Kampa gittiğinizde toprağın üstüne, bezden, çeşitli malzemelerden içinde kalabileceğiniz bir mekanizma kurarsınız işte buna çadır denir. Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Bunu keyfinize tatilde hoşça vakit geçirmek için yaparsınız, yaşayacağınız bir yer olmadığı için değil. Çünkü artık insanlar betonarme evlerde, hatta lüks villalarda, saraylarda yaşayabiliyor.
Çadırın Tarih’teki anlamı daha da farklı… İnsanlar yerleşik hayata geçmeden topraktan ev yapmadan önce çadır onların yegane korunma alanları. Evleri, yaşam alanları… Türklerin göçebe hayat dönemlerinde çadıra “Yurt” dediklerini biliyor muydunuz? Çadır onların yurdu yani, ne güzel değil mi?
Şimdi yurt ne? Vatan dediğin, yaşadığın, ürettiğin, ailenle düzen kurduğun, geçmişini geleceğini var ettiğin evin değil mi? Ahmed Arif “yurdum benim, şahdamarım” diyordu. Kesilirse yaşayamazsın, ölürsün! Öyle önemli yani…
Engereğin dişlerine işledim,
Ağu dişlerine
Oluklu, çentik…
Ve vurgun,
Gözleri bir çift cehennem
Burnuna kan tütmüş
Pars bıyığına…
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul-usul
Sevdanı mısra-mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim,
Ben seni sürgünlerde…
Yurdum benim şahdamarım…
Yurdun yine çadırın olursa binlerce yıl geçtikten sonra, ne yaparsın? Maraş’ta, Malatya’da, Hatay’da evin başına yıkılır, devletin de gözü görmez, kulağı duymaz olursa, kendi yurdunda yurdun, kumaştan yapılmış, ateşte yanabilir, yağmurda çökebilir, soğukta dondurabilir bir yurt olursa ne yaparsın?
Bianet’ten derlediğim çadır haberleri eskiden yeniye doğru;
Yıl 2001 İçel Sel felaketi
“Sel sırasında heyelan yaşanan Mersin merkeze bağlı Takanlı ve Korucular köyleri ile Değirmençay beldesi için Kızılay’dan istenen 35 çadır geldi.”
Yıl 2002-Afyon depremi
“Bu bölge deprem bölgesi, bunu herkes biliyor. Devletin önlem alması gerekmez miydi?” Pazar akşamı 23 kişilik arama-kurtarma ekibiyle deprem bölgesine ulaşan Marmara Körfez depreminde halen çalışmalarını sürdüren Dayanışma Gönülleri’nden Başaran Aksu çadırları bile olmayan halkın tepkisini böyle aktarıyor. Halk soruyor: “Devlet bize söyleseydi, buralara ev yapmazdık!”
Yıl 202- Giresun sel felaketi”
Yağışlar Can Aldı, Zarar Trilyonlarca Lira
Karadeniz’de etkili olan şiddetli yağış, Giresun’da bazı ilçelerde büyük hasara yol açtı. Giresun’da zarar 9 trilyon lira. Ordunun Ulubey İlçesinde bir kadın öldü. Rize Valisi Ankara’dan yardım istedi. Kızılay bölgeye bin çadır gönderdi.”
Yıl 2003- Tunceli-Pülümür depremi
“Belediye Başkanı Coşkun, deprem bölgesine kurulan kış çadırlarının ısınma sorununu çözmediğini, depremzedelerin çadırlardan konteynırlara geçmek istediğini belirtti; 14 konteynır geldi, 40ı yolda. Ancak 150 konteynıra ihtiyaç var dedi.”
Yıl 2006
“Kızılay Kocaeli Şubesi, afet deposu oluşturulması için imza kampanyası başlatıyor.
Kızılay Kocaeli Şube Başkanı Muzaffer Şişmanoğlu,”Şu an elimizde 35 çadır var, çadır olsa bile koyacak yerimiz yok. Olası bir depremin sonuçları çok ağır olur” dedi.”
Yıl 2006- Eskişehir
“Eskişehir’in Çifteler ilçesinde çadırda yaşayan 150 işçi, Urfa’dan geliyor. Nisan ayında köylerinden yola çıkan onlarca aile her yıl sekiz ay boyunca göçebe sürdürdükleri geçim yolculuğunun perişanlıktan ibaret olduğunu söylüyor. Her ailenin ortalama altı çocukla birlikte yaşadığı çadırlarda, insanlar en temel gereksinimler olan gıda, temizlik ve barınma ihtiyaçlarının eksikliğinin yanı sıra salgın hastalıklarla da boğuşuyor.”
