Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü 2020 yılı faaliyet raporunu açıkladı. 2020’de Türkiye’de 6 milyon 630 bin hane sosyal yardım aldı. 2019’da 3 milyon 282 bin 975 olan sosyal yardıma muhtaç hane sayısı bir yılda yüzde 102 arttı.
Yoksulluk azalmıyor artıyor, sistemden çıkanların yerini yenileri alıyor ve nesilden nesile aktarılıyor…
Peki neden ?
Bir tanıklığımı anlatacağım. 2006 yılında hayatımıza giren “kentsel dönüşüm”, “gecekondu dönüşüm”, “kentsel yenileme” ile birlikte birçok yoksul mahalle yıkıldı. Ben de o dönemde Sulukule, Küçükbakkalköy, Kağıthane, Tarlabaşı yıkımlarını izledim, bazı mahallelerde yıllarca aktivist olarak mahallelinin yanında yer aldım. Sonuç olarak yıllarca hatta yüzyıllarca o mahallede oturanlar yerlerinden edildi.
Hiç unutmuyorum, yıkılan bir mahallede gidecek yerleri olmadığı için yarı yıkık evlerde oturmaya devam eden ailelerin çocuklarını okula kayıt ettirmek için mahalle muhtarından ikametgah belgesi istemeye gitmiştik. Muhtar da ikametgah vermeyeceğini söylemişti. O dönem okula, iİçe milli eğitime gitsek de sorunu çözemedik. Son çare çocukları, aileleri toplayıp mahallede basın açıklaması organize etmiştim. Sonra İlçe Milli Eğitim sesimizi duymuş, çocuklara ikametgah verilmesini sağlamıştı. Çocukların bir kısmı okula kayıt olmuş, bir kısmı da aileleri ile birlikte günlük işlerde çalışmaya başlamıştı.
Bir süre sonra o mahalle tamamen yok olmuş ve o yarı yıkık evlerde aç, susuz yaşayan (gerçekten susuz, suları kestirmişti belediye) çocuklar da çekip gitmişti.
O dönemden aklımda kalan iki fotoğraf var: birincisi çocuklara ikametgah vermeyen muhtar, ikincisi çocuklar okula devam ederken, evlerine buldozer gönderen belediye başkanı.
İkisi de görevli, ikisi de kamu görevi yapıyor.
İkisi de seçilmiş, bürokrasiye, mevzuata sıkı sıkı uyuyor. Uydukları mevzuatın içinde yarı yıkık evlerde oturan çocuklar yok.
Peki ne oldu bu çocuklara?
O dönemde okul çantası enkazın altında kaldı diye ağlayan 7 yaşındaki Nurgül, ilköğretimi bitirdikten sonra okumadı. Ali de, Tolga da…
Şimdi üçü de evli, üçünün de çocuğu var, ikisinin bebek, birinin 8 yaşında…
Üçü de derin yoksulluk içinde… Üçü de devletin sosyal yardımlarından yararlanıyor.
Üçü de günlük işlerde çalıştığı için pandemide gıdaya erişimde zorluk çektiler. İkisi bebeklerine mama, bez; bir diğeri okula kayıtlı çocuğuna tablet ve internet alamadı. Biri kirasını ödeyemediği için bebeği ile akrabasının yanına sığındı, işsiz.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk geçenlerde bir açıklama yaptı: “uzaktan eğitim kalıcı olacak “ dedi.
Hangi veriye dayanarak bunu söyledi bilmiyorum. Henüz evinde interneti, tableti olmayan binlerce çocuğun yanı sıra, pandemi döneminde okulu bırakıp günlük işlerde çalışan çocuklar da var. Yani önümüzdeki öğretim yılında binlerce çocuk okullarına devam edemeyecekler.
Devredilen yoksulluk böyle oluyor sayın yetkililer! Önümüzdeki yıllarda sosyal yardım rakamlarına, vereceğiniz kartlara Nurgül’ün annesinden devraldığı mirası devralan çocuğunu da ekleyeceksiniz…