Dedi ki telefondaki ses “- Covid geçse bile zaten çok arazlar bırakıyormuş vücutta, beyin kanaması, kalp krizleri bu yüzden çok artmış son zamanlarda, hiçbiri olmasa felç iniyomuş.”… Telefonu kapattığımda ellerimle çenem titriyordu. Demek ki covid bunu da yapacaktı bana. Geçmiş olsun demek için arayan dostum yalan söylemeyecekti ya. Tam tersi beni en kötüsüne hazırlıyordu. Belki kalp krizi geçirmek üzereydim. Şu anda değilse bile belki yarım saat sonra. İşte başlamıştı göğüs kafesim sıkışmaya. Aslında dün izlediğim bir dizide de buna benzer bir an yaşanmıştı. Dizideki başrol karakter (Monk) burun kanamasından hastaneye gitmişti. Acilde hemen yanında bekleyen kadın ona, “-Benim dayımın da burnu kanamıştı meğer beyin kanaması geçiriyormuş.”, dedi. Sordu Monk, “-Nasıl durdurdular kanamayı?”, “- Öldü”, dedi kadın.
Of göğüs kafesim yanmaya başladı. Öksürün diyordu bir yazıda. Kalp krizi geçirmeye başladığınızı düşünürseniz öksüreceksiniz. Öksürsem mi? Moralim çok bozuk. İki koca yıl dayandım. O kadar dikkat ettim ki covid olmamak için. Aşılıyım ama yine de geçirmesem iyiydi. Arazlar dedi. Belli bir araz değil..Lar… Araz-Lar. Çok yorum okudum covidle ilgili şu anki anksiyetemin nedeni bunlar aslında. Geçmiş olsun demek için her arayan dostum da iyice coşturdular. Hele mesajlar. “-Çok üzüldüm”. “- Ah canım çok çok üzgünüm. Geçmişler olsun…” “-Aa hay Allah seni de mi vurdu☹”. Bir sonraki mesajı “-Ah canım ışıklar içinde uyu inşallah.”, olacak gibi.
Bunların hiçbiri bana moral vermiyor. Neden bu kadar düşüncesiz mesajlar iletiyor herkes birbirine? Çok mutsuzuz en kötüsüne hazırlanalım, hazırlayalım. Ben mutsuzsam kimse mutlu olmamalı. Komşusu mutsuzken gülümseyerek uyuyan vatan hainidir. Bir daha “iyi niyetle” yapılan geçmiş olsun aramalarını ya da mesajlarını açmam. Bunun psikolojide bir yeri vardı hatırladığım kadarıyla. Ayılık. Psikolojide böyle geçmez tabi. Oradaki tanım bambaşkaydı. Toksik İlişkiler deniyor. Toksik yani zehirli. Psikologlara göre, ‘toksik’ ilişkiler, aktif olarak sevmediğimiz insanlarla birlikte olmaktan daha fazla strese neden olabiliyormuş. Bununla ilgili son yıllarda çok deneyler yapıldı. Toksik arkadaşları düşünmenin bile kan basıncını yükselttiği, kalp üzerinde inanılmaz arazlar yarattığı iddia edildi. Al işte en büyük araz sensin. Beni “geçmiş olsun” demek için arayıp moralimi bozan toksik. Neyse, kan basıncımı yükseltmeyeceğim.
Geçenlerde okuduğum bir yazıda şöyle diyordu; toksik arkadaşların ortak özelliklerinden biri ‘iltifatlarıdır’. Size güven verebilmek için normalin üzerinde iltifatlar ederler. Buna rağmen onlarla buluşmanın hemen ertesinde aşırı yorgunluk, hayattan çok fazla zevk alamama, duyu organlarında gerileme gibi tepkiler görülür. Yani diyor ki Toksik Arkadaş = Ruh emici.
Oxford Üniversitesi‘nde evrimsel psikoloji Profesörü olan Dr Robin Dunbar, yalnızca toplam 150 arkadaşlığı sürdürebileceğimizi söylemiş. Aslında, araştırması, toplam sosyal çabamızın yaklaşık %60’ının sadece 15 kişiye gittiğini ve %40’ının en önemli beş kişiye ayrıldığını göstermiş*. Hmm.Bir düşünelimm.. Şöyle bir hayatımdaki insanların çevremde oluşturduğu güvenlik çemberine baktım da evet sanırım doğru bu. 15 kişide 5’i de toksikse al işte. Bir sürü ağrılar sızılar.
