Namazın şartlarından biridir necasetten tahâret. Namaz kılacakları zaman abdest alır, üstlerini başlarını temizler, namaz kılacakları yeri pislikten arıtırlar Müslümanlar. Elbette insan inandığı şeyin karşısında dua edecek, ibadet edecekse temiz olmalıdır. Bu sadece İslam’a özgü bir ritüel değildir üstelik. Hıristiyanlar da Pazar günü kiliseye giderken en güzel elbiselerini giyer, temizliğe özen gösterirler. Sanırım bütün dinlerde durum aynıdır. Necis (pis) olandan tahâret (temizlik) gereklidir. Pislikten temizlenmek şart…
Pislikten temizlenmek denilince idrar, dışkı, irin, kan filan söyleniyor. Yani abdestinizi bozacak somut şeyler… Bir videoda izliyordum. Takkeli birisi diyordu ki “oruçken taharetlendiğinizde suyu çok şiddetli vurursanız maazallah dübürünüzden su içeri kaçar orucunuz bozulur.” Bu kadar hassas yani bu işler! “Temiz” vücut ve “temiz” elbiselerle ibadete hazır olabiliriz diyordu çoğu. Onlardan kimse de demiyordu ki “bugün ticarethanende işçinin hakkını yedin orucun bozuldu.” Kimse de demiyordu ki “haksızlığa ses etmedin abdestin bozuldu.” O gibilerden kimse de demiyordu ki “küfür ettin, eşini dövdün, çocuğu taciz ettin, komşun açken tok yattın abdestin bozuldu!” Demiyorlardı çünkü kendilerine göre bir din yaratmışlardı yüzlerce yılda.
Namaza duran yanındakinin yüreğindeki pislikten haberdar mıdır? Her Müslüman’ım diyenin elbisesini görüyoruz ama kafasını, yüreğini görebiliyor muyuz? Hadi Müslüman da değil, onun içini görebiliyor muyuz? Ya da başka bir yerden soralım; Elbisesi temiz janti diye o insanda pislik olmadığını düşünebilir miyiz? Ya da köylü arkadaş tarladan, ahırdan çıktı geldi, elini yüzünü yıkadı, hadi abdest aldı ama eteğinde tezek kaldı, buna pis demek ne kadar doğru? Hadi bu tartışmaları geçtim, köylünün pis, üstü başı janti ama sadist birinin temiz olduğunu kim söyleyebilir? Yooo, necasetten tahâret şart!
Necaset gibi nezafet de Arapça kökenli bir sözcük. Temiz, pak manasına geliyor. Nazif isimli arkadaşınız oldu mu hiç? Benim Nazife diye bir arkadaşım vardı. Hem üstü başı temiz hem de yüreği temiz bir insandı. Tam namaza hazır bir arkadaş ama Müslüman değil 🙂 Sosyalist bir arkadaştı.
Memleket necaset ve nezafet sözcükleri arasında bir savaştan ibaret… Pislik ve temizlik… Birçoğumuz necaseti sadece somut pislikler olarak gördüğümüz için sürekli yanılmakta, görüntüye aldanmaktayız maalesef. Birinin, bir olayın içini görmekte ustalaşmadıkça kandırılmakta ustalaşacağız galiba. Hoş, bazı şeylerdeki somut pislik, yapanın içindeki pisliği de gösterir de…
Bir evde ölü bulunan ev çalışanının ev sahibinin silahı ile öldürülmesi mevzuunda maktulün abisi iddialarda bulunuyor, ağlayarak feryat ediyor da ev sahibi suskunluğa gömülüyorsa olayın necaseti kadar ev sahibinin suskunluğunun necaseti de düşünülmelidir mesela. “Nadira Kadirova’ya ne oldu” dedik mi mesela? Nazif-Nazife olabildik mi? Necasetten tahâret şart…
On bir yaşında bir çocuğa araba ile çarpıp, hastaneye götürmek yerine evinin önüne getirilip intihar süsü verildiğini yıllardır söyleyen babaya rağmen adalet yerini bulmuyorsa olayın necaseti kadar olayın üstünü kapatanların necaseti de düşünülmelidir. “Rabia Naz’a ne oldu” diyebildik mi? Necasetten tahâret şart…
Çorlu’da bir tren kazası oldu. 25 can bazıları görevini yapmadığı için hayatını kaybetti. Anneler, kardeşler, eşler gözyaşlarıyla kaç yıldır adalet ararken, mahkemeler sürüp durduğunda, en alt kadrodaki insanlar yargılanırken genel müdürlere bakanlara dokunulmadığında bu katliamın necaseti kadar katliamı aklamaya çalışan zihniyetin necaseti de düşünülmemeli midir? “Çorlu’nun hesabı sorulacak” diyebildik mi mesela? Necasetten tahâret şart…
4 yıldır kayıp bir kardeşin, evladın ardından feryat eden bir ailenin sesine bir yazı, bir soruşturma, bir dava, bir açıklama ile bile cevap vermeyecek kadar zalim bir iktidarın necaseti çok görünür iken bizim soramadığımız hesap da necasete bulaşmıyor mu? “Gülistan Doku nerede” diyen oldu mu? Necasetten tahâret şart…