Yıl 2007- Sarıkeçelliler
“Son Göçer Yörükler de Yaylalardan Kovuluyor! Yaklaşık 300 çadır ve 2 bin 500 kişilik nüfusları ile son konargöçer Yörüklerden Sarıkeçililer, hayvancılıkla geçiniyor ama artık yaylalardan ormanlardan uzaklaştırılıyorlar. Pervin Çoban Savran çadır kuracak yer bulamıyoruz. Herkes para istiyor dedi.”
Yıl 2011- Mülteci kampları
“Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, sınırı geçip Türkiye’ye sığınan Suriye vatandaşı sayısının 8 bin 904’e ulaştığını açıkladı. Son 48 saat içinde sınırdan 1.600 kişi geçti. Sığınmacılar için oluşturulan kamplarda 1.231 çadır kuruldu, yiyecek, sağlık, güvenlik, iletişim, eğitim, ibadet gibi hizmetlerin verilmesi için altyapı oluşturuluyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin iyi niyet elçisi olan Hollywood yıldızı Angelina Jolie de yarın Hatay’a giderek kampları ziyaret edecek.”
Yıl 2011- Nükleere karşı çadır kamp
“Mersin Akkuyu‘da kurulması planlanan nükleer santrale karşı 24 Temmuz-28 Ağustos arasında Akkuyu’da çadır kamp kuruluyor.”
Yıl 2011- Van Erciş depremi
“Van’da yaşanan ve 600’e yakın insanın öldüğü, 2 binden fazla kişinin yaralandığı depremin ardından, Anadolu Kültür‘den Osman Kavala da bölgeye gitti. Henüz çadır dahi ulaşmayan birkaç köy olduğunu söyleyen Kavala, dün (27 Ekim) gittiği bir köyde de “Mevlana Evi” olarak adlandırılan 6 metrekarelik kulübelerden verildiğini söyledi. Bu evlerin bir kısmının Kızılay yetkilileri tarafından kurulduğunu, bir kısmının ise köylülerin kurması için bırakıldığını söyleyen Kavala, bunlardan bazılarının köylüler tarafından kurulamadığını ve zarar gördüğünü ifade etti. Çadırların, diğer ihtiyaç malzemeleri gibi gelişigüzel dağıtıldığını gözlemleyen Kavala, Erciş’te 10 bin çadır dağıtıldığının söylendiğini, ancak kendisi Erciş’e gittiğinde 10 bin çadır göremediğini söyledi.”
Yıl 2012- Direniş çadırı
“Piyango Vurmadan Çadırı Kurdular! Çapa ve Cerrahpaşa Hastanesi’nde uzun yıllardır taşeron olarak çalışan işçiler, hastane yönetiminin 400 işçi çıkaracağını açıklaması üzerine hastane bahçesinde direniş çadırı kurdu.”
Yıl 2012- Van depreminden 1 yıl sonra
“Çadır kentlerde günlük ihtiyaçları dahi karşılayacak alt yapı kurulamadı. Ağır kış koşulları yaşayan Van’da, depremle birlikte uzun süre su, kanalizasyon sorunları ve drenaj eksikliğinden kaynaklanan çamurlu yolların neden olduğu sağlıksız çadır ve konteynırlarda yaşamak, özellikle kadınlar açısından büyük sorun yarattı.”
Yıl 2013- Ceylanpınar mülteci çadır kenti
“Suriyeli sığınmacıların kaldığı Ceylanpınar’daki çadır kentte yangın çıktı. Bir çocuk yaşamını yitirdi, beş çocuk yaralandı. Daha önce de Urfa’nın Akçakale ilçesindeki Süleymanşah Konaklama Tesisi’nde çıkan yangında bir çocuk ölmüş, protesto için eylem yapan Suriyelilerden 600 sığınmacı sınır dışı edilmişti. Resmi yetkililer ise sınır dışı edilenlerin 130 kişi olduğunu ve kendi istekleriyle gittiklerini iddia etmişti.”
