Işık hızında değişen konular ve gündem…

0
198

Bu hafta yazıma Rusya- Ukrayna gerginliği diyerek başladım; yazı bitti ve iş birden işgale dönüştü; tam yazıyı güncelledim, ardından yaptırımlar geldi. Yine bir güncelleme yaptım. Ardından Swift yaptırımı geldi. Ardından Rusya’nın nükleer silah kozuna ilişkin haberler sosyal medyaya düştü ve ben pes ettim.

Bu yüzden hızlıca yazıyı, bu gelişmelerin ışığında ülkemizdeki olası etkileri şeklinde evirerek sonlandırmaya karar verdim. Aksi takdirde yazıyı bitiremeyip benim sonum olması çok yüksek bir hale geldiğini hissedebiliyorum.

Türkiye’de 20 Aralık tarihindeki kur üzerinde yaşanan son zirve ve ardından gelen Kur Korumalı Mevduat sonrasında hızlı bir gerileme ve o zamandan bu zamana devam eden yatay bir kur seviyesi şeklinde devam eden bir durum gözlemliyoruz.

Yaklaşık 500 milyar TL toplanan bu paketle kurda belirli bir istikrar sağlanmış gözükmekle birlikte herkesin aklında TL’de ne zaman yeni bir değer kaybı dalgası yaşanabileceğine dair kaygılar devam ediyor.

Bunun sebebi de çok basit bir şekilde açıklanabilir: %50’ye dayanan enflasyon rakamı ve geleceğe dair yükseliş yönündeki beklentiler ve TL sahibi olan tasarruf sahiplerinin, enflasyonun yaklaşık 1/3’ü kadar olan faiz oranı ile yetinmeye  çalışmasının beklenmesi…

Hemen buradan hareketle; bizden 3000 km uzakta yaşanan ve uzun süredir gerginlik aşamasında olup son 1 haftada sıcak çatışma ve işgale kadar uzanan Rusya- Ukrayna meselesine gelecek olursak, Batının Rusya’ya karşı attığı yaptırım adımları, NATO üyesi ülkelerin kınama açıklamaları ve diğer önlemler Rusya’yı şu ana kadar durdurabilmiş değil.

Rusya’nın, özellikle Putin’in “yaptırım adımlarına göre askeri harekatın şekilleneceği” açıklamaları da gün geçtikçe hem bölgede hem de tüm dünyada endişeyi artırıyor.

Çok basit şekilde, kazananın olmayacağı bir noktaya doğru evrilme eğiliminde olan bu askeri harekatın elbette ki her ülke için ekonomik sonuçları da olacak ve olmaya da devam ediyor.

Mesela enerji fiyatları: 100 $ sınırını aşan Brent petrolü ve doğalgazda yaşanabilecek arz sıkıntısının sonuçları…

Sonra, gıda emtialarından buğdayda yaşanacak arz sıkıntısı ve fiyat artışlarının, zaten enflasyon kıskacında olan dünya ekonomileri açısından fiyatların daha da  artması yönündeki baskıları…

Belli bir süre enerji fiyatlarındaki artışların, petrol üreticisi ve ihracatçısı olan ülkelerin bütçelerine katkıda bulunacak olması kaçınılmaz. Ancak bir süre buna bağlı fiyat artışlarının, bu ülkeleri de vuracak olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.

Yani kazananın olmadığı, hele ki nükleer tehditlerin savrulduğu bir ortamın sonunun ne olabileceği herhalde herkesin malumu!

Ülkemize ve içinde bulunduğumuz ekonomik ortama ek olarak var olan jeopolitik risklere dönecek olursak: Yerel para birimimizin yaşamış olduğu atak ardından yaşanan durgunluk ve bu atağa ilişkin rezerv seviyemizin tedirgin edici durumu halen çok ciddi anlamda düzelmiş değil.

Geçtiğimiz hafta Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında Ruble’nin Dolar karşısındaki değer kaybı ile TL’nin Dolar karşısındaki değer kaybı neredeyse eşdeğer gitti.

Hatta bir ara TL’nin değer kaybı daha yüksek seviyelerde idi.

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik istikrarsızlıkta en büyük etken siyasi olsa da dış etkenler de bu aralar fazlaca yer bulmaya devam ediyor.

Ancak bu gibi durumlarda radikal değişiklikler ve denenmemiş, gidilmemiş yollara gitmektense daha güvenli ve bilinen yollarda devam etmek, ülke ekonomisi, o ülkenin insanları ve iş insanları açısından daha sağlam adımlar olacaktır.

2023 yılı Haziran ayında gerçekleşeceği söylenen seçim öncesinde tüm ülkenin beklentisi daha iyiye giden ekonomik gerçekleşmeler, fiyat artışlarının hızını kaybetmesi ve istihdamın artması…

Ancak görüntü bunun biraz tersini düşündürüyor: Çift haneli aylık enflasyon rakamları her ay çalışanların gelirini eritirken tasarruf sahipleri de enflasyona karşı kendilerini koruyacak bir enstrüman arayışı içerisindeler. Sürekli cezalandırıldığı bir ortamda buluyor kendisini para sahibi.

KKM’a gösterilen ilgi, son haftada biraz düşerken her zaman olduğu gibi risklere karşın algısı artan para sahipleri ve şirketler riskleri olabildiğince bertaraf etmek ve kendilerini koruma altına alacak alan arayışındalar.

Ancak uluslararası konjonktürde olası yeni krizler ve buna karşı kırılgan olan ülke ekonomisi ile sürdürülen ekonomik programın daha ne kadar devam edeceği ve bununla enflasyonun ne şekilde kontrol altına alınacağı merak ediliyor.

Ülkenin 1 numaralı sorunu enflasyon ve buna acilen çözüm bulunması gerekiyor. TL’nin olası yeni değer kayıpları enflasyon açısından yeni zirvelere gitmesi için büyük bir risk oluşturuyor.

Buna dair planlamanın olup olmadığı konusu bir endişe kaynağı olmaya başlarsa yeniden, bu sefer yeni bir senaryo ile baş basa kalacağız demektir.

Barış içerisinde ve sağlıcakla kalın.

*Kapak görseli: CHUTTERSNAP / Unsplash