A’dan Z’ye Memleketi yazarken bir öğretmen olarak E harfinde ülkedeki eğitimi anlatmalıydım ama öğretmenden daha kapsayıcı kimliğim emekçilik olduğu için emeği anlattım önce. Sıradaki harfimiz yumuşak Ge (Ğ) bana pas verdi. Yumuşak G denilince ilk aklıma gelen trajikomik olay, eğitim konusunu işlemek için fırsat oldu.
“2016-2017 eğitim öğretim yılı açılışı dolayısıyla dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, Erzincan’da bir ilkokula yaptığı ziyarette tahtaya “2016-2017 sevğili örgenciler, egitim ögretim yılı hayırlı olsun”yazmış, Yıldırım’ın yazısı imla hataları nedeniyle gündem olmuştu. Yine Yıldırım’ın “Ğ” kullanıma atfen sosyal medyada yapılan “Hoçça ğalın ben gidiyom” capsleri de paylaşım rekorları kırmıştı.
İzmir’de yaşayan üniversiteli Elif Yerlikaya’nın sosyal medya hesabında paylaştığı bilet fotoğrafının üzerine yazdığı “Hoçça ğalın ben gidiyom” yazısı soruşturma konusu oldu.
İzmir’de yaşayan üniversite öğrencisi Elif Yerlikaya‘ya sosyal medya paylaşımları nedeniyle TCK’nin 301 ve 216’ıncı maddeleri olan “Türkiye Cumhuriyeti Devletini, kurum ve organlarını alenen aşağılama”ve “halkı kin ve düşmanlığa sevk etme”iddiasıyla soruşturma açıldı. Yerlikaya, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ifadeye çağrıldı.”
Bir başbakanın Türkçeyi kullanamayışı eleştiriye muhatap olacaktı tabii ki. Hatta demokrasinin olduğu ülkede alay konusu bile olabilirdi. Ama eleştirileri alıp kendilerini düzeltmek yerine tehdit etmeyi, ağızları kapatmayı, susturmayı daha kolay yapıyorlardı.
Aslında bu haber ve iktidarın soruşturma refleksi bize var olanla, olması gereken arasında kuvvetli bir “G” olduğunu yumuşatılamayacağını gösteriyor. GEÇİT… Onlar gelişmeye, bilime, modern-uygar dünyaya “ğeçit” vermeyeceklerdi. Cehaletin yüceltilmesine, uygarlığın gerisine düşmeye geçit verecek miyiz vermeyecek miyiz sorusunun cevabı da bizi bekliyor. Okuyan, düşünen, memleketi sahiplenen insan şunu söyleyecektir;
G ile ya da yumuşak g ile başlamıyor ama ben çok sevdiğim için “No Pasaran!”
“No Pasaran, İspanyolca, “Geçit Yok” demek. Politik açıdan ise, İspanyol İç Savaşı’nın başladığı tarihte, İspanyol Komünist Partisi milletvekili Dolores İbarruri’nin; falanjist daha açıkçası faşist General Franco’nun seçimle gelmiş Cumhuriyetçi güçleri devirmek için büyük sermaye-ordu ve kilise işbirliğini sağlayarak giriştiği kanlı darbeye direnişi başlatmak amacıyla radyodan yayımlanan konuşmasında vurguladığı çağrı… No Pasaran! Faşizme Geçit Yok! ”
Şimdiye kadar anladınız ki G yumuşak mı olur sert mi olur, ne zaman yumuşak ne zaman serttir meselesi bir eğitim meselesidir. Yumuşak G ile başlayan bir sözcük yok Türkçede. Yanlış bilmiyorsam Fransızcada da H harfi sözcük başında böyle bir muamele görür. Söylenmeyen harfin bile bir işlevi var. Bizim memleketimizde bizim işlevimiz olmayacak mı?
“Türk dili ve edebiyatı dersinde öğretmenimiz bizden serbest konulu kompozisyon hazırlamamızı istedi. Ben de ‘feminizm’ üzerine yazdım ve çıkıp sözlü olarak anlatmaya başladım. Ama kadın öğretmenimiz bundan rahatsız olup yarıda kesip, ‘terbiyesizlik yaptığımı, solcu solcu konuştuğumu, yasaklı kelimeler kullandığımı (kürtaj ve LGBT)’, sınıfta siyaset yaptığımı söyleyip ödevimi kabul etmedi ve oturttu.”
Barış Terkoğlu’nun Perşembe günü Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısından bir bölüm bu. Tamamını okuyabilmeniz için linki burada.
