Hanoi Kuleleri

0
411

Onur Uğur | Hanoi Kuleleri

Hanoi Kuleleri oyununu hiç duydunuz mu? Fransız Matematikçi Edouard Lucas tarafından 1883 yılında kullanıma sunulan bir matematik oyunu… Tahta bir yüzey üzerinde üç direkten oluşan bir platform ve bu üç direkten birinde farklı ebatlarda dairesel diskler bulunmakta. En küçük disk en üstte olacak şekilde, diskleri büyükten küçüğe doğru diziyor ve birazdan bahsedeceğim kurallar çerçevesinde diskleri bir direkten başka bir direğe taşıyorsunuz. Oyun oldukça ilginç. Aslında tam olarak oyun da değil. Farklı disiplinlerde birçok kullanım alanı mevcut; bilişsel psikoloji deneylerinde karar verme işlevlerimizi gözlemlemek, bazı algoritmaların kullanımını görselleştirmek ya da arkadaşlarınızla iddiaya girip onları bunalıma sürüklemek gibi amaçlarla kullanılabiliyor. Neredeyse her zekâ oyunu için kullanılan “Bu oyun hayatın ta kendisi…” gibi iddialı cümleler kurmak istemiyorum. Yaptığınız hamleleri geri alamamak ya da rakamsal olarak direklerle en çok temas eden parçanın en küçük parça olması gibi benzerlikler dikkat çekiyor ama yine de bu oyuna hayat demek cüretkârlık olur.

Reportare gibi özünde soru sormanın, merak etmenin yer aldığı bir mecrada sadece bir oyundan bahsetmek değil amacım. Merak eden, araştıran, soru soran zihinler için farklı düzlemlerde bilgileri aynı köşede yazılı ve sesli olarak nasıl anlatabilirim sorusunu düşünürken Hanoi Kuleleri oyunu aklıma geldi. Ekonomiden çizgi roman incelemelerine, iş dünyasından savaş sanatlarına, gayet ciddi işlerden sabun köpüğü okumalara, travmatik toplumsal olaylardan aslında kimseyi o kadar da ilgilendirmeyen ancak hayatlarımızın ne denli benzeştiğine dair minik öykülere bakmak ve bunları paylaşmak istedim. Tabii ki bir içeriği planlarken okuyucu/dinleyicinin kafasını karıştırmamak için konuyu bir çerçeve içinde incelemek gerekiyordu. İşte Hanoi Kuleleri oyununun kuralları bu farklılıklar yelpazesinin sınırlarını çizmede yardımcı oldu. Yani ilk paragrafta bahsettiğim oyunu çok şık bir biçimde bu köşenin taahhütlerine ve kodlarına dönüştürdüm. Şimdi, isterseniz bu kurallara bir göz atalım ve “Hanoi Kuleleri” serüvenimizin nasıl ilerleyebileceğini düşünelim;

  • Hanoi Kuleleri oyununda her hamlede sadece bir disk taşınabilir;

Her ne kadar onlarca konuyu yüzlerce açıdan tartışma sözü versem de her yazıda bir konu işlenecektir. Yani Arif’in Manchester’a attığı golü konuşuyorsak konumuz Arif, Manchester ve goller olacak. Okuyucu/Dinleyici -bundan sonra köşemizdeki kitlemize “ODi” diyebiliriz- ana konunun ilginç ve eğlenceli yönlerini keşfedecektir.

  • Hiçbir disk kendisinden küçük bir diskin üzerine koyulamaz;

Hiçbir topluluk, hiçbir grup, hiçbir cinsiyet sayıca daha kalabalık olduğu iddiasıyla karşıt fikri tarafından hor görülemez, ötekileştirilemez. Bir mezhep başka bir mezhepten, bir meslek başka bir meslekten, bir ırk başka bir ırktan üstün tutulamaz. Bütünü oluşturan küçük parçaların güzelliklerine odaklanılır ve bu bütün insan olabilmektir. Fikir beyanatları kabul edilebilir, fikre katılma hakkım ise bende saklıdır. Aptallık sayılabilecek tutumlar ise saygı çerçevesinde eleştirilebilir. Eleştiriden korkan fikir beyan etmesin düsturu dükkânımızın kapısında, veresiye yoktur yazısının altında yer almaktadır. Veresiye yoktur yazısı ise Hanoi Kuleleri köşesinde kimseye bir taraf tutma lüksü verilmediğinin, borca bir iş yapılamayacağının simgesidir. Ortaokulda en yakın arkadaşın kavga edilen başka bir arkadaşınızla konuşmasına içerlenmesi ya da koca koca insanların Twitter gibi platformlarda onu takip edenler beni etmesin demesi gibi taraflaşmaya mahal verecek bir tutum sergilenemez.

  • Her hamle en üstteki diski direkten alıp diğer bir direğe taşımaktan oluşur;

Hanoi Kuleleri’nde önceden belirlenmiş bir yol izlenecektir. Saldım çayıra Mevla’m kayıra gibi bir bakış açısı kabul edilemez. Basitlik olmazsa olmazlarımdandır. Konular kendi içinde tartışılırken açıklayıcı ve sadelikten yana olan bir dil kullanmaya özen gösterilecek ancak sürçülisan edilirse de af dilenecektir. Belirli bir mekanik ve konu başlıklarımız ince ince çalışılsa bile insan bazen bazı hassasiyetleri gözden kaçırabiliyor. Yazının bu anına gelene kadar “bu kadar zarif biri nasıl hata yapabilir ki?” diye düşünebilirsiniz; çok seyrek olsa da yapabiliyorum, kırk yılda bir ama evet, yapılabiliyor.

  • Hanoi Kuleleri bir zekâ oyunudur;

Bu köşede işlenecek konu başlıkları bilimin ve bilimsel metotların ışığında işlenecektir. Konumuz ister Uluslararası İç Denetçiler Derneği’nin 2020 risk raporu, ister Sosyal Mecralarda Linç Kültürü, ister flütle Süper Baba çalmak olsun her konuyu uzmanlarından incelemek, ufak da olsa kaynak okumak ve paylaşmak esastır. Boş keseden laf atılmaz, küsuratlı rakam verilse bile desteksiz sallanmaz.

  • Mantık, tüm disklerin diğer tarafa aynı şekilde taşınmasıdır;

Renkli konular etrafında süzülürken duruş kaybedilmeyecek, politik doğruculuk yapılmayacaktır. Yukarıdaki diğer kurallar ışığında hangi direkte olursak olalım aynı değerlere bağlı içerikler sunmaya çalışılacaktır. Eğlenmek, düşünmek, ilham olmak daha da önemlisi bu mecra vasıtasıyla bütünleşebilmek esastır.

İşte böyle… Bu yepyeni maceramızda ilginç konuları yazacağız, yazdıklarımızı podcast olarak kulaklarınıza sunacağız. İlerleyen dönemde uzman konuklar alacağız. Böylece paylaşmak istediklerimizi ODi’lerin beğenilerine sunacak, köşeyi yorumlar ve geri bildirimlerle büyüteceğiz. Reportare’nin sloganı “Qui rogat non errat” soru soran yanılmaz demek. Yanılmamak adına aklına takılanları sormayı şiar edinmiş Reportare ekibinin içinde yer alabildiğim için çok şanslı olduğumu belirtir, herkese merhaba diyerek, iyi ODi’likler dilerim.

Reportare · Hanoi Kuleleri – Onur Uğur