“Belirli bir yeteneğim yok, sadece merak tutkum var.”
Einstein
Matematiği ne kadar seviyorsunuz ya da fiziği, kimyayı, biyolojiyi? İçinizden pek çoğunuzun bu ilk cümle ile gözlerini devirdiğini görür gibiyim. Durun okumaktan hemen vazgeçmeyin. Size Jo Boaler‘in Sınırsız Zihin kitabından bahsedeceğim. Yazının sonunda tüm bu konuları ve hoşlanmadığınız, öğrenmekte zorlandığınızı düşündüğünüz ya da merak ettiğiniz ama anlamadığınıza karar verdiğiniz için peşini bıraktığınız her konuyu sevebilme ve anlayabilme ihtimaliniz olduğunu göreceksiniz.
İçimizden bazıları hemen her şeyi öğrenebileceğine inanıyor, bazıları ise öğrenme kapasitelerinin sınırlı olduğuna ve artık yeni bir şey öğrenemediklerine. Bu inanç nereden geliyor peki? Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi eğitim sistemimizden.
Isaac Asimov 1980’lerde bir röportajında geleneksel eğitim sistemi hakkında yaklaşık olarak şöyle diyor, bugün öğrenme dediğimiz şey bizi bir şeylere zorluyor. Herkes, aynı şeyi, aynı sınıfta, aynı günde, aynı anda ve aynı hızda öğrenmeye zorlanıyor ama herkes farklıdır. Okullardaki dersler bazı insanlar için hızlıdır, bazı insanlar için yavaştır, bazı insanlar içinse yanlış yöndedir. Asimov’un kişiselleştirilmiş eğitime dair bir öngörüsü vardı. Herkese kendi zamanında ve hızında, ilgi duydukları konularda, öğrenme imkanı verilirse insanlar öğrenmekten zevk alır. Sınırsız Zihin kitabında da “Okul sistemimiz potansiyeli kısıtlayan ve öğrencilerin müthiş başarılar elde etmesini engelleyen sabit yetenek modeli üzerine kurulu” diyor yazar. Fili ve karıncayı aynı sınıfa koyup su samuru olarak eğitmeye çalışıyoruz.
Bu yazıda size eğitim sistemimizdeki hatalardan uzun uzadıya bahsetmek istemiyorum. Zira dünyadaki okulların herhangi birinde eğitim görmüş insanlara, üzerinde yürüdükleri bir yolu yeniden tarif etmenin bir anlamı yok. Muhtemelen bireysel çaba gösteren öğretmenler ve ebeveynler dışında bu sistemin dışında öğretme yöntemlerini deneyen pek kimse de yok. Sınırsız Zihin kitabı öğrenme zorluğu yaşadığımız konular hakkında düşünme ve çalışma sistemimizi değiştirerek nasıl istediğimiz hedefe ulaşabileceğimizi anlatıyor. Son cümle sizi yanıltmasın bu kitap bir kişisel gelişim kitabı değil, aksine nörobilimi baz alarak beynin plastisitesini detaylı bir şekilde açıklayan ve değişimler için izleyebileceğimiz yolların ip uçlarını veren bir kitap.
Nöroplastisitenin yani beynin hayatımızdaki deneyimlere göre yapısını ve işlevini değiştirebilme yeteneğinin, keşfinden bu yana okullarda gerçek potansiyelimizi kısıtlayan eğitim-öğretim sisteminin dışına çıkabileceğimizi ve öğrendiklerimizle kendimizi şaşırtabileceğimizi gördük. Baskı altında eğitim gördüğümüz kurumlarda anksiyete geliştiriyoruz ve beynimizdeki korku merkezi tetikleniyor. Beynin korku merkezi örümcek gördüğümüzde de harekete geçiyor ve anksiyete geliştirdiğimiz konular/dersler önümüze geldikçe korku merkezimiz tetiklenmeye devam ediyor. En sonunda da çabalamaktan vazgeçiyoruz. Peki vazgeçmeyip bir sorunla karşılaştığımızda bakış açımızı değiştirirsek ne olur? Bu noktada yazar hata yapmaktan, yanlış çözümlere varmaktan kaçınılmaması gerektiğini çünkü beynin hata yaparak geliştiğini anlatıyor. Bir konu hakkında hata yapıp, yeniden çözümün başına oturunca beynimizde yeni yolaklar oluşuyor ya da var olanlar gelişiyor veya birbirlerine bağlanıyorlar. “Hatalar beynimizi büyütüyor.” Beynin büyümesi ise hacimsel bir büyüme değil, beynin içerisindeki bağlantısallığın artması. Başka bir deyişle kapasitemiz artıyor.
Bu noktada kitaptan bir alıntı bir yapmak istiyorum: “Yeni bilgi öğrenmek, farklı beyin yolakları gerektirir; örneğin dikkat, hafıza, akıl yürütme, iletişim ve görselleştirmeye odaklanan yolaklar. Bilgiye çok boyutlu yaklaşımla bakarak tüm bu yolakları teşvik ettiğimizde, beyinlerimiz güçlendirilir ve öğrenme en üst düzeye çıkarılır.”
Kitabın geneli matematik öğrenme üzerine kurulu olsa da genele uygulanabilecek bakış açıları ve yöntemler içeriyor. Matematikte basit bir toplama işleminin bile kaç değişik şekilde yapılabileceğini gördüğünüzde şaşıracaksınız ve kavramsal öğrenme kısmında kendinize 18 x 5 işlemi ile ufak bir test uygulayacaksınız. Zihninizin bu işlemi nasıl yaptığını bir kenara not edin. Kitabı okurken bir hayli eğleneceksiniz.
Sınırsız Zihin beni kendi öğrenme yollarımı daha detaylı düşünmeye itti. Sizi bilmem ama ben öğrenirken ve araştırırken o bilgiden şu bilgiye, bu konudan diğer konuya, daldan dala atlayarak verimli öğreniyorum. Bir yazının ya da araştırmanın başına oturduğumda merakım beni nereye yönlendiriyorsa o kapıyı açıp içeri giriyorum. Minik bir su birikintisini anlamak için başladığım yerden birdenbire bir okyanusa varıyorum. Sizde kendi öğrenme yollarınızı değerlendirmek ve farklı konularda verimli bir şekilde bilgi sahibi olmak isterseniz bu kitabı kaçırmayın.
Bugünün anlamına özel, öğrencilerine öğrenmenin yeni ve heyecanlı kapılarını aralayan, teşvik eden tüm öğretmenlerimizi buradan kucaklıyorum.
Bu yazıyı hazırlarken aynı zamanda David Eagleman’ın Inner Cosmos podcastinin “What sticks in your brain and what doesn’t?” bölümünden de faydalandım. Merak edenlere linki buraya bırakıyorum.