Deprem sürecini anlattığım yazı dizisinin bu bölümünde işlere farklı bir bakış açısı kazandırma niyetindeyim. Esas konunun ne olduğuna dair ipuçları içeren “Ne kadar dalyaraksınız?” gibi sert bir başlık okuyucunun içeri girmesini kolaylaştırır, merak uyandırır, odakta tutar. Hele ki başlık konunun muhtevasıyla uyumluysa harika, ters köşe yapmaya meyilli bir anlatımsa daha harika bir lezzet bırakır okuyanın dimağında.
Bu yazı öyle bir yazı değil. Okuduğunuz başlık moda dergilerindeki “ne kadar şıksınız?” minvalindeki on üzerinden şıklığınızın derecelendirildiği yumuşacık testlerden değil. Bir tespit yapma iddiası var ve bu tespit tamamen yaşanmış olaylardan alınmakta. Yazıyı okurken utandıysanız başka, yazının bir yerlerinde kendinizi gördüyseniz başka bir duyguyla devam edeceksiniz. Erdem, ahlak, etik, utanç, yüzsüzlük, şımarıklık, bencillik ve mesnetsiz çirkin özgüvenlerle dolu bir duygu yelpazesinin her katmanını gözlemleyebileceğiniz bir yazı. Ne kadar dalyarak olduğumuzu göreceğimiz bir yazı.
Dalyarak: Budalalığı yüzünden densizlik eden kişi
Dalyarak kelimesi kendisini oluşturan hecelerin fonetik yapısı itibariyle itici bir kelime olmaktan ziyade yoğun argo bir kelime gibi hissedilebilir. Halbuki “dalyarak” kelimesi budalalığı yüzünden densizlik eden kimse anlamına gelmektedir. Depremde yardım malzemelerini çalıp satanlar, taciz, tecavüz, darp, gasp gibi adli suçları işleyenler için kullanabileceğimiz bir tabir değil. Onlar net kötü. Toplum hayatına uyum sağlayabilmeleri mümkün olmayan bir sınıf. Ölmüş bir kadının bileziğini çalabilmek için kolunu kesmeye çalışan birinin toplumun normlarını kabul etmesi ve uyum sağlamasına inanmak beyhude bir saflık zaten. Bahsetmek istediğim kavram temelde daha çok düşük karakterliğin getirdiği bir köylü kurnazlığı. Her fırsattan nemalanma açlığı. Her krizi insani değerlere sırt çevirerek fırsata çevirme refleksi. Şark uyanıklığı. Cin olmadan adam çarpma tabirinin kişisel açlıklarla bezenmiş hali. Benim dalyaraklıktan anladığım bu.
Çeşit çeşit dalyaraklık!
Deprem sonrasında siyasi figürler uzun yıllardır, ilmek ilmek kazandıkları bir yetkinliği üst seviyeye getirdiler. Sorumluluk almamak olarak özetlenebilecek bu yetkinlik, yüzlerine hiçbir utanç duygusunun yapışmamasını sağlayan teflonvari bir özellikle birlikte geliyor. Artık ister yerel ister genel yönetimin mensubu olunsun sorumluluk almak ya da almamak kariyer hedefleri için bir şey ifade etmiyor. Böyle bir siyasiyseniz; evet direkt dalyaraksınız!
Kendi onay verdiğiniz, ranta kurban ettiğiniz canlar aklınıza geldiğinde bunun siyasi sonuçları olmalı hissiyatıyla dahi istifa edebilecek onur ve şereften uzaksanız; merhaba, kapsamlı bir dalyaraksınız!
Sistematik olarak elinizdeki kuvvetleri çevrenize nepotizm ilkelerini içselleştirmiş bir disiplinle dağıtırken oluşan krizlerde sorumlu hep başkasıysa; korkak bir dalyaraksınız!
Asıl sorumluluğunuz olan toplumsal hayatı geliştirmek için çıktığınız yolda cebinizi, adınızı, konumunuzu, gücünüzü, itibarınızı düşünmekten öteye hamleler yapmıyorsanız; çıkarcı bir dalyaraksınız!
Modeller geliştirmek, kapsayıcı politikalar üretmek, sağlık ve istihdam gibi devamlılık isteyen konularda çalışmalar yapmak yerine yaptığınız üç kuruşluk yardımları, erzak ve malzeme desteklerini paylaşılabilecek her mecrada paylaşıp bundan oy, rant, popülerlik, liste sırası vs. bekliyorsanız; bir lira farkla alınabilecek büyük boy bir dalyaraksınız!
Ölümlerin gerçekleşebileceğine dair ihtimaller üzerinden önlem almayan zihniyetler cesetlerin üzerine basmaktan da çekinmezler. Deprem sonrası oluşan histerik coşkunun rüzgarıyla vekillik, kanaat önderliği, duygusal influencerlık, acı pornosu figüranlığı üzerinden kariyer hedefleri devşiriyorsanız; premium bir dalyaraksınız!
Perişan olmuş çocuklara “en azından yaşıyorsunuz”, istediği partiye oy verilmediği için “keşke ölseydiniz”, yaptığı iyiliği seçim sonuçlarına referanslayarak “ellerim kırılaydı” deme idraksizliği içindekiler; farkındalığı düşük dalyaraklarsınız!
Düzensiz göç dalgasında siyasi otoritelere kamu baskısı oluşturmak yerine göçmenleri ucuz iş gücü olarak değerlendiren akıl küpü iş insanlarımız, depremzedeleri de aynı kategoriye koyan ticari dehalar, sen depremzedesin iki öğün neyine yetmiyor, bir çadır neyine yetmiyor, zaten bir harcaman yok üç kuruş neyine yetmiyor diyen üstün iş erbapları; kurumsallıktan nasibini almamış yöresel dalyaraklarsınız!
Enkaza balon diken, cesetler soğumamışken videolara dramatik müzikler ekleyen, ölmüş bir kız çocuğun üstündeki beton blokları petibör büsküvi olarak betimleyen sözde sanat sepet tayfası; ucuz ve popülarite açlığı çeken dalyaraklarsınız!
Sosyal medyada paylaşımların önüne arkasına bakmadan yardımdan çok dezenformasyona hizmet eden belki iyi niyetli ancak kötü sonuçlara sebep olan klavye silahşörleri; sakar ve yetersiz dalyaraklarsınız!
İş yapabilme kapasiteleri konusunda en ufak fikirleri olmayan ancak takdir edilme güdüsünün ihtişamına kapılarak yardım kampanyaları, STK misali hareketler, konserler, organizasyonlar düzenlemeye çalışan, onu da eline yüzüne bulaştırarak kazançtan çok kayıp yaşayanlar; saf dalyaraklarsınız!
Sivil Toplum Kuruluşlarını sosyalleşme alanları sanan, profesyonelliklerini sahaya yansıtmaktansa hayallerde kurtarıcılık oynayan STK paydaşları; gerçeklikten kopuk dalyaraklarsınız!
Başka şehirlere göç etmek zorunda kalmış depremzedeler için ev kira fiyatlarını anında yükselten ev sahipleri; fırsatçı dalyaraklarsınız!
Ağır hasarlı evini hafif hasarlıya çevirