Reportare’ye yazdığım “Depremin Siyasi Anatomisi” başlıklı son yazıyı “Çürük binalardan, yapılardan yakınlarımızı depreme kurban vererek kurtuluyoruz, çürük rejimlerden kurtulacak siyasi depremler için gerekli enerjiyi biriktirmeye ise mecalimiz yok çünkü felç olmuş durumdayız. Bu hastalığı yenmek, yeniden ayağa kalkmak zorundayız. Kurban verdiğimiz canlar ve daha da vereceklerimize borcumuzdur.” satırlarıyla bitirmiştim. O günden beri yazamıyordum, hadi itiraf edeyim, çünkü hayatımda ilk kez ülkeye dair umutlarımı bir türlü tazeleyemiyordum.
31 Mart itibariyle toplumsal siyasi felcimiz uzun bir aradan sonra ilk kez ve çok güçlü bir iyileşme sinyali verdi. Halkın büyük bölümü aç bırakıldığını, haksızlığa uğradığını, saygı görmediğini kabullendi; faturayı iktidara postalarken, hasta yatağından muhalefete şans tanıdı. Yıllara yayılan tarihi arka planlarına karşı toplumsal kırılmalar tam da Orhan Veli’nin şiirindeki gibi “birdenbire” oluyor;
BİRDENBİRE
Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.
Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar…
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.
YSK resmi verileri henüz açıklanmadığı için oy geçişlerinin derin sayısal analizini yapmak bu aşamada zor ama bildiğimiz bir şey varsa o da muhalefetin zaferinin arkasındaki ana sebep boş tencere. Ama on ay önce de boştu bu tencere, niye o vakit hastası, yaşlısı kim var kim yoksa sandığa koştu? Niye iktidar partilerinin seçmenleri CHP’ye bu kadar iltifat etmedi? Ne değişti 10 ayda?
Bence ilk görünen sebep iktidarın kendi seçmenine yaraya merhem olamayacağını açık etmesiydi. Ne kuru tutabildi, ne faizi ne de enflasyonu, sağlıklı bir ekonominin temel kurallarına aykırı olarak tüm fiyatlar artarken, eriyen tek şey ücretler oldu. Emeklilerden gelecek güzel günler için avans istedi oysa iktidar yanlısı emekli ve diğer dar/sabit gelir grupları bu avansı 2023 genel seçimlerinde vermişti zaten.
Başka sebepler de vardı elbette, misal;
- CHP ve YRP’nin etkin saha çalışması yürütmüş olmaları, mikro siyaset alanlarını etkin kullanıp, dip dalgayı tetiklemeleri.
- CHP’nin kurultay yarasının beklenenden çabuk kabuk bağlaması hatta bence kurultaydaki değişimin toplumdaki değişim isteği ile örtüşmesi.
- YRP’nin, gazeteci Metin Cihan’ın “iktidar çevrelerinin İsrail’le tam da Gazze’yi yerle bir ettiği esnada yürüttükleri ticaret” haberlerini kampanyalarına dahil etmeleri.
- AKP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayının akıl almaz büyüklükte serveti olması ve bunu açıklamaktan “Mülk Allah’ındır” diyerek imtina etmesi.
Başka siyasi, toplumsal sebepler de bulabiliriz ama en temel meselenin ekonomi olduğu açıktı. Türkiye’de Kasım 2023 TUIK verilerine göre 16,4 milyon ücretli çalışan var asgari ücretlilerin oranı konusunda rivayet muhtelif ama hükümet kaynaklarına göre %40. 6,5 milyon asgari ücretliye 16 milyon emekliyi de dahil ederseniz görülür ki seçmenin 1/3’ünden fazlası düşük ve sabit ücretli. Gelirler sabit, fiyatlar füze…
Seçmenler özellikle 2021’in son çeyreğinden beri gelirinin enflasyon karşısında hızla eriyişini izliyor. Kadın, erkek, her yaş ve sosyo-ekonomik gruptan insan market rafları önünde zombi gibi dolaşıyor. Büyük çoğunluk temel ihtiyaç maddelerinden, en tepedeki %1’lik gelir grubu hariç, istinasız herkes keyfinden, neşesinden kısıyor.
