Hayatta ne yapamayacağımızı bilemediğimiz anlarda verdiğimiz kararlar bizi hiç beklemediğimiz maceralara sevk etmekte… Karar verme süreçlerinde gerekli dataya sahip olamadığımız durumlarda içimizdeki hisse güvenerek karar veriyoruz. Bir nevi fal bakıyoruz. Sınavlarda kesin tutar bu diye seçtiğimiz seçenekler yanlış çıkınca şaşırıyor, coşkun duygularımızla yaptığımız seçimlere dair duygular değişince nerede olduğumuzu fark ediyoruz. İş yerinde projeleri yetiştirmeye çalışırken ev hayatını dengelemeye uğraşıyor, hastalarımızın başında dururken düğünlere davet ediliyoruz. Geçim sıkıntısı bizi boğarken, aslan ağzındaki ekmekler için çabalarken Instagram sayfalarındaki abartılı motivasyoncu influencer tayfayı takip ediyoruz. Yumurta 3,5 lira ama kendimize inanır ve yeterince istersek yapamayacağımız hiçbir şey yok. (Tam bu cümlenin sonunda pembe dönen kalpler olduğunu farz edebilirsiniz.) Her şey bu denli değişken, belirsiz, karmaşık ve muğlak iken yaşam teknemizi limana nasıl ulaştıracağız? İş yerine okkalı küfürler savurarak gitmemize rağmen masayı eksantrik bir açıyla fotoğraflayıp sosyal medyaya atarak nereye varacağız? Olmak istemediğimiz kişilikler olmaya zorlanırken bir de bundan çok memnunmuşuz gibi hareketler sergilemek bizi neye dönüştürecek?
Genelde bir problemle karşılaştığımızda problemin oluştuğu düzlemde çözülmesi gereken birkaç kriter karşımıza çıkar. Örneğin geçmiş zamanlarda vuku bulan sorunlar evet-hayır şeklinde çözülebiliyordu. “Yağ var mı?” sorusunun cevabı var veya yoktu. Büyüyünce astronot, doktor, avukat, polis, itfaiyeci olmak istiyorduk veya beyaz yakalıyken güneyde bir bar açmak hayallerimizi gerçekleştirmek için yeterliydi. Ancak gün geçtikçe başkalaşan sorunlarımız bugün belirsiz, muğlak, değişken ve karmaşık. Yağ var mı sorusunun cevabı Argan mı, Aspir mi, Kanola mı, Macadamia mı? Minik dostlarımıza büyüyünce ne olacaksın dediğimizde cevaplar YouTube Fenomeni, Robotik Kodlama Uzmanlığı, Yazılım Mühendisliği ve daha nice havalı meslekler. Artık soruları farklı dikeylerde cevaplamayı bırakın tek yönlü bir soru bulmak bile oldukça zor.
İş dünyası bu karnaval içinde yolunu bulabilmek ve karman çorman pazarlarda hayatta kalabilmek için göz gözü görmeyen kum fırtınasında karmaşayı sadeleştirebilecek araştırmalara girişti. Karşılaşılan kriz karşısında hız, dayanıklılık ve yaşam alanı yaratabilmek için sorunları kategorize etmeye çalıştı. Tabii ki sorunlar kategorize edilerek çözülemeyecekti ancak teşhis tedavinin ilk adımı diyerek en azından bir ışık tutacaktı. California Üniversitesi profesörlerinden Warren Bennis ve Burt Nanus İngilizce sözcüklerin baş harfleri ile anlamlanan bir kavramı günümüz iş dünyasına armağan ettiler; VUCA. Volatility (Değişkenlik), Uncertainty (Belirsizlik), Complexity (Karmaşıklık) ve Ambiguity (Muğlaklık) kelimelerinin baş harflerinin sıralanmasıyla oluşan kavram hem iş dünyasındaki kafes dövüşüne hem de hayatımızdaki dalgalanmaları düşünmemize neden oluyor. Volatility (Değişkenlik) ihtiyaçlarımızın çok hızlı değiştiğini vurgulamakta. Çağrı cihazlarından cep telefonlarına