Bu solcu solcu konuşma, sınıfta siyaset yapma iddiaları, yasak kelimeler kullandın hikâyeleri benim başımı yakmış, 2016 yılında bir KHK listesine adımı yazmışlardı. Ben ihraç edildiğimde bunların, okulları sahipsiz bırakmak, gerici politikalarını yaymak için diğer öğretmenlerin de ses çıkarmamaları için KHK’ları sopa olarak kullandıklarını biliyordum. Yazıda sadece bu öğretmenden değil “Siyer” dersinde (o da neyse) başka bir sözde öğretmenin yaptıklarından da bahsediliyor. Çocukları, gençleri çağın gerisine götürmek için uğraşıyorlar. Eğitime, gençlere, çocuklara, memlekete bizim baktığımız yerden bakmıyorlar.
Nereden baktığın önemli…
Fikret Başkaya hoca der ki “Kelimeler, kavramlar, kuramlar gerçeği ortaya çıkarmanın da gerçeğin üstünü örtmenin de aracı olabiliyor. Aynı şekilde özgürleşmenin veya köleleştirmenin araçları da olabildikleri gibi…” Yani hocanın dediğinden yola çıkarsak sömürüyü kapatmak için kavramlarımızı değiştirmek, gerçeğin üzerini örtmek istiyorlar.
Hoca devam ediyor; “Eğer kuram (teori) son tahlilde “bakış” demekse, kimin nereye, nereden baktığı önemlidir. Fakat asıl belirleyici olan nereye bakıldığı değil, nereden bakıldığıdır. Irak’a Bush ve ABD tarafından bakıldığında görülenle, emperyalist saldırıda eşini ve çocuklarını kaybetmiş bir Iraklı kadın tarafından bakıldığında görülen aynı şey değildir”
* (Özgür Üniversite yayınları Kavram Sözlüğü II)
Neden?
Geçmiş yazılarımdan birinde yine bahsetmiştim. “Sarayda oturan başka, kulübede oturan başka düşünür.” Eğitime baktıkları yer de saraylar… Peki, neden daha iyi bir ülke yaratmak istemiyorlar? Neden halkla bütünleşen bir politikaları olmuyor? Neden herkesin eğitimli olduğu bir toplum değil de cehaletin yayıldığı bir toplum yaratmaya çalışıyorlar?
Çünkü modern dünya bilgi çağını işaret eder. Bilen, öğrenen insan düşünür, mantık yürütür, analiz yapar, kendi çıkarına neyin iyi geleceğini sezer. O insanı sömürmek kolay değildir. Uygar insanı dini alet ederek kullanmak kolay değildir. İnsanlık tarihi yüzlerce yıl sömürülen köleleştirilen insanların mücadelesinden oluşur. Okuyan, bilen insan bu mücadele tarihinden ders alır, öğrenir. Oysa sömürülecek, uyuşturulacak, yönlendirilmesi kolay olacak insan okumamalıdır, eğitim almamalıdır. Çünkü cehaletten besleniyorlar!
Diyecekler ki biz de eğitim istiyoruz. Hatta eğitim bakanımız var. Nasıl bir eğitim istediklerini mevcut bakanın bir tarikat kurucusu olmasından anlıyoruz değil mi? Bunu söyleyince de bizi İslam düşmanı ilan edecekler. İslam da onların tekelinde ya! Kimin inancına göre İslam? Dünya üzerinde yüzlerce tarikat var. Tarik Arapçada “yol” demek. Tarikat da “yollar” manasına gelir. Hindistan’da başka, Pakistan’da başka, Malezya’da başka, Afrika’da, Mısır’da, Suudi Arabistan’da, Suriye’de, Irak’ta başka İslam var. Bu kadar farklı yol-yöntem varken bizi bu iktidarın İslam anlayışına “evet” demeye zorluyorlar. Onlar eğitime de İslam’a da başka bir yerden bakıyorlar. Aslında her şeye farklı bir yerden bakıyorlar. Onlar bizi sömürmeye bakıyor, biz yaşamaya bakıyoruz.
Onlarla aramızda “Ğ” gibi büyük bir harf var dostum.
Evet, eğitim sözcüğünde bir “ğ” var. Sevgi kelimesinde yumuşak değil “g” ama eğitimli insanın yüre “ğ” inde yumuşak “g” var. Artık birbirimize düşman edildiğimiz yeter! İktidarın cehaleti kullandığı şiddete, düşmanlığa değil yumuşak bir birli “ğ” e ihtiyacımız var. Hepimizin bilmelere doyamayacağımız yeni bir ülke yaratmaya ihtiyacımız var.
Bildiğini bilenle yarenliğe, bilmediğini bilenle ders yapmaya, bilmediğini bilmeyene anlatmaya, ayrıca bilmediği ile övünenle ve bilmediğini bizi döverek örtmeye çalışanla alay etmeye ihtiyacımız var…