Toplum günlük yaşamda “sakat” “kör” “sağır” gibi ifadeleri hakaret olarak kullandığı için “engelli” diye bir şey uydurulmuş. Buna karşın kamu, yerel yönetimler ve pek çok sivil toplum örgütü hatırı sayılır zamandır sunduğu hizmetlere, yaptığı projelere “engelsiz” etiketi yapıştırıyor. Kamusal alanların erişilebilirliği konusunda sınıfta kalan belediyeler “engelsiz parklar” açarak şirin görünmeye çalışırken sivil toplum örgütleri “engelsiz çalıştaylar” düzenliyor. Hatta toplumumuzun büyük bir kısmı “siz engelsizsiniz asıl engeller kalpte” gibi yaklaşımları pelesenk haline getirmiş. Sözde her şey “engelsiz” ancak tüm yaşam pratiği engeller üzerine kurulu. Caddeler, sokaklar, parklar her yer engellerle dolu.
Diyelim efkarlandınız veya bir kutlama yapacaksınız, “erişilebilir meyhane” bulamazsınız.
Mütedeyyin bir engelli yurttaşsanız abdest alabileceğiniz bir cami hiçbir yerde yoktur.
Acıksanız, yemek yiyecek mekân bulamazsınız. Her şeyden vazgeçtim tuvalete gitmek isteseniz gidecek tuvalet bulamazsınız!
Hayattaki her şey size “engeldir” ama asıl, insanların sizi sokmaya çalıştığı kalıp en büyük “engeldir”. İşte bu sebeple Reportare’de bize ayrılan köşeye “engelli dünya” ismini verdik.
Biliyorsunuz, Türkiye dünyada en fazla mülteci bulunduran ülkeler arasında ilk sıralarda. 2011 yılında Suriye’de başlayan savaş sebebiyle 4 milyondan fazla insan halihazırda ülkemizde yaşıyor. Savaşın sebeplerini, destekleyenlerini, toplumun mültecilere duyduğu öfkeyi, 18 yaş altındaki yaklaşık 2 milyon mülteci çocuğu, bu çocukları ve bizleri gelecekte nelerin beklediğini ve buna benzer bir çok şey konuşabiliriz. Ama bu yazıda sizlere ülkemizde yaşayan engelli mülteci çocukların durumunu anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle belirtmeliyim ki 2015 yılından beri Adana’da mülteci engelli çocuklarla çalışmaktayım. Gaziantep, Antakya ve ilçeleri ile Mersin’de saha çalışmalarında bulundum. Başta Suriye halkı içindeki yoğun akraba evliliği ve savaş yaralanmaları nedeniyle engelli nüfus popülasyonu normalin kat be kat üzerinde diyebiliriz. Sayısal veriler yerine maalesef muğlak konuşmak zorundayım zira bugüne kadar aklınıza gelebilecek yurtiçi yurtdışı hiçbir kurum (Kızılay, Kızıl Haç, UNICEF vs) mülteci engelliler özelinde bir nüfus sayımına gitmedi. Mülteciler arasında kaç engelli insanın bulunduğunu hiç kimse bilmiyor. Ama ben size çok fazla çocuk olduğunu söyleyebilirim… Çok fazla! Hem de çok fazla. Bazı ailelerin 3 hatta 4 engelli çocuğu olduğuna bile şahit oldum. Bu iki gruba ek olarak doğal gelişim göstermesi gereken binlerce, on binlerce çocuk yetersiz beslenme, çevresel etkenler, yoksulluk nedeniyle gelişim geriliği sorunuyla karşı karşıya. Temel medikal ihtiyaçlara dahi ulaşmakta güçlük çekiyorlar. Hak temelli çalışmayan “yardım” derneklerindeki prosedür, basit bir sonda için bile öyle bir işliyor ki! Aileler artık bu kurumlara gidip yardım talep etmekten vazgeçmiş durumda.
Mültecilik ve yoksulluğa bir de engelli olma durumu eklenince hayat tam bir çıkmaza giriyor. Bilindiği üzere Suriyeli mülteciler mütedeyyin insanlar. Reyhanlı’da tanıştığım henüz 20’li yaşlarındaki bir gencin “Cehennemde yanmayacağımı bilsem hemen intihar ederim. Her gece yatarken Allah’a canımı alması için dua ediyorum” sözünü unutamıyorum.
Gerçek bir araştırma yapılması halinde şu an ülkemizde yaşayan en az 500 bin engelli mülteci sonucu çıkacaktır. Maalesef bu insanların hiçbiri ülkemizdeki Özel Eğitim ve Rehabilitasyon sisteminden resmi olarak faydalanamıyor. Yakın gelecekte, özellikle şu an eğitim alabilecek durumdaki Otizmli, Down Sendromlu çocuklar eğitim çağı geçtiği için sistem kabul etse dahi büyük zorluklar yaşayacaklar.
Önümüzdeki günlerde Adana’da yaşayan mülteci çocuklarla yapacağımız röportajlarda bu konuyu derinlemesine ele alacağız.
Bu gençler içerisinde az da olsa geleceğe umutla bakanların olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim… Adana’da iyi insanların katkılarıyla küçük de olsa bir gençlik grubu Paralimpik alanda yetişme ve kendilerine yeni bir yaşam hedefi edinme fırsatı buluyorlar. Yakın zamanda atletizm, halter vb. güce dayalı performans sporlarında çok başarılı gençler yetişecek.
Engelli gençler, özellikle de engelli mülteci gençlere kendi potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri alanlar açtığımızda aslında bu gençlerin önündeki gerçek engelleri önlerinden kaldırmış olacağız…