13 Ekim akşam 22.54’de TBMM’den halk arasında sansür yasası, iktidar ortakları arasında dezenformasyon kanunu TBMM kayıtlarında ise “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi “ kabul edilerek geçti.
Şimdi Cumhurbaşkanı ve toplumun onayını bekliyor. Cumhurbaşkanı onaylayınca Resmi Gazete’de çıkacak. Biz onaylayınca ise yürürlüğe girecek(!)
Bu yazı buna dair bir arka plan veriyor. Ama önce üç önemli anekdot anlatayım.
Ankara’da Gökçek’in hükümdarlığını bilirsiniz. 2009 seçimlerinde kadar Gökçek’e karşı ne yapılsa önce “çok akıllı bir adam” , sonra “kesin bir bildiği vardır” ve daha sonra “onu kolay lokma mı sandın” gibi zincirleme söylemler vardı. Bu söylemi üretenler seçimlere girerken bunu unutur, aday olurdu.
Ta ki 2009 seçimlerine kadar. O seçimler arifesinde Gökçek’in bölen sol aday çıkartarak kazandığı tartışılınca sol toparlanmaya başladı. Bundan ders çıkartan CHP sonraki seçimlerden solu bölen adayı aday gösterdi.
İkinci anekdot ise Erdoğan’a dair. Erdoğan’ın yıkılmaz, geri adım atmaz olduğu hep söyleniyordu. Mecliste gücü vardı ve geçen bir kanun asla geri dönmezdi. Darbe sonrası günlerdi iklim ve çevreyi ilgilendiren bir #Madde75 meselemiz vardı. O torba içinde Hakkari ve Şırnak’ı ilçe yapan madde dahil pek çok değişiklik de vardı. Bir gazeteci “Erdoğan kararlı, kesin geçer” demişti. Ertesi gün o madde dahil sekiz madde önergeden çıkartılmıştı. Bunu başaran profesyonel bir politikacı olmayan ve halktan biri olan HDP grup başkanvekili Çağla Demirel’di. İmkansızı başarmamıştı aslında. Halkların çıkarlarını savunmuştu.
Bu iki deneyim bana üçüncü ve kendi deneyimimi doğurdu. TBMM’den mevzuata aykırı termik santrallere süre veren kanun teklifi sadece 36 muhalefet oyu ile geçmişti. Geriye sadece Cumhurbaşkanı onayı kalmıştı. O gece hazırladığımız meclis karnesini paylaşınca herkese kendi sokağının önünü temizledi ve bir hafta boyuna partisinden hesap sordu.
Olmayacak şey oldu, imkansız başarıldı ve Cumhurbaşkanı kararı veto etti. 213 vekilin kabul, 36 vekilin RED oyu verdiği kanun teklifi TBMM’den geçtiği halde veto edildi.
“İktidar Kazanır” Öğretisinin Türleri
O günden bu yana bu tür gizlenmiş, başka biçimlere emdirilmiş çok sayıda gizli “iktidar kazanır” öğretisi var. Bunların çoğunu muhalefet üretiyor, yayıyor ve dağıtımını yapıyor. Örneğin “ Bu seçimde odunu aday koysalar oy veririm” söylemi aslında o kadar alternatifimiz olmadığı hissini size de vermiyor mu? Ya da “gerçekten böyle birini mi karşısına koyacaklar?” korkusunu doğurmuyor mu?. Ya da “bu son seçimimiz” diye feryad eden bir vekil görünce siz ne yapıyorsunuz? Ben siciline bakınca onun son seçimi olmadığını görebiliyorum.
Ama en güzeli “vekiller oy kullanmasın, zaten AKP kazanacak” ifadesi. Bu kadar güçlü bir iktidar yanlısı söylem olamaz. Bu şuan muhalafetin Mehmet Ali Çelebi’si aslında.
Solda sayılan ama sağa çalışan bir argüman.
Sansür Yasası İmkansızdı!