Yıl 2013- Gezi Parkı çadırları yakıldı
“Mimarlar Odası’ndan Mücella Yapıcı, grup adına yaptığı basın açıklamasında bazı medya organlarında çadırları eylemcilerin yaktığı iddiasının doğru olmadığını belirtti. Sayın büyük yetkili dün buyurdu. ‘Ben karar verdim orası kalkacak’ dedi ve saat beşte ezan vakti, kurtlar kuşlar uyanmadan buraya gazla müdahale edildi. Bütün kuralları, evrensel her türlü hukuku, kendi inandığı kitabın da kurallarını çiğnedi. O yetkili iyi bilsin biz buradayız ve biz de kararlıyız. Burası artık sadece gezi parkı değil Türkiye’nin nefes alma yeridir. Gelin nefesinizi nefesimize katın.”
Yıl 2014- Otizmli annesi Sedef Erken
“Otizmli olduğu için okula alınmayan 8.5 yaşındaki Ozan Şanslısoy’un Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) süren davasına dikkat çekmek için anne Sedef Erken, 3 Aralık Dünya Engelliler gününde Strasbourg’da AİHM önünde çocuk çadırı kuracağını söyledi. Çocuğu otizmli olduğu gerekçesiyle anaokuluna alınmayan Sedef Erken Strasbourg’da, oğlunun hakları ihlal edildiği için dava açtıkları AİHM önünde konuya dikkat çekme amacıyla çadır kurdu.”
Yıl 2016 Antep-Çadır kentte çocuk istismarı
“Antep’in İslahiye ilçesindeki Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) bağlı 2 No’lu çadır kentin müdürü istifa etti. İki AFAD çalışanı görevden alındı. Kampta Suriyeli beş çocuk istismar edilmişti.”
Yıl 2020- Elazığ depremi
“Bölge koşullarına uygun kışlık çadır ihtiyacı vardır. Çadırların çoğunlukla evlerin bahçelerine kurulduğu, bir kısmının ilçenin boş alanları (park vb) kurulduğu, hemen tamamının uygun olmayan yerlere kurulduğu tespit edilmiştir. Bazı çadırların su altında kaldığı ve kullanılamaz duruma geldiği de gözlenmiştir.”
Yıl 2020- Mevsimlik işçiler ve Covid19
“Tarım işçileri ülkenin en yoksul kesimini oluşturan kesimlerden bir tanesi. Küçük çadırlarda kalabalık bir şekilde yaşayan “gezici tarım işçileri” hijyen şartları ve sağlık hizmetlerine erişimin sınırlı olması nedeniyle koronavirüs tehlikesiyle karşı karşıya.”
Yıl 2020 İzmir depremi
“İzmir Seferihisar açıklarında 30 Ekim Cuma günü meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki deprem sonrasında bölgedeki yurttaşlarla dayanışma sürüyor. Çadır alanının etrafı çevik kuvvetle sarıldı. Depremde binaları hasar gören İzmirliler çadırlarda yaşamını sürdürmeye çalışırken, depremzedelere destek için harekete geçen Halkevleri, Kadın Savunma Ağı, Sosyalist Kadın Meclisleri gibi demokratik kitle örgütlerinin çadırları alanlarından çıkarıldı. Karara itiraz eden en az 7 gönüllü gözaltına alındı.”
Yıl 2021- İkizdere direnişine valilik eylem yasağı
“Meydan, cadde, sokak, yol, park gibi umuma açık alanlarda ve benzeri her türlü alan ve ortamda; yürüyüş, protesto eylemi, oturma eylemi, açlık grevi, stant açma, çadır kurma, açık/kapalı hava toplantısı yapma, yüksek sesli yayın yapan araçlar ile konvoy düzenleme, imza kampanyası, konser, şenlik, el ilanı/bildiri/broşür dağıtma, afiş/poster asma, miting düzenleme, toplu karşılama ve uğurlama, basın açıklaması yapma ve benzeri etkinliklerin (parti, sendika, dernek vb. sivil toplum kuruluşları kongrelerinin, basın açıklamalarının yalnızca parti, sendika, dernek vb. sivil toplum kuruluşu binalarının içinde sosyal mesafe kurallarına uymak şartıyla düzenlenmesi hariç), 01/06/2021 günü saat 00.01’den başlamak suretiyle, 15 gün boyunca yasaklanmasına karar verilmiştir.”
Yıl 2021- Akbelen direnişi
“Mahkemenin karar vermesini beklemeyen Orman Genel Müdürlüğü (OGM)17 Temmuz günü iş makineleriyle ormana girerek ağaç kesimine başladı. İkizköylüler bu gelişme üzerine OGM yetkilileri hakkında da geçtiğimiz günlerde “görevi kötüye kullanma” gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu. Orman girişinde çadır kurarak alanda nöbet tutmaya başlayan köylülerin müdahalesi sonucu kesim durdu. Köylülerin direniş ve nöbeti sürüyor.”
Yıl 2022- Düzce depremi
“Düzce’de depremin ardından evleri hasar gören veya korktukları için evlerine giremeyenler için kurulan çadırlarda 4 bin 24 kişi kalıyor.”
Yıl 2023- 6 Şubat depremi sonrasını artık burada anlatmayacağım, hafızamız bu yılı hatırlayacak kadar tazedir. Her birimiz henüz bu depremdeki travmayı atlatabilmiş değiliz. Yine de söylemek gerekiyor ki, yine çadır, yine soğuk, yine yağmur…
Yalnızca Gazete Duvar’ın şu haberini hiç unutmadım, ibreti alem için vermek isterim;
Pazarcık AKP belediye başkanı İbrahim Yılmazcan ile vatandaşlar arasında geçen konuşma;
“Neredeydiniz?” sorusuna “Devlet burada. Türk Silahlı Kuvvetleri burada. İki vali burada” yanıtını verdi. Bir başka vatandaşın, “Siz neredeydiniz” sorusuna ise Yılmazcan, “Buradayım, ben buradayım. AFAD’ın çadırları burada. Devlet burada” karşılığını verdi. Başka bir depremzede, “Yok yok, sen yoksun burada” diye tepki gösterdi. Yılmazcan, “Ben olmasam, bu çadırlarda kalabilir misiniz?” dedi. Başka bir depremzede, “Devlet kurdu bu çadırları, sen mi kurdun? Sen bir gün buraya gelip de milletin halini sormadın” diye konuştu. Yılmazcan, “Ben buradayım amca” karşılığını verdi. Depremzede ise “Biz 70 gündür burada reziliz, rezil” dedi. Yılmazcan, “Bu çadırları kim getirtti? Ben getirttim. Benim getirttiğim çadırlarda kalıyorsun sen. O zaman çadırda kalma. Getirdiğim çadırda kalıyorsun” karşılığını verdi.
Bakınız sevgili okurum, buraya 20-22 yılda, her yıla yüzlerce çadır haberi düşerken sadece her yıldan bir haberi aldım. Deprem çadırlarından, direniş çadırlarına, sel felaketi çadırlarından, mülteci çadırlarına, tarım işçilerinden göçebe çadırlarına kadar… Tarih’teki yurtlarla bizim çadırlar arasında ne fark var biliyor musunuz?
12. Ve 13. yüzyıl gezginleri Türk yurtlarını(çadırlarını) anlatırken kışın dış kısımlarının keçe ile kaplandığını, içinde odalar olduğunu, ocaklar kurulduğunu ve yaz için serin, kış için sıcak bir ev olduğunu anlatırlar. Oysa bizdeki felaket çadırlarında yazın sıcaktan, kışın soğuktan oturulmaz. Yangın çıkar çocuklar tutuşur. 21.yüzyılda bizlere layık görülen de kendi yurdunda çadıra mahkum olmak, sonra da kendi yurdunda yanmak olur. Kimin, kimlerin yüzünden?
“Yurdum benim şahdamarım” der Ahmed Arif;
Başım gözüm üstünesin
Suskum, avazım üstüne…
Adından başka silah
Yazgından başka günah
Daha yazmamış
Hiçbir gizli dosyada
Hiçbir açık kitapta…
Peşinde azgınları
Kanlı paranın
Yani Doların itleri,
Altın, Sterlin kurtları
Ve petrol Nemrutları
Ve kurşun Yezitleri…
Kaçgunda, kaçakta
Can havlindesin…
Ve çocuk ölüleri
Parçalanmışlar
Daha süt kokuyorlar
Ve anne ölüleri
İncecikten, gencecikten
Açık hepsinin gözleri.
Halkım benim
Askıda çığ…
2016 da Tayyip Erdoğan “biz çadır devleti değiliz” demişti. Süleyman Soylu 2021 yılındaki bir konuşmasında “burası çadır devleti değil” demişti. Yooo efendiler yoooo! Yazıdan da anlıyoruz ki bilakis devletimiz çadır devleti…