Çılgın, renkli, hatta yamyam hırsızlar: deniz tavşanları

0
246

Geçen hafta sualtı yaşamının göz önünde olan ama hep gözden kaçan canlılarından hidroyidleri konuşmuştuk, bu hafta ise minicik ve çok farklı yapılarına rağmen, sualtı belgesellerinin, dergilerinin  vazgeçilmezi deniz tavşanlarından bahsedelim. Öncelikle geçen hafta deniz tavşanlarının bazen üzerinde barındıkları, beslendikleri, “etinden, sütünden, tüyünden” faydalandıkları hidroyidler üzerinde hırsızlık da yaptıklarını söylemiştim ya, bazı deniz tavşanları avcılarından korunmak için hidroyidlerin zehirlerini çalıyor ve hayatta kalıyor.

Deniz tavşanları çok farklı şekil, boy ve renkte canlılar. Üstelik yaşadıkları derinlikler, yuva seçtikleri yüzey ve canlılar bile çok çok farklı olabiliyor. Örneğin bazı türler hidroyidlerin üzerinde yaşarken bazı türler belli bir süngerin üzerinde yaşamayı tercih ediyor. Kimi deniz tavşanları ise yılın sadece belli bir döneminde bize görünür oluyor. Her alanda olduğu gibi deniz tavşanlarının da ender görünenleri fotoğrafçıları ve video çeken sualtı meraklılarını peşinden koşturuyor. Sualtında küçük canlıları görmeye, öğrenmeye merak salınca deniz altı yaşamı daha da ilginç hale geliyor ve her dalışınızda eskisine göre çok çok daha dikkat kesilir oluyorsunuz.

Daha önce defalarca konuştuğumuz gibi, aletli dalışta insanın sualtına alışması, ekipmana alışması, etrafına daha dikkatli bakması biraz zaman alıyor. SCUBA ile dalışa alışınca, hava tüketimi, yüzerlilik kontrolü düzene girince, kısacası sualtında rahata erince çevrenize çok daha iyi bakıyorsunuz, kayaların altında, süngerlerin, mercanların üstünde deniz canlılarını daha bir dikkatle inceliyorsunuz.

Ben aletli dalışa bir aralık ayında dışarıda kar yağarken Saros’un soğuk sularında başladım ve en baştan dalış eğitmeni olmayı hedeflediğim için sualtındaki güzelliklere dikkat etmekten çok öğrenime ağırlık verdim, zorlu kış geçtikten sonra bahar aylarında artık dalış sayısı yüze yaklaşan deneyimli bir dalgıç olma yolundayken yavaş yavaş deniz altındaki yaşama da daha dikkatli bakmaya başladım tabii ve Bodrum’da yaptığım ilk dalışlardan birinde ilk kez bir deniz tavşanı ile göz göze geldim. Gördüğüm ilk deniz tavşanı ülkemizde çok görülen flabbelina affinis idi. 2-3 cm büyüklüğünde onlarca boynuz gibi çıkıntısı olan mor renkli ve cüssesinden beklenmeyecek kadar hızlı bu canlıyı izlemelere doyamamıştım doğrusu.

İnsan sualtında bir kez bir deniz tavşanı görüp, izlediyse daha sonra bu enteresan canlının müptelası oluyor, her dalışta köpekbalığı, aslan balığı, vatoz, ahtapot ve benzeri büyük canlıları ararken bir yandan gözünüz hidroyid veya sünger üzerinde deniz tavşanı arıyor.

Türkçe adı ile  deniz tavşanı, ingilizce adı ile nudibranch, almancada nacktschnecke aslında Mollusca filumundan sırtında kabuğu olmayan yumuşakçalardır. Deniz tavşanları başta da dediğim gibi çok farklı renklerde ve şekillerde var olabilir. Ömürleri yaklaşık bir yıl gibi kısa bir zamana sığan deniz tavşanlarının boyları da yarım santimetreden 25 santimetreye kadar değişiklik gösterir. Bazı deniz tavşanları geçen yazıda bahsettiğimiz şekilde hidroyidler üzerine yerleşirken örneğin discodoris atromaculatus türü benekli deniz tavşanları kırmızı süngerler üzerinde yaşar. Deniz tavşanlarının şu ana kadar bilinen en az 2000 farklı türü var ve bu minnacık canlıların bazıları yamyam, yani hayatta kalabilmek adına kendi türünü bile yemekten çekinmiyor.

Deniz tavşanlarına ingilizce adını veren dokungaçlar Türkçe’de tavşan kulağına benzetildiği için adı deniz tavşanı olmuştur. Bu küçük ve renkli hayvanların ilginç özellikleri arasında siyah beyaz görüyor olmaları ve dişi ve erkek üreme organlarının aynı anda bünyelerinde olması yani hermafrodit olmaları da var tabii.

Bugüne kadar bu köşede hep deniz canlılarından bahsederken ekoloji ve yaşam için ne kadar önemli olduklarından bahsettim, şimdi diyeceksinizki bu renkli, hırsız, minik ve yamyam canlıların insanlığa bir faydası var mı? Ben de diyeceğim ki, ufak tefek gördünüz de Karamürsel sepeti mi sandınız? Deniz tavşanları dalgıçların olduğu kadar bilim insanlarının da gözlemlemeyi çok sevdiği canlılardır çünkü bu küçük yumuşakçaların basit sinir sistemleri insanların karmaşık sinir sistemini modellemek için biçilmiş kaftandır. O kadar ki Avusturya doğumlu Amerikalı Bilim İnsanı Dr. Eric Kandel ve arkadaşları deniz tavşanlarının insana göre çok basit olan sinir sistemi üzerinde yaptığı çalışmalarla sinir sisteminde sinyallerin nasıl iletildiği üzerine çalışarak parkinson hastalığının tedavisi için bir ilaç geliştirdi. Eric Kandel ve arkadaşları çalışma için deniz tavşanını seçtiğinde bilim dünyası buradan sonuç çıkacağına ihtimal vermemişti. Başta küçümsenen bu çalışma Nazi Almanyası’ndan Amerika’ya kaçan bir bilim insanı olan Eric Kandel ve arkadaşlarına 2000 yılında Nobel Tıp ödülünü kazandırdı.

Peki deniz tavşanlarına neden hırsız diyoruz? Çünkü bazı deniz tavşanları üstlerinde barınıp beslendikleri, dallarına yumurtalarını astıkları hidroyidlerin kendilerini korumak için salgıladıkları zehirli çalıp kendi savunmalarında kullanıyorlar.

Dünya ilginç bir yer, sualtı çok daha ilginç.