Dezenformasyon işi bilgiyi tekelinde tutanın işi. Bu çok aşikar. Çünkü dezenformasyon devlet destekli bir iştir daha çok. Amaç burada bilginin dağılımını kontrol etmek, işe yarayan bilginin kaynağını cezalandırmaktır. Nitekim TBMM’deki teklif geldiğinde temelde basın ve sosyal medya alanlarında üç, toplamda yedi kanunu değiştiriyordu. Bunlardan bir tanesi olan 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, 2007’de çıktı ama 15 yılda 18 defa düzenlendi.
Yani kanun dikiş tutmuyordu ve ya ihtiyacı çözmüyordu diyebiliriz.
Ama daha kötüsü bu düzenleme ile bir çıkış yapan vekilin ipi çok kolay çekilebilecekti. Geçmişte ipi çekilen AKP vekillerini düşünün bir. Siz hayal meyal anımsayabilirsiniz belki ama AKP vekilleri çok net bilir bunları. AKP içinde o kadar taraf var ki, her bir grup diğerinin ipini bu kanuna çekebilir.
Bu söylediğim bir senaryo gibi gelebilir ama sansür yasasının geçmesinin imkansız olduğunu iddia ettiğim şu yazıdan bir kaç gün sonra bir sonraki yasama yılına ertelenmek zorunda kalındı. Ertelenebiliyormuş demek!
O yazıyı yazarken geçmesi imkansız olan bu kanun teklifinin geçmesi için muhalefetin yapması gerekenleri yazmıştım. Muhalafet hepsini yaptı ve üstüne benim aklıma gelmeyenleri de ekledi, iktidara kazanması için avans verdi.
Muhalafet Neleri Avans Verdi?
O gün teklif (i)topluma anlatılmazsa, (ii)toplum örgütlenip buna taraf edilmezse, (iii)vekiller yasama dışında işlerle uğraşırsa ve (iv)partiler de ortak hareket etmeyip (v)oylamaya bile katılmazlarsa teklif iktidara hediye edilmiş olur diye iddia etmiştim.
Bu kanun teklifinin geçme imkanı olsun diye bütün yaz boyunca muhalefet kanun teklifini topluma anlatmadı. Sadece gazetecilik örgütleri dert etti. Seçmen kitlelerine bu konu götürülmedi. Vekillerin yasama faaliyetlerine katılmadıklarını o akşam çektirdikleri fotoğraflardan gördük. Partilerin ortak hareket ettiklerine dair hiçbir emare yoktu. 6’lı masa bu konuda neden bir şey yapmadı bilmiyoruz. Oylamaya katılmadılar çünkü açık oylama yapıp oyları kayıt altına almak yerine işaret ile oylama yapıldı ve birkaç saniyede elleri kaldır-indir yaptılar.
Burada bir şeyi açalım. Genelde mecliste bu tür kanun teklifleri ve uluslararası anlaşmalar açık oylanır. Meclis İç Tüzük’de hangi koşullarda yapılması gerektiğini ve hangi başvurular ile açık oylamaya dönebildiği yazılıdır. Ama pratikte pek çok kanun teklifi açık oylanır. Hatta bazen maddeler bile açık oylanır. Bu sefer açık oylanmadı. Buradan açık oylamanın kimse tarafından istemediğini anlıyoruz. Bunu o akşam çekilen fotoğraflar ile bir kez daha düşünmek gerekiyor. Çünkü resimlerde görünen 40 kadar CHP, 15 kadar HDP ve 15 kadar İYİP, 3 TİP ve 70 kadar AKP ve 11 MHP vekil ile toplam resme bakınca mecliste kabul edilmiş bir teslimiyet, bunu kabul ettirmiş bir iktidar rahatlığı görüyoruz.
