Annen Burada!

0
233

Anne,
Son birkaç yıldır demans hastasıyım. Demansın çok çeşidi var ben en yaygın demans türü olan Alzheimer’ım.

Garip, bazı şeyleri hatırlayabiliyorum…Henüz…Eski olaylar, anılar benimle şimdilik. Fakat ilginç olan son olanlar, dün yapılanlar, geçen hafta konuşulanlar zihnimde yok. Olmamış gibi, yapılmamış gibi, konuşulmamış gibi. Beynim eskisi gibi çalışmıyor.

Eskiden kolayca anladığım şeyleri şimdi anlayamıyorum. Bir konuda karar vermeyi ve uygulamayı zor buluyorum, günlük basit işlerde bile. Benim ayrıca etrafımla iletişim sorunum da var. Bu sorunun ruh halimi etkilemesi şaşırtıcı değil. Bazen bu dünyanın anlamının kalmadığını hissediyorum. Bu boş vermişlik değil ya da “batsın bu dünya” anlayışı hiç değil. Sadece bildiklerim bilemediklerime, yaptıklarım yapamadıklarıma, konuştuklarım konuşamadıklarıma, anladıklarım anlamadıklarıma dönüşürken yaşadığım bir şey bu. Her yapamadığımda korkmuş, kafası karışmış, kızgın ve hüsrana uğramış hissettiğimden.

İyi, uzun bir hayatım oldu. Sevdim ve sevildim. Çevrem güzel ve akıllı olduğumu söylerdi. Çalıştım da, çocuklarımı da büyüttüm. Gezmeyi hep sevdim.

Her şeyin başlangıcı her zaman gittiğim eczanenin önünde yere düşmemle başladı. Kalçamı kırdım. Ameliyat oldum. “Bir şeylerin yanlış olduğuna dair ilk işaret, hafızamdaki boşluklar oldu. İlk başta kocam ve ben düşündük ki bu sadece biraz unutkanlıktı, 80 yaşındaydım ve ameliyat geçirmiştim.

Ama sonra kafam karışmaya başladı. Hangi gün olduğunu çoğu zaman hatırlayamıyordum, sanki sürekli bir zaman karmaşası içindeydim. Ama bir şekilde devam ediyordum. Günlük işler tam bir karmaşaya döndüğünde yine de ters bir şeylerin olabileceğini düşünmedik.

Kızlarımla otururken bir gün birden kelimeleri nasıl unutmaya başladığımı da ilk fark ettiğim zamandı. Öyle zor, havalı, duyulmamış kelimeler değil dediğim. Basit en basit kelimelerden “çay bardağı”, büyük kızımın yaşadığı ülkenin adı. Dilimin ucundaydı, tam oradaydı ama sanki hiç olmamış gibi de yoktu, orada değildi. Hayat normal seyrinde devam ediyor gibiydi ama kelimeler ile eşyalar da kaybolmaya başladı. Bir an için burada, önümde, sonra yok! Ara ara bulamıyorsun. Çalındılar mı diye çok kızdım çok üzüldüm ama özellikle cüzdanım buzdolabından çıkınca tamam dedim doktora gitme vakti. Alzheimer hastası olduğum ortaya çıktı. Az önce olan şeyleri unutsam da çocukken yaptığım şeyleri net bir şekilde hatırlayabiliyordum ama.

Zaman geçtikçe daha çok unuttum. Eski zamanlardan beri öğrendiğim her şeyi yavaş yavaş unutuyorum. Beynimde meydana gelen değişikliklerden dolayı biliyorum. Öğrendiğim her şeyi, esas olarak tersten öğreneceğim artık. Bunun biraz şöyle olduğunu düşünebilirsiniz: Hayal edin, tahtaya bugünün tarihini yazın. Yazdınız mı? 2022 değil mi şimdi geriye doğru doğduğunuz yıla gidin. 2022, 2021…,1996…,1971…, 1954…, 1946,… ve 1942. Şimdi birinin yazılanları sırasıyla sildiğini hayal edin 2022 ile başlayan ve 1942’e kadar giden her şey…Kalan son hatıralar, en eski hatıralar olacaktır ama silinmeye devam edecektir. Yıllar silinirken içindeki her şey de silikleşir veya silinir. Yüzler, yerler, isimler…Artık hayatı an be an yaşamaya başlamışsındır.

Kız,
Ellinci yaş günümün sabahı, bir çocuk gibi, annemle babamın sesini duymak istiyorum. Evlerine telefon ediyorum ve yatılı yardımcıları cevaplıyor beni.

Annem çekici bir kadındı ve her zaman çok akıllıydı. O, harika biriydi. Hayatının çoğunu çalıştı, ailesine ve evine bakmanın yanı sıra. 68 yaşında doktor resepsiyonistliğinden emekli oldu. Annem gündüzleri evde kalmaktan nefret ederdi ve emekli olduktan sonra gitti kurslara, derneklere yazıldı. Harika bir konuşmacıydı ve seyahat ederken ki bu seyahat ha otobüs ha vapur fark etmezdi. Her zaman iyi bir sohbetin tadını çıkarırdı. Eve bir dolu hikâye ile dönerdi.

Annem hâlâ yaşıyor olmasına rağmen kendimi geçmiş zamanda yazarken buluyorum. Sanırım bunu annemin şu anki durumundan çok ama çok farklı olduğu için yapıyorum. Fakat zihinsel ve fiziksel olarak çok farklı olmasına rağmen, o hâlâ anlattığım annem. Alzheimer olması sadece hayatındaki bir başka aşama. Bir gün alışveriş yaparken eczanenin önünde düşmüş. Karanlık, yağmurlu bir günde. Kalçasını kırdığı için ameliyat olması gerekmişti. Sanırım o dönemde ilk bir şeyler yanlış dedik. Çünkü hastanede kelimeleri nasıl unutmaya başladığını ilk o zaman fark ettik.

Annem şanslıydı, biz kızları ve babam yanındayız ve birbirimize sahip olduğumuz için şanslıyız. Hepimiz anneme yardım ettik ve iletişim kurduk. Bir keresinde kocam hakkında sohbet ediyordum ve annem aniden bana sordu, kimden bahsediyordum ben?:

‘Tolga, anne’.
“Tolga kim?”
‘Kocam!’
“Kocan!?” Annem yüzünde şaşkın bir ifadeyle haykırdı.
‘”Ben evlendiğini bilmiyordum”.
‘Anneciğim 12 yıl önce evlendim. Oradaydın. Bak, işte burada! Düğün fotoğrafımız. Geçen hafta Tolga’yı gördün!’

Annem mahcup görünüyordu ama ikimizde gülmeye başladık.
Onun aklından ne geçtiğini bilmiyoruz. Ama bizim aklımızdan ve yüreğimizden geçenleri biliyoruz. Sevgi…salt ve karşılıksız sevgi.

Anne,
Hayatım boyunca kendi işimi yürütürdüm. Bakmaktan gurur duyduğum bir ailem vardı.
Artık başkalarına güvenmek zorundayım bana bakmaları için. Ama ben hala ihtiyaçları olan bir bireyim en çok da saygı duyulmaya ihtiyacı olan.

Ben hâlâ anneyim, hâlâ Ayla’yım.