Ortak geçmiş, ilişkiye yapılan yatırımlar, ortak arkadaşlar hep bu arkadaşlık ilişkilerinin sürdürülme nedenleri olarak görülüyor. Bu konuda Utah’da Brigham Young Üniveristesi’nde çok ciddi araştırmalar yapan Julianne Holt-Lunstad, toksik arkadaşlardan yakınan kişilerin, bazen başka biri için toksik bir arkadaş olabildiklerini söylüyor. “Başka biri için toksik kaynağı olabilir miyim? Ben nasıl bir arkadaşım? Destekleyici miyim, güvenilir miyim? “ **
İlk örneklerden biri çok fazla konuşmaları. Durduramazsınız genelde ve hatta içinizden sürekli, konuşma sırasının size ne zaman geleceğini düşünürken bulursunuz kendinizi. Nefes arası versin istersiniz ama vermez. Ara verse konuya siz de dalarsınız. Verdiği sözleri pek tutmaz, bazen de tam tersi söz katı bir emirmiş gibi davranıp size bu konuda belli belirsiz tafralar yapar. Paylaşım konusunda aşırı göstermecidir. Her şeyi paylaşıyor görünüp tam tersi sizden hep çalar, fikir başta olmak üzere bazen anılarınızı bile. Kendi anılarıymış gibi anlattığına tanık olunca kendinizden şüphe duyarsınız hatta. Size sürekli fikir verir. Yaşadığınız bir konuyla ilgili olarak ‘git ona de ki şöyle şöyle…’ diye sizi küçümseyerek yeni önerilerle gelir. Hep yönlendiricidir. Her zaman sizden daha iyi tepkiler verdiğini ima eder. Yönlendirme değil adeta ittirmedir onun tavırları. Sınırlarını olabildiğince aşar ve bunu iyi niyetlilik, dobralık veya samimiyet adı altında kodlar.
İlişkilerimiz sağlıklı değilse kaygı ve anksiyeteler bizi daha çabuk ele geçirecektir. Hatta düşük bağışıklığın nedeni bile olabilir bu tarz ilişkiler. Kendinizi sürekli hasta hissetmeye başlarsınız ve bu zaman zaman doğrudur.
Arkadaşlar bizim için doğduğumuzdan beri aynı yerde kalmazlar. Son derece homojen bir kitledir. Zaman içerisindeki değişimlerimize bağlı olarak değişirler. Yerinde kalanlarınsa konumları değişebilir. Bu son derece sağlıklı bir yaklaşımdır. Çünkü hepimiz değişiriz.
Bir de romantik ilişkilerdeki toksikler var ki işte bütün hayatı zehir edenler onlar.
Bahar geldi. Etraflıca bakma zamanı şimdi. Önce kendimize, sonra arkadaşlıklarımıza. Biz insanlara iyi geliyor muyuz? Ki gelmeliyiz. Sonra da bahar yorgunluğu değil de iletişim yorgunluğu varsa üzerimizde iyice bir çırpmalıyız ilişkiyi balkonda. Toksikse temizlenmeli. Bu hayatımızın bir kez olacak anlarını bizimle eşsiz hale getirecek insanlarla yakınlaşalım. En berbat zamanları geçiriyoruz. Bu doğru. Bu zor zamanlarımızda yanımızda olacak insanlar akıl ve bağlı olarak fiziksel sağlığımızı korumak açısından çok önemliler. Ya kalabalıklar etrafımızda konuşurken sesleri kulaklarımız uğulduyormuş hissi verecek ve yalnız hissederek delireceğiz ya da paylaşılabilir doğru duygularla hala akıl sağlığımızı koruduğumuza birlikte hayret edecek, en sinir bozucu şeylere birlikte güleceğiz.
En önemlisi, ilk adım içimize bakmaktır. Başkalarını değiştiremeyebiliriz ama kendimizi değiştirebiliriz. Moral bozmak yerine moral vermeye odaklanmalı. Toksik çamurlu kişi olmayı seçmemeli. Karanlık taraftansa hep aydınlığa odaklanmalıyız. Tünelden başka çıkış yok. Tünel aşırı karanlık. Bütün yüküyle hayat gün geçtikçe daha kambur ediyor hepimizi. Covid seni bir şekilde öldürecek, mesajı yerine daha güçlendirecek demeli. Doktorlar bile ölümcül hastaya “-Tamamdır 2 gün sonra mafiş, gidicisin dostum, buraya kadarmış, haydi taksiratların affola.” demiyor. Ortam tam da böyle ama birbirimize ışık taşımalıyız. Birbirimizin ışığı olmalıyız.
- *How Many Friends Does One Person Need? Dunbar’s Number and Other Evolutionary Quirks Harvard University Press Cambridge, Massachusetts 2010 Copyright © 2010 by Robin Dunbar All rights reserved Printed in the United States of America First published in 2010 in the United Kingdom by Faber and Faber Limited
- ** Sosyal İlişkiler Fiziksel Sağlık İçin Neden Önemlidir: Risk ve Korumayı Anlamaya ve Değiştirmeye Yönelik Bir Sistem Yaklaşımı Psikolojinin Yıllık İncelemesi Cilt 69:437-458 (Cilt yayın tarihi Ocak 2018) İlk yayın 16 Ekim 2017 -Ön İnceleme
Fotoğraf: Thomas Claeys/unsplash.com