Her Açıdan Ringelmann

0
280

Bir gruptaki üyelerin gruptaki insan sayısı arttıkça gittikçe daha az üretken olması gibi bir durumla karşılaştınız mı? Henüz cümleyi okurken aklınıza iş yeriniz, aileniz, anlık bir kriz sırasında olaya dahil olanların farklı bakış açılarıyla yapılması gerekenden adım adım uzaklaştığınız durumlar gelmiştir sanıyorum. Fransız ziraat mühendisi Maximilien Ringelmann da aynı fikre kapılmış olacak ki grup büyüdükçe verimliliğin düşmesini açıklamaya çalışan Ringelmann etkisine isim babası olmuş. Halat çekme yarışlarında halata eklenen kişilerin bireysel eforlarının azalması buna örnek olarak gösterilmekte. Nedenleri düşününce toplam etkiye odaklanırken bireysel etkiden uzaklaşmak ya da kaytarma konusunda oluşan konforlu zemine kadar türlü sebepler düşünebiliriz ancak bir işin, bir kavramın, bir etkileşimin yeteri kadar girdisinin olması çıktının kalitesi konusunda hayati konumda. Bunu macera dolu yaşantılarımızın her safhasında deneyimlemek mümkün. Herkesin herkesi görmek istemesiyle planlanan yemekteki o uzun masadan kimsenin kimseyle konuşamadan kalkmasını yaşamışsınızdır. Demokratik olmak uğruna herkese verilen söz neticesinde amacına ulaşamayan iş toplantılarında da bulunmuşsunuzdur. Çoğunluğun beraber olma güdüsüyle çoğunluk vasfını yitirmesi hatta etkisiz bir kalabalığa dönüşmesi yine bu etkinin bizlere hissettirdiklerinden… Tabii ki grubun dinamikleri, hiyerarşinin düzenlenme şekli ve emir-komuta zincirlerinin net çizilmesi bahsedilen etkiyi ortadan kaldıracaktır ancak Ringelman etkisi sosyolojik olarak da bazı atıflarda bulunabilir bence. Mesela sol görüşler iktidar olmakta neden bu kadar zorlanmaktalar?

Dünya tarihine bakıldığında sol görüş her zaman iktidar olmakta ve iktidarı elinde tutmaya zorlanmış, çeşitli türevlere dönüşmek zorunda kalmış, varlığını farklı varyasyonlara çevirerek devam etmiştir. Sağ görüşlülükteki biat ve lideri takip etme kavramı sol görüşte bulunmamakta, zaten sol görüşe öncülük eden kişilere lider değil yoldaş denmekte. O halde sol görüş eleştiriyle gelişirken sağ görüşün takip ederek, net bir kabullenişle alanını koruduğunu söylemek yanlış olmaz. Böylelikle sol görüş sorgusuz takip talep ettiğinde katılımcı olmaz sağa kayar. Bu sağa kayış içten içe beklenen biat talebidir. Eleştiriye sırtını dayayan sol unsurlar çözümü bulmak yerine durumu eleştirmeyi, eleştiriyle gelmeyen çözümde gerilmeyi, gerilen ortamda fraksiyonlara bölünmeyi tercih ederler. Her fraksiyon çözüm olduğunu düşünür ancak bir yerde sorunun da bir parçasıdır. Ve bütünü güçlendirmek isterken tıpkı halat yarışında katılımcı arttıkça düşen çekme kuvveti gibi fraksiyon arttıkça çözüm olasılığı ortadan kalkar. Ringelmann’ın bu teorimi düşünürken böyle bir tespite varıp varmadığı büyük bir bilinmez. Ancak bu satırları okuyanlar benzerliği muzır bir tebessümle gördüler bile. Peki insan ilişkilerinde gruplarda ya da çiftlerde verim düşer mi? Bireylerin mutlak verimlilikleri beraberken artar mı? Bir artı bir, bir buçuk mu eder? Sağ ve sol düşünce sistemlerinin davranış şekilleri kadar önemli bir konu…

İlk insan vücut kimyasallarının verdiği yetki ve itkiye dayanarak beraberlik kavramını insanlığa armağan etti. Kavram her geçen gün büyüdü, kabına sığmaz hale geldi, Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten düzlemine kadar geldi oturdu. Modern zamanlarda ise çiftler tek bir birey olarak tanımlandı. İki kişinin birleşmesinden oluşan bir birey. Magazin dünyası ilişkileri sınıflandırdı, bazılarını tek isme indirgemeyi başardı. Brangelina gibi karışımlar marka oldu. Ve bu üçüncü kişilik iki kişinin izleriyle bambaşka biri haline geldi. Pedagogların “çocuğun 3 ebeveyni vardır; anne, baba ve anne-baba arasındaki ilişki” yaklaşımını desteklercesine her ilişki farklı bir bireymişçesine etkiledi etrafını. Ancak Ringelmann etkisinin savı her ilişkiye yaftalanamaz.  Berberlikteki taraflara görevler atanırsa “Kadın yemeği yapar, erkek eve para ve küçük yoğurt getirir.” gibi kalıpların arkasına sığınan bir ilişkide Ringelmann etkisinden söz edebiliriz. Gerçek verimlilik (eğer verimlilikten kastımız çocuk yap-para kazan-kooperatife gir minvalleriyse) ilişkinin paydaşlarının ortak amaca katkısıyla ölçülebilir. Bu sebeple sosyal ilişkilerde Ringelmann ve türevi etkileri sığ ve anlamsız bulurum. İlişkilerdeki çiftlerin meydana getirdiği üçüncü kişi diğer iki kişinin benliklerini etkiledikçe ortaya verimden daha derin, sadece fayda ile ölçümlenemeyecek konseptler çıkar. Karşılıklı sevgi, bireyselliğe ve partnerine saygı, birbirine değil aynı yöne bakma gibi ilişki içinde olmazsa olmaz içerikler düşünülürken verime odaklanmak biraz mesnetsizdir.

Ringelmann etkisinin işin gerçekleştirildiği ortamdaki kuvvetlerin faydasının toplam fayda içindeki yerlerine getirdiği eleştirisel bakış açısına saygı duyuyorum. Her dikeyde büyüme hedefi olan kişiler, insanlar, işler veya projeler için her zaman göz önünde bulundurulması gereken bir durumun literatüre girmiş şekli. Ancak hayati unsur kuvvetlerin özünü anlayabilmek. Kuvvetleri ayrı ayrı çözümlemek, ortak faydayı düşüren yapıları tespit etmek, ortak faydayı düşürme eğiliminin nereden geldiğini ve hangi ihtiyaçtan peyda olduğunu fark edebilmek bir süre sonra Ringelmann etkisinden söz etmememize sebep olacaktır.