Toyota, Volkswagen, Daimler, Ford, Honda, BMW, GM, Fiat, Hyundai, Nissan gibi altmışa yakın büyük üretici ve yüz binlerce doğrudan otomotiv sektörü tedarikçisi kuruluş ile küresel ölçekte en büyük sektörlerden birisi otomotiv. Uzun yıllar muhafazakar bir yapıya sahip olan sektörün son yirmi yılı son derece çalkantılı geçti.
Değişim mi, dönüşüm mü?
Otomotiv sektörünün değişiminden çok bahsedilir. Ancak bu yeterli bir ifade değil. Değişim bir zaman içindeki değişikliklerin tümünü ifade ederken, dönüşüm ise olduğundan daha farklı bir biçime bürünmeyi ifade ediyor. Bu anlamda otomotiv sektörünün özellikle son yirmi yılda büyük bir dönüşüm yaşadığını söylemek daha doğru olacak.
Hızlı bir gözden geçirme yaptığımızda otomotiv sektöründe, standardizasyon uygulamalarının, emisyonları yönetme politikalarının, iş modeli yaklaşımlarının, topyekûn pazar koşullarının, teknolojik olanaklarının gelişimi ile veriyi üretme, işleme ve kullanma anlayışının baş döndürücü bir hızla evrildiğini göreceğiz. Hepsi ayrı inceleme başlığı olan bu alanların içeriğine baktığımızda ise otomotiv sektörünün nasıl bir gelecek ile karşı karşıya olduğunu daha rahat anlayabiliyoruz.
Dönüşümün altı kritik alanı
Otomotivde standardizasyon… Sektörün öncüleri tarafından gerçekleştirilen ar-ge çalışmaları aynı zamanda farklı standartların oluşmasına da neden oluyor. Bu farklılaşma, kimi durumlarda, tüketicinin yakın gelecekte talep edeceği ortak bir destek ve altyapı talebi ile çelişkili olabilmektedir. Farklı şarj ve batarya sistemleri, farklı veri formatları sektörün en sonunda ortak bir zemin bulmasını zorunlu kılacaktır.
Emisyonların ve kirliliğin önlenmesi… Mevcut durumun devam etmesi durumunda, kentsel mobilite sistemlerinin 2050 yılına kadar 1990’a kıyasla gezegenin biyo kapasitesini beş kat daha fazla kullanacağı öngörülüyor. Buna karşılık sektörün emisyonlar konusunda ciddi çalışmalar içinde bulunduğu ve tüm bir üretim anlayışını dönüştürdüğü görülmektedir.
İş modelinin değişimi… Yeni kuşakların öncekilere nazaran daha pragmatik bir tüketim anlayışına sahip olduğu biliniyor. Otomobil sahipliği yerine mobliteyi sağlayacak erişim olanağına sahip olmak farklı bir müşteri modelinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Satışa dayalı iş modelleri yerine 2050’de yüzde 66’sı şehirlerde yaşayacak olan nüfusun mobiliteye erişim modellerinin geliştirilmesi sektörün üzerinde çalıştığı yeni bir iş anlayışı.
Pazar koşullarının farklılaşması… Gelişmiş pazarlarda otomobil satışlarının zirveye ulaşmış olması araç sahipliği talebini gelişmekte olan pazarlara doğru kaydırmaktadır. Bu durum, bu bölgelerdeki yerel aktörlerin satışlarını arttırmakta ve çok sayıda aktör olmasına rağmen toplam satışlardaki payın büyümesine neden olmaktadır. Hacimsel büyümenin bu etkisi karşısında mevcut devlerin arge ile avantaj sağlamaya çalıştığı gözlenmektedir.
Teknolojik dönüşüm… Otonom araçlar daha şimdiden dünya çapında sürekli test edilmektedir. Bu araçlara yollarda daha çok rastlmak ise konvansiyonel teknolojiye göre oluşturulmuş bütün alt ve üst yapı trafik unsurlarının dönüşümünü zorunlu kılacaktır. Bu dönüşüm ise ancak, bu yeni yapının ayakta durmasını sağlayacak olan yönetim anlayışı ve istihdam ile mümkün olabilecektir.
Veri kullanımı ve gizlilik konusu… Otomobil tüketici için artık sadece bir mobil araç olmanın ötesinde eğlence ve iletişim aracaı haline de gelmektedir. PwC’nin araştırmasına göre 2025 yılına kadar AB, ABD ve Çin’de 500 milyona yakın bağlantılı araç olacağı tahmin edilmektedir. Bu durum aynı zamanda verinin kontrolünü de gündeme getirmektedir. Yakın gelecekte tıpkı cep telefonlarında olduğu gibi, bağlantılı araçların veri değerinin, aracaın değerinin üzerinde olması beklenmektedir.
Gelecek çok yakın
Otomotiv sektörüne yön veren sadece bu altı başlıkta dahi ciddi bir yol kat edildiği anlaşılıyor. Yarının sektörel resmi bugünden çizilmiş durumda. Diğer yandan sektörün küresel amaçlar ve iklim eylemine olan ilgisi de biliniyor. Sektörün öncülerinin tüm bir tedarik zincirine değin baskısı Türkiye otomotiv yan sanayinde hissedilmeye başlandı bile.
Otomotivde artık uzak bir gelecekten bahsetmiyoruz. Dönüşüm neredeyse tamamlandı ve gerek üreticilerin gerekse de tüketicilerin bu yeni mobil dünyaya hazırlıklı olması gerekiyor.