Bir 8 Mart’ta konusu elbette kadın olan bir paneli dinliyordum. Etkili iş kadınları iş yaşamında kadın olmayı konuşuyorlardı. Moderatör bir paneliste “kadın olmanın zorluğunu yaşadınız mı?” diye sordu. Etkili iş kadının cevabı “yoo hayır yaşamadım” oldu. Panel benim için bitmişti. O etkili iş kadınının da bittiği gibi. En azından konumu gereği böyle bir zorlukla yaşamadığını ama var olan sorunların farkında olduğunu söyleyebilirdi. Bana soracak olursanız, zorluk yaşamıştı ama farkında değildi. Tıpkı benim de yaşamımda önemli dönüm noktaları olan 12 yaşında, 20, 22, 30 ve 35 yaşlarında yaşadığım ama o dönemde çok da algılayamadığım gibi.
Yıllar geçti bir 8 Mart daha geldi. Konusu elbette kadın olan bir panelde bu kez panelisttim. Moderatör sordu. “İş hayatında kadın olmanın zorluğunu yaşadınız mı?” Cevabım kesin bir “evet” idi. Güçlü ve kesin bir evet.
12 yaşında artık genç kız olduğumu ve sokağa çıkıp oynayamayacağımı öğrenmek en büyük hayal kırıklıklarımdan biri olmuştu hayatımda. Paten kayamayacak mıydım? Akşamları duvar üstünde bacaklarımı sallaya sallaya oturup arkadaşlarımla lak lak yapamayacak mıydım? Mahalleyi turlayıp elimizde dondurma gruplar halinde gezemeyecek miydim?
Üniversite’ye girdikten sonra ikinci yılımın sonunda, yani 20’li yaşlarımda Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bölüm seçme kararımı verirken yaşadım kadın olma zorluğunu. Dört bölüm vardı. Hariciye bugünkü adı ile uluslararası ilişkiler, iktisat-maliye, idare ve işletme. Hariciyeyi seçen kadınların çok da düzgün bir aile yaşantısı olmadığı kulağımıza fısıldandı. İdareyi seçmeyin, kadından kaymakam vali olmuyor dendi. İşletme Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde o kadar da popüler değildi. Geriye kalan iktisat-maliyeyi seçtim. Seçtim ama 22 yaşında üniversiteyi bitirdiğimde, hesap uzmanı, maliye müfettişi ve banka müfettiş sınavlarında kadın olarak şansımız olmayacağını öğrendiğim. Ancak büyük bir hüsrana da uğramadım. Çünkü öyle bir ifade ile söyleniyordu ki bunlar normaldi ve doğruydu sanki. Geriye ne kalmıştı, bütçe uzmanlığı, bankalarda eğitim uzmanlığı, Hazine, Sermaye Piyasası, Merkez Bankası uzmanlıkları. Ben de Hazine uzmanı oldum, kariyerime devam ettim.
30 yaşında anne olduğumda 6 aylık izin hakkımı kullanmak istediğimde, o dönemki amirim, izin kullanmam durumunda promosyon arkadaşlarımdan geriye düşeceğimi söyledi. İzin almaktan vazgeçmiştim. Eve gelip minicik bebeğimi yatağında elleri bacakları havada mutlu mutlu gülümserken gördüğümde onu bırakamayacağımı hissettim. Ertesi gün iş yerime giderek ne olursa olsun izin kullanacağımı söyledim ve tabii ki amirimin gözünde kariyeri yerine çocuğunu seçmiş “domestik” bir şahıs olarak geri plana itildim. Bu hikâyenin sonu ne mi oldu? İznim bitip iş başı yaptığımda promosyon arkadaşlarımla birlikte uzmanlıktan şube müdürlüğüne yükseldim. Atamalar bir şekilde gecikmişti. Şans yüzüme gülmüştü.
35 yaşında Hazine’den yurt dışı tayine yollandığımda eşimi arkamda bırakarak ABD’ye beş yaşındaki kızımla birlikte gittim. Yüksek telefon faturaları, uçak biletleri dışında verdiğim hesap Türkiye’den gelen iş heyetindeki insanlara yaptığım açıklamalardı. Özel hayat konusunda fütursuz olan insanımızın sorduğu sorular her zaman aynıydı. Maaşınız ne kadar? Ev kirası ne ödüyorsunuz? Evli misiniz? Çocuğunuz var mı? Eşiniz Amerika’da ne yapıyor? Gelmedi mi? Siz burada çocuğunuzla ne yapıyorsunuz?
Evet bir kadın olarak sayısız zorlukla karşılaştım. Yaşadıklarım kimi hemcinslerimin yaşadığı kadar dramatik değildi belki ama yine de sert ve acımasızdı.
“Kadın olarak iş yaşamınızda zorlukla karşılaştınız mı?” sorusunun kendisi bizatihi bir zorluk. Şimdi sıra bende. Soruyorum. “Erkek olarak iş yaşamınızda zorlukla karşılaştınız mı?”
Görsel : Mika Baumeister, unsplash.com