Nöronlar bir ormanın güneş altında parlayan yaprakları gibi beynin gerçekleştirdiği her bir görevi yerine getirirken birbirine temas eder, gereken bilgileri birbirlerine aktarır, aktarırken de ışıl ışıl olurlar. Keşke ileri görüntüleme tekniklerini hemen şuracıkta kullanabilsek ve siz o muhteşem yanıp sönmeleri görebilseniz.
Siz bu satırları okurken, pencereden dışarı bakarken, arkadaşlarınız ile konuşurken, aklınızdan geçen yaz günlerini düşünürken yani her ne yapıyorsanız yapıyor, düşünüyor ya da hissediyor olursanız olun beyninizde nöronlar her daim, durmaksızın iletişim halindedir. Bir arada, birlikte hareket ederek, ellerindeki bilgileri birbirleriyle paylaşırken koca bir ormanın yaprakları gibi adeta oradan oraya salınırlar. Fakat demans ile birlikte nöronlar budanmaya uğrar, giderek küçülür, ayrı düşmeye başlar. Beyniniz artık bir bütün olarak kontrolü elinde tutamamakta, bilgi akışı nöronlara doğru olarak ulaşamamakta, ulaşabilen bilgi de doğru anlaşılamamakta, nöronlar adeta solan yapraklar gibi canlılıklarını kaybetmekte. Demans ile zihinde sonbahar başlamıştır. Bu yüzden demanslı kişinin olayları nasıl deneyimlediği, algıladığı da demans ilerledikçe değişikliğe uğrar. Bu değişiklikler demanslı kişinin başkalarına mantıklı gelmeyen şeyler düşünmesine, söylemesine, yapmasına neden olur.
Demans Algıyı Nasıl Etkiler?
Beynimiz hayatımızı sürdürebilmemiz için etrafından gelen bilgileri duyular aracılığıyla elde eder. Gözlerimiz, kulaklarımız, derimiz, burnumuz, ağzımız biz hiç farkında olmasak da etrafımızdan gelen her bir işaretin peşindedir. Yakaladığı işine yarar ne tür bilgi olursa bunu beyine gönderirler. Beynimiz de bu bilgileri alır ve işlemeye başlar. Hepsi arasında bir bağ kurar, hepsi için bir yorumu hazır eder. Bunun için daha önce yaşadığı, bildiği ne varsa kullanır. Düşünceleri, duyguları, anıları, tecrübeleri ortaya koyar ve analiz gerçekleştirir. Biz de bu denli karmaşık ve neredeyse kusursuz bir işleyişten sonra algılarımızın farkına varırız.
Demans işte tam burada bu işleyişin yoluna çıkar. Adeta otobanda süratle yol alan bir arabanın önüne fırlayan bir kedi gibi nasıl frene asılmamıza neden oluyorsa demans da beynimize acı fren yaptırır. Nöronlarımızın beynimizim içindeki otobanı bozulmaya başlar. Yolun üzerinde çukurlar, tepeler oluşur, yoldaki virajlar, bağlantı yolları görünmez olur. Dolayısıyla beynimizin algı süreçleri ve bu algılardan gelen bilgilerin işlemesi kesintiye, yavaşlamaya, bozulmaya uğrar. Demanslı kişinin dünyayı nasıl algılamasını değiştirir.
Demanslı kişi televizyonun uzaktan kumandası ile cep telefonunu karıştırabilir. Birden uzaktan kumandayı kulağına götürüp konuşmaya çalışır. Size telefonla konuştuğunu söyler siz de şaşkınlıkla baka kalırsınız. Ya da demansı olan sevdiğiniz birden “hayır hayır ben oradan geçemem orası çok derin” dediğinde siz onun gösterdiği yere bakarsınız. Gördüğünüz koridorda duran koyu renkli bir kilimdir. Ama o kilim onun için üzerinden geçmesi gereken kara bir deliktir. Çevresini hakkında emin olamamak demanslı kişinin kendine güvenini ve bağımsız olarak hareket etme kabiliyetini olumsuz etkiler.
Demans çok iyi bilindiği üzere kişinin bellek yetileri, hatırlama kapasitesi üzerinde de dramatik etkiler yaratır. Belleğiniz dünyayı anlamanız için önemlidir. Beyin şu anda ne oluyor sorusuna cevabı duyulardan gelen bilgileri kullandığı kadar ve anıları kullanarak da bulur.
Demans kısa dönemli bellekte hasara neden olur. Bu ne anlama gelir? Demanslı kişi etrafını anlamlandırırken ister istemez uzak dönem bellekten yararlanacak demektir. Eski hatıralar ona daha fazla güven verecek, şu anda algı dünyasında yaşadığı değişiklikler, kontrolünden çıkmış gibi duran dünya karşısında gidebileceği yeri geçmiş hayatında arayacak ve bulacaktır.
Belki demans olan sevdiğiniz su kaynatmak için mutfakta duran son teknoloji elektrikli su ısıtıcısını tutup ocağın üzerine koyacak, bu durum size inanılmaz, acayip hatta üzücü bile gelecek. Halbuki beynin yakın anılarını, deneyimlerini saklayan, bunları gerektiğinde bulup çıkaran kısmı hasarlanmıştır. Bu yüzden son teknoloji su ısıtıcısını kullanmayı demanslı kişi hatırlamayabilir. Önceki hayatında bir gazlı ocak ya da soba üzerine koydukları çaydanlığı, cezveyi hatırlıyordur. Bu yüzden elektrikli ısıtıcı birden kendini ocağın üzerinde bulur. Demanslı kişi şimdiki zamanı anlamak için eski anılarına ulaşıp buradan hatırladığı referanslarla boşlukları doldurmada çalışıyordur.
Demanslı kişinin yaptıklarına, söylediklerine şahit olan bakım vereni, arkadaşı, eşi dostu onu düzeltmeye çalışır. Sonuçta demanslı kişi kendini sürekli yanlış yapan, sürekli anlamayan, sürekli yetersiz, sürekli düzeltilen biri olarak hisseder. Halbuki olan her şey demansın şekillendirdiği dünyasının sınırı, coğrafyası, kaynakları ile ilgilidir. Demans hastasında işlevsel düşüncenin yerini bir nevi hayal gücü aldığından, bakım veren, onun için yaşamak zorunda kaldığı bu yeni dünyaya açılan kapının anahtarıdır. Birçok araştırma, önemli hafıza kaybına rağmen, demans hastasının incinme, üzüntü ve acı hatıralarını koruduğunu gösterdi. Bununla birlikte, araştırmalar ayrıca olaylara ilişkin hatıraların, meydana geldikleri anda olumlu duygularla ilişkilendirilirlerse, demanslı kişi tarafından daha iyi korunduğunu öne sürdü.
‘Önemli değil çünkü zaten hatırlamayacak’ diye bir durumun olmadığı aşikâr artık.
Kapak: Stefano Bucciarelli/ Unsplash