Anlam Kazanmak Veya Anlamsızlaşmak…

0
243

Yazıya böyle başlık atıp ardından da felsefi açıdan konuya yaklaşım beklemeyin lütfen, kripto piyasaları ve biraz da ekonomi ve finans konularında bir şeyler karalamaya çalışırken konuyu daha da anlaşılmaz kılmak değil amacım…

Hemen konuya girelim; enflasyon konusunda TUİK ve ENAG rakamları arka arkaya geliyor her ay başında ve ardında da bunların anlamları ve geleceğe dair de birçok tahmin dinliyoruz, okuyoruz. Her biri birbirinden değerli bu yorumların aslında bir anlam taşımadığını ancak alışverişe gittiğimiz zaman anlıyoruz.

‘’Herkesin kendi enflasyonu vardır’’ lafının bir kez daha doğruluğunu anlıyoruz işte o an…Artık her an ve orantısız biçimde gerçekleşen artışların bir anlamı kalmadığının farkına varıyoruz. Giderek daha basitleşen, temel ihtiyaçlarımızı karşılama gayreti içerisine düşmüş durumdayız. 

90’lı yıllardan kalan enflasyon hafızasına çok çabuk ayak uyduran iş dünyası ve buna bağlı fiyat artışları; aynı oranda çalışan ve emekli kesimin  gelirlerine yansımayınca; işte o zaman senkronun tutturulamaması söz konusu olmaya başlıyor. Bir süre sonra bu konuda tartışmanın da anlamsız olduğuna kanaat getirmeye başlıyor kitleler…

Bir diğer konu ise TL’nin değer kazanması ve kaybetmesine ilişkin süreç ve bu süreçte baş döndürücü hıza ulaşan dalgalanma… 

Sadece basit enflasyon hesabı yaparak kur hedeflemesi ve tahminleri yapmak bir süre sonra anlamını kaybedebiliyor; beklentilerin aksine uzun bir sıkışma dönemi, hemen  ardından ve  yeniden gerilmiş yaydan fırlayan ok gibi değer kaybedişleri yaşanıyor ve bunun ardından da bu kur dalgalanmalarının ekonomiye ne kadar zarar verdiği konuşulmaya başlanıyor. Ancak bunun ardındaki asıl sebebe inilmiyor, inilemiyor.

Sonra ekonomik modellerin hayata geçirilmesi ve ekonomideki hızlı değişikliklerin sonucunda bu modellerin geçersiz olması ve yeni bir modele geçilmesi ve yeniden aynı durum yaşanınca bir süre sonra modellerin de anlamının kalmadığını görüyoruz.

Uzun lafın kısası anlamlı bir ekonomi planı ve bunun gereklerinin yerine getirilmesi ya da şu anda yapılmaya çalışılanların net olarak anlatılması işi daha kolay hale getirebilir.

Bu hafta Torba Yasa içerisinde; enflasyon hesaplamasındaki yöntemlerin TUİK’e onaylatılması; aksi durumlarda 1 ila 3 yıl arası hapis cezası öngörülen bir yasa tasarısı sırada bekliyor.

İşler yolunda gitmeyince el alınan  polisiye tedbirler ile bazı şeyleri yoluna sokmak ne yazık ki mümkün olamıyor.

Bu güncel gelişmeyi de geçtikten sonra birçok sanayici ve iş insanlarının durum değerlendirmelerinde  enflasyonist ortama ilişkin bilgi ve deneyimlerini dinlerken ortak nokta; bu kadar hızlı fiyat artışlarının daha önce yaşanmadığı yönünde oluyor.

Çok uzak değil; 2021 kasım ve aralık aylarındaki kur atakları sonrasında yaşadığımız fiyat artışları ve aylık enflasyonları henüz hazmedebilmiş değiliz.Ama bunun sebebine ilişkin ortalıkta dezenformasyon dışındaki bilgileri ve gerçekleri, bunlara sebep olan unsurların ortadan kalmadığını görünce asıl o zaman korkuyor insan.

Sürekli bir illüzyon içinde bulunuyoruz. Yetkili olan / olmayan herkes bir dönem bu enflasyonun geçici olacağından bahsediyordu ; artık  kalıcı olduğunu kabul ettik; şimdi de olayın global emtia fiyat artışlarından kaynaklandığına dair genel ve hep bir ağızdan söylemleri duyuyoruz. Hatırladınız değil mi “geçici” diyenleri? Hatta FED e kadar uzanmıştı bu söylemler.:)

Dinlediklerimizin bizim açımızdan bir anlamı olmadığını söylemek zorundayım…

Türkiye’ye gelirsek… Seçime kadar ne enflasyon ne de cari açık ve bütçe açığı konusunda çok fazla bir adım atılmayacak.

Aslında bunu kabul eder ve bunun yaratacağı yıkımı da hesap edersek işin sonrasına ilişkin çok daha tahmin edilebilir bir durum ortaya çıkacaktır.

Geçen seneden bu yana artan konut fiyatları ve kiralar konusunda konuşuyoruz; hala gündem aynı…

Pek bir şey değişmeyecek; sonbahar aylarından yine bu konuyu konuşuyor olacağız, ama herhangi bir şekilde bir adım ileri gidildiğini de görmeyeceğiz.

Yani her zaman olduğu gibi yine kendi başımızın çaresine bakmak durumdayız.

Yazıyı bir klişe ile bitirelim; sanırım bu yaz çok sıcak geçecek.

Sağlıcakla kalın.

Fotoğraf: Mathieu Stern / unsplash.com