Kolektif Bilinç, Kültür ve İlerleme

0
589

İlk olarak Emile Durkheim tarafından kullanılan kolektif bilinç kavramı, günümüzde geleneksel olarak tüm evrenin bilgi birikiminin tamamını ifade eder. İnsanlığın kolektif bilincini, binlerce yıldır birikmiş bilginin bir hard-disk’de kaydedilmiş külliyatı olarak hayal edebiliriz. Homo-sapiens’in ortak bir dosyada biriktirdiği tüm bilgi, kazanım, düşünce, yeti, arzu ve mücadelelerin hafızası.

Durkheim toplum ve bilinç kavramlarını birbirini tamamlayan ama birbirinden ayrı iki kavram olarak el alır, hatta bu konuda ısrar eder. Durkheim der ki “aynı toplumun ortalama yurttaşlarının ortak inançlar ve duygular bütünü, kendine ait bir hayata sahip özel bir sistem oluşturur; bu sistemi kolektif bilinç olarak adlandırılabiliriz”

Hocası Wundt’un aksine Durkheim bilinç kavramını nesneleşmiş şekilde ele alır; somut bir öğe gibi… Wundt ise kültürün işlediği kolektif bilinç düzeyinin pozitivist bir yaklaşımla incelenemeyeceğini ve nesnelleştirilemeyeceğini savunur. Bir bakıma haklı olduğunu da söyleyebiliriz, kolektif bilincin nasıl ölçüleceğini hala tartışıyoruz. Ölçümleme tartışmaları bir yana hiçbir şey bilmiyor da değiliz, bildiğimiz bazı çıkarımlar da var elbet. En azından şunu biliyoruz: Bir şeyi ölçemememiz onun var olmadığı ya da ölçülemediği anlamına gelmez ama bizim henüz onu yapamadığımız anlamına gelebilir.

Durkheim bilimi, neden ve sonuçların kanun benzeri ilişkiler kurulması olarak tanımlar; Durkheim’a göre her şeyin nedeni-sonucu ve böylece açıklanabilir bir düzeni vardır. Şu durumda ben kendimce güzel niyetler, faaliyetler, düşünceler kısaca nedenler ortaya koyarsak güzel sonuçlar alırız şeklinde bir çıkarım yapmayı tercih ediyorum. Bu düşüncenin bilimselliğini size tam olarak savunamayabilirim ama bu düşüncenin herkese faydası olacağını rahatlıkla savunabilirim.

Bir sosyolog olan Durkheim’ın kolektif bilinç kavramını inceleme çalışmalarına daha sonra psikoloji alanında da rastlıyoruz. Psikolog Carl Gustav Jung kolektif bilinç kavramını psikoloji alanında geliştirerek kolektif bilinçaltı üzerinde çalışmalar yapar. Jung tüm insanlığı içine alan ve herkesin bağlı olduğu kollektif bir bilinçaltından söz eder. İddiası şudur: bütün insanlık ortak tek bir üst bilinci paylaşır, besler, beslenir. İnsanlığın paylaştığı ortak semboller ve mitler içerisinde bunu görmek mümkündür. Günün sonunda Jung’un savunduğu konu, temel olarak öz de insanlığın bütün olduğudur. Dünya tek, insanoğlunun kollektif bilinçaltı da tek.

Kolektif bilinç/bilinçaltı kavramı tartışmasının yanı sıra bir de bilincin saklanması meselesi var. Kolektif bilinç ve bilinçaltı bir yerlerde saklı mı? Bugün geldiğimiz kolektif bilinç tanımlarından biri şu iddiaya yer veriyor: Homo-sapiens’in tüm kazanımları aslında bizim bilinç altımızda bir yerlerde mevcut, her insanda bir yerde saklı. Bu arada bunu ben söylemiyorum, Albert Einstein söyledi J Durum buysa şu çıkarımı yapabiliriz: İnsanoğlu sayısız savaş, salgın, doğal felaketle karşı karşıya kaldı ve atlattı. Bizler için de sonuç aynı olacak ama sorum şu: bizler, bugün, davranışlarımızla, düşüncelerimizle insanlığın kolektif bilincine (hard-disc’e) nasıl bir katkı yapacağız. Güzel nedenler ortaya koyup güzel sonuçlar alıp, ortaya güzel sistemler koyacak mıyız? Bir sonraki kuşaklara ve insanoğlunun kolektif bilince bırakacağımız birikim ne olacak?

Umarım ortak akıl saygı, iyi niyet, fedakârlık, nezaketle birlikte müzik, sanat, spor, gastronomi, zanaat ve ruhunuza iyi gelen her şey temelli kazanımlar ortaya çıkarır ve kolektif bilincimize bu güzellikleri aktarırız.

İnsanoğlunun yaşam yolculuğunda çoğalan/şekil alan bu kolektif bilinçaltımızın en temel çıktısı ise kültür. Bana sorarsanız kültür, kolektif bilinçaltımızın var olduğunun aslında en önemli kanıtı. Ve pozitif bilim içerisinde de ölçümlenebilir. İnanışların, rollerin, normların, düşünce şekillerimizin bugün, bu şekilde olmasının sebebi geçmiş birikimlerimizden oluşan kültür değil mi? Umarım cevabınız evettir; değilse de bu fikre bir şans verim derim J bana bu şansı veremezseniz de en azından Durkheim, Einstein ve Jung’a şans verin…

Kültürün en hoş özellikleri öğrenebilir, aktarabilir, değiştirilebilir ve toplumsal olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında her şeyi oluşturabilecek en kuvvetli gücümüzün kültür olduğunu düşünüyorum. Her şeyi değiştirebilecek tek şey: KÜLTÜR. Tarihsel süreç içinde insanoğlu tarafından üretilen, nesilden nesile aktarılan maddi ve manevi her şey. Kolektif bilinci ve bilinçaltını hem oluşturan hem aktaran hem de oluşturan sistem. KÜLTÜR.

Hala bir şekilde kapalı kaldığımız ve zaman zaman zorlandığımız bu günlerimizde, hatta bu hafta evlerinizden Homo-sapiens’in kolektif bilincine, bilinçaltına kısaca kültürümüze katkı yapmaya davet ediyorum. Nasıl mı? Okuyun, dinleyin, izleyin, oluşturun, birleştirin… en önemlisi ruhunuza iyi gelen bir şeyler yapın … Belki inanmayacaksanız ama şubat ayı içerisinde, tüm sorumlu olduğum işlerin yanı sıra iki online sertifika eğitimine katılıp bilgi tazeledim, Düşünce Tarihi kitabını yarıladım, yaz için hayaller kurdum (ülkemizdeki güzelliklere epey bakındım, Sagalasso’a kesinlikle gitmem lazım) ve kar yağarken battaniyemle oturup, gezegenin sesini dinleyip, yağışını seyrettim. İyi geldi J

KOLEKTİF BİLİNCİMİZE ve KÜLTÜRE POZİTİF KATKI YAPMAYA DEVAM ETMEMİZ LAZIM.

DURDUĞUMUZ YERDEN İLERLEMEYE DEVAM ETMEMİZ LAZIM…