KHK ile ihraç edilmiş binlerce insan iktidar tarafından terörist ilan ediliyor. İnsanlar terörist olmadıklarını anlatmaya çalışıyor. Binlercesi ölüyor, binlercesi bir iktidarın kurbanı olarak sosyal aidiyetlerinden olmuş, beklemedikleri, hak etmedikleri hayatları yaşıyorken, hapse atılıyorken onlardan bihabermiş gibi siyasetlerine devam eden muhalefet partilerinin seçim atraksiyonlarında bile KHK hukuksuzluğuna yer vermemeleri necaset değil de nedir? “KHK’lar hukuksuzdur” deniliyor mu? Bu konuya somut çözüm aranıyor mu? Necasetten tahâret şart…
Emekli olmuşsun, yıllarca topluma hizmet etmişsin. Gezmek, dünyayı görmek, yıllarca çalıştığın işten ayrıldıktan sonra biraz rahat etmek, torununla, ailenle kalan ömründe rahat etmek istiyorsun. Aldığın açlık sınırının altında maaşla bırak gezip dinlenmeyi bir ekmeği düşünerek alıyorsun, et yemeyi, bir lokantada çorba içmeyi artık hayal bile edemiyorsun. Saraylarda, villalarda keyif sürenlerin aklında bile değilsin… Bu aymazlığın, bu bencilliğin necaseti memleketi kirletirken suskunluğumuz da necasete bulaşmıyor mu? “Emekliler yük değildir” diye bağırabiliyor muyuz? Necasetten tahâret şart…
Daha dün üç aylık hamile bir kadın kocası tarafından katlediliyor, kadın katilleri kravatlı-takım elbiseli halleriyle ceza indirimi ile ödüllendiriliyorken, yobaz kafalarca meşrulaştırılan kadın cinayetleri memleketi necasetin necasetine sürüklüyor değil midir? Bu necasetten çocuklarımızı nasıl koruyacağız diye düşünen sadece aklı başında kadınlar olunca biz kendimizi düştüğümüz necasetten nasıl azade tutacağız? Bak burada her yıl kaç kadın erkekler tarafından öldürülmüş gör! Kaç kişi “Kadın cinayetlerini durduracağız” diyor mesela? Necasetten tahâret şart…
Bir çocuk staj yaptığı Rixos otelde ölü bulunuyor. Baba 13 yıldır adalet arıyor. “Çocuğum öldürüldü” diye feryat ediyor. Bir savcı bu şüpheli ölüm hakkında etkin soruşturma yürütüyor mu? Soruşturmada dört savcı görevden alınıyor. Şüpheliler saklanıyor, yurt dışına kaçıyor. “Burak İçin Adalet” diyebiliyor muyuz? Necasetten tahâret şart…
Necasetten tahâret gibi nekavet-i vicdan diye bir söz de var Arapçada. Vicdan temizliği manasına geliyor. Dilimizde kullananlar olduğu gibi İslam Literatüründe de kullanılıyor. Üstü başı temizlerken vicdanı temizlemek de istemez miyiz? İsteriz de zor iş bu di mi?
Necis bir adam vardı bir zaman mahallede. Almancı derdik. Yazları gelirdi. Çirkin biriydi. Yok, tipinden değil… Cahilin tekiydi de ondan… Biz ona öküz diyelim. Öküze ayıp ama… Vicdandan, insanlıktan söz ederken biz gençlere dönerek en pislik gülüşüyle “bu hayatta paradan daha önemli bir şey yok” demişti. Biz itiraz edince bir kâğıda “pezevenk” yazmış, “ne görüyorsunuz” demişti. Biz de okuduğumuz şeyi söylemiştik. O, çok mühim bir şey yapıyormuş gibi, bir profesör edasıyla sözcüğün üzerini dönemin en büyük kâğıt parasıyla kapatıp “şimdi ne görüyorsunuz” diye sormuştu. Biz de “para” demiştik. Bize paranın bütün necaseti örtebileceğini anlattığına o kadar emindi ki necis necis güldü. O gün ona demiştim size de söyleyeyim; Paranın arkasındaki pisliği görmeyenler sadece cahil değil bir o kadar da pisliktir. Tahmin edersiniz ki o şahıs düştüğü durumdan utanmadığı gibi, kötü bir duruma düştüğünü bile fark edemeyecek kadar cahildi.
Sonra biz büyüdük. Pezevenkleri hiç unutmadık ve paranın arkasındaki pezevenkleri her zaman gördük. Ve o cahillere karşı savaş açtık. Çok bir şey değiştirdik mi derseniz, hayır! Ancak gücümüz oranında var olanı korumaya çalıştık. En azından vicdanımız temiz… O vakitte pislerle-temizler yüzde otuza, yüzde yetmişti memlekette. Son yıllarda pislik olanların çoğaldığı doğrudur. Paranın tüm pisliği örteceğini düşünen ve parayı görünce arkasındaki pisliği görmeyenlerin çoğaldığı da doğrudur. Pisliği somut kirden ibaret sanan ne çok insan var memlekette. Vicdanını temizlemekten bihaber ne çok insan…
Seçim çalışmalarının her şeyin önüne geçtiği bu günlerde “necasetten taharet” her şeyin önüne geçmeli değil midir? Maddi-manevi bir arınmaya ihtiyacımız yok mudur sizce de? Aklımızın, vicdanımızın, gözümüzün, gönlümüzün, zihniyetimizin necasetten tahârete ihtiyacı yok mudur? Ah Yunus, canım Yunus…
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki hakkı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka matahların satar
Yükü gevherdir tuz değil
Yunus Emre