi görülen bölgelerinin giderek çölleşeceği ve Karadeniz kıyısındaki bölgenin ise Akdeniz iklimine dönüşeceğine dair tahminlerde bulunuluyordu.
Bu ve benzer tahminler iklim değişikliğinin tüm dünya için her anlamda ciddi bir tehdit oluşturduğunu ortaya koyuyor. İklim değişikliği hem insanların yaşam alanlarının değişmesine yol açıyor hem de daha büyük bir sonuç olarak gıda üretimini derinden etkiliyor.
İklim krizi bir gerçek… Gıda krizi, buna bağlı göç krizi de kaçınamayacağımızı anladığımız bir gerçek… Önemli olan sizin buna karşı nasıl önlemler aldığınız ve kendinizi nasıl hazırladığınız…
Belki de hiçbir zaman hazır olamayacağız..
Kalın sağlıcakla…