Ama bu kadar avanstan fazlası vardı. Herhalde teklif meclis genel kuruluna gelirken bir anda başörtüsü tartışmasını açarak gündemi buraya çeken Kılıçdaroğlu ve görüşme arifesinde ABD’ye gitme icadı ile AKP’ye iki yeni daha avans verdi. Köşesinde Sedat Bozkurt “”Bence Kılıçdaroğlu New York’a giderek video çekmek yerine o videoyu yayınlayabileceği özgür mecrayı savunmak üzere TBMM’de olmalıydı.” diyerek aslında resmi özetliyordu .
5 avans değil 7 avans bu yasayı isteyen o kişi için büyük bir lütuftu.
Bu Kanun Siyasetçileri İlgilendirmiyor mu?
Aslında siyasetçileri ilgilendiren bir kanun düzenlemesi değil. İlgilendiriyor olsaydı yasama faaliyetlerine katılırlardı. Partiler genelde bilgi üreten ve dağıtan bir role sahip değil. Bunu kanun tekliflerini ne kadar topluma yaydıklarından biliyoruz. O yüzden de tam katılmadılar. Sonuçta yasama faaliyetlerine tam katılsalar iktidar da tam katılır ve daha katılımcı olurdu. Ama böyle bakmıyorlar.
Peki neden bizi ilgilendiriyor? Neden biz ilgilenmezsek kimse ilgilenmeyecek? Siyasetin halka anlatmadığı şey ne?
Gökçek’in, Erdoğan’ın, AKP’nin yenilmezliğini bize ne pahasına kabul ettiriyorlar? Anlatılmayan kısmı anlatalım Eminin siz de biliyorsunuzdur.
Değişen Rejimler
2017 referandumu ile bu ülkenin rejimi değişti değil mi? Bu ülkenin yönetimi Erdoğan’a verildi. Seçim Kanunu ile seçimde bütün yetkiler Erdoğan’a verildi. O kanun teklifi de açık oylanmadı, sessizce geçti. Ülkenin ve seçimin rejimi değiştikten sonra aslında perşembe günü bilgi yaymanın da, bir anlamda, rejimi değişti. Bilgi yayma tek adama bağlandı.
Bu üç rejimin ikisi son altı ayda değişti. Hepsinde aynısı yaşandı ve hepsinde muhalafet zaten gidecekleri için bu kanunlara böyle göz yumdular. Bunu tutanaklardan siz de okuyabilirsiniz.
Değişen bu üç rejime şimdi bir tanesi daha geliyor. Bilgi üreteni saraya bağlayan bir düzenlemenin lafı bir yıldır dolaşıyor. Başta TÜİK’e bela olan ENAG gibi bilgi üretenler, ya da benim gibi resmi verilerle analiz üretenlerin hayatı zora girecek.
Bu çok mı abartı sizce? Bence Bartın’daki faciada Sayıştay’ın raporu için “dezenformasyon” lafını kullanma cüretini gösteren TTK açıklamasına bir bakın derim.
Sonuçta, iktidar için ülkenin rejimin değişmesi yetmedi, önce seçimin şimdide bilgi dağıtımının “rejimi” değişti. Meclis böyle avanslar verirse de bunun devamı var. Ama burada partileri suçlayıp kendimizi aklamayalım. Oy verip sırtımızı dönmek kadar oy verip her hatalarına ortak olmak da başımızın belası. Ama daha belası bize anlatılan o gizli AKP Yenilmez söylemleri.
Dezenformasyon teklifi geri çekilmeden önce “Bu teklifin geçeceğini düşünürseniz sansür yasası geçer ve hediyesi seçim hazırlığının üçüncü aşama kanunu olur. Ama geçmeyeceğine inanırsanız, bunun için çalışırsanız, meclise dair dezenformasyon çalışmalarına kulak asmazsanız bu yasa asla geçmez, emin olun.” demiştim.
Şimdi söylemleri kabul etme, propagandaya teslim olma zamanı değil. Bize benimsetilmeye çalışılanları sorgulama ve mücadele etme zamanı.