İktidar insan onurunu zedeleyen enflasyonla, işsizlikle savaşacağına, başlangıçta Covid’in arkasına saklandı, o gündemden çıkınca, “dış güçler” ipine sarıldı. Artık sarılacak bir bahanesi kalmadı, kötü ekonomi yönetimi ifşa oldu.
En sonunda halk “Biraz da sen üzül iktidar” deyiverdi. “Küstüm ben, ne sana ne başkasına oy yok” diyen de var, “Bir kez de şunları deneyelim” diye muhalefete oy atan da. Ekonomik kriz kimlik çatışmalarını da unutturdu, hamasi milliyetçi lakırdıları da. Seçmen Suriyeli kovalayanı da, daha on ay önce ittifak kurduklarını sırtından bıçaklayanları da süpürdü. Kürt mahallesinin muhalifi her zamanki siyasi olgunluğu ile “bu iş böyle gitmez” deyip meclis üyelikleri de dahil batı illerinde CHP’li başkan adaylarına bastı geçti mührü.
İktidar seçmeninin yoğun olduğu yerlerde katılım oranı nispeten daha düşük ama bu demek değildir ki CHP’ye ve YRP’ye oy geçişi olmadı. Meslektaşım araştırmacı Ulaş Tol @ulastol hesabında Adıyaman’da 2019 ve 2024 yerel seçim sonuçlarını paylaştı ve tablonun bize söylediklerini şu şekilde özetledi:
1. CHP muhalefet toplam oyunu artırarak kendisinde konsolide etmiş (İktidar seçmeninden de oy alarak – MT)
2. AKP’liler sandığa gitmemiş
3. AKP’den YRP’ye oy kaymış.
Sandık bazlı veriler açıldığında daha net analizler yapmamız mümkün olacak ama görünen o ki Ulaş’ın saydığı faktörler aynı anda çalıştı. Bu eğilimlerin ortak tetikleyicisi yüksek enflasyon eliyle yaratılan çaresizlik ve ekonomik iyileşmeye dair iktidara güvenin sarsılmasıdır. Özellikle seçime katılımı düşen AKP seçmeni şair Turgut Uyar’a kulak vermiş sanki:
AÇLIK ÇOĞUNLUKTADIR
Gülü çiğdemi filan bırak
Sardunyayı karidesi filan bırak
Acıyı ve ölümleri bırak
Oy pusulalarını ve seçimleri bırak
Evet
Seçimleri özellikle bırak
Çünkü açlık çoğunluktadır
….
Halk, marketlerde, e ticaret sitelerinde “en ucuz” avında helak olup, daha garibanı çöpten yiyecek, giyecek toplar, en baba eğlence olarak park bahçelerde çekirdek çitleyedururken, hükümet destekli aile, eş dost akraba şirketleri palazlandıkça palazlandı.
Murat Kurum için ne demişti damat Selçuk Bayraktar? “Zihin dünyamız benziyor”. Ha işte o Bayraktar ve biraderi Forbes’un milyarderler listesine “Askeri Endüstri” kategorisinde 2024 itibariyle şanlı bir “bireysel” giriş yaptı. Zengini çok daha zengin, orta sınıfı fakir, fakiri hakikaten çok fakir yapan iktidardan ülkenin kasasının boş olduğu itirafı gelince çarşı iyice karıştı.
Vatandaş gözünü açtı ama unutmamak lazım ki felçli hasta hemen kalkıp koşamaz çok emek harcanacaktır normal hayatına dönebilmesi için. Şimdi sıra o kırılmayı “iyileşme” sürecine çevirmeye geldi. Bunun için özellikle CHP’li belediyelerin canlarına dişlerine takmaları, daha fazla emek harcamaları, daha fazla dayanışma alanı açmaları lazım.
Mademki şiir sızdı ekonomi politik analizlerimize son sözü seçilemeyişini fakirliğine, sahipsizliğine ve hepsinden önemlisi şair olmasına bağlayan muhtar adayı Aydın Battal’a verelim.
Şiiriniz, isyanınız bol olsun efendim.