geçerken artık tuşlu cep telefonu kullandığımız dönemleri bile hatırlamıyoruz. Dün giydiğimiz düşük bel pantolonlar bugün dalga konusu. Bu kadar kaygan bir zeminde işletmeleri nasıl ayakta tutacağız? Çok basit; sabit noktalarla. Bir Rubik küpün ortasındaki rengin değişmemesi gibi hayatta bazı kavramlar standarttır. Durumsallıktan uzakta tutarlı bir halde bizleri beklemektedir. Onlara tutunacağız. Onları referans alacağız. Yanlış durumlarda doğru tutumlar sergileyeceğiz. Kazanır mıyız bilemem ama en doğru yerde duracağımızdan eminim. Uncertainty (Belirsizlik) George Orwell’in 1984 eseri gibi adeta günümüzü anlatıyor. (Sağlam twitter kullanıcıları buradaki kinayeyi anlayacaktır.) Belirsizlik hallerinde yapılacak şeyler oldukça kısıtlıdır. Üzerinize çığ gibi yığılan bir yoğunluktan ancak ve ancak bir yerlere ya da birilerine tutunarak hayatta kalabilirsiniz. O halde dayanışmayla, omuz omuza durarak, sadece kendimiz için değil çevremiz için de sorumlu hissetmeye başladığımız an belirsizlik sadece minik tatlı bir bariyer olarak kalacaktır. Belirsizlik belirsizliği oluşturan şartların yok olmasıyla yok olur. Dayanışma işte o şartları yok eder.
Complexity (Karmaşıklık) neyi neyin neden yarattığını anlamadığımız durumlar için kullanılır. Çin’de yarasa yemenin küresel bir pandemiyi tetikleyeceği ya da Türkiye gibi bir ülkede %0,69 konut kredisine sebep olabileceğini tahmin etmek pek de mümkün değil. Her yer karmaşa. Japonya’da bir kelebeğin kanat çırpması ülkemizde kur korumalı mevduat gibi finansal enstrümanların oluşturulmasına zemin hazırlıyor. Bu sebeple şeffaflık ve kişiler arası net iletişim önemli. Birbirinden bağımsız gibi görünen parçaların aynı kolektif bilinci oluşturduklarını görebilmek sadece şeffaflık ilkesinin içselleştirilmesinden geçmekte. Ambiguity (Muğlaklık) kavramı ise sıklıkla belirsizlikle karıştırılır. Ayırmanın yolu ise oldukça basittir. Belirsizlik belirsizdir. Data bile yoktur. Göz gözü görmez. Ancak muğlaklıkta sis biraz daha açıktır. Muğlaklıkta dataya güven yoktur. Filelerde hissedilen enflasyon oranı %150 iken araştırmalarda %45 enflasyon oranı çıkmasıdır muğlaklık. Hangi veriye göre hareket edeceğini, nirengi noktası olarak neyi belirleyeceğini belirleyememektir. Muğlaklıkla baş etmenin en etkili yolu ise muğlaklığın ötesini görebilmektir. Bugün için hedefi yarını yaratmak olarak koymak muğlaklığı baskılayabilecektir. Muğlaklığı aşabilmek yarını yaratabilecek vizyonu, motivasyonu ve odağı koyabilmektir. Peter Drucker’ın dediği gibi; “Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu yaratmaktır”
Farklı disiplinlerden yararlanmanın en güzel tarafı bir çiçeğin büyüme sürecini anlamakla uluslararası bir şirketin doğal sınırlarına ulaşmasını anlamanın birbirine ne kadar yakın olduğunu görebilmektir. Son yıllarda iş dünyasının krizden krize koşan yöneticilerine bir tatlı huzur vermeyi amaçlayan VUCA akrostiş bir şiir gibi baş harflerle bir şeyler anlatmaya çalışıyor. İşletmelerde bir yankısı var ama özel hayatlarımızda bir yankısı olabilir mi?
Fotoğraf: Michelen Studios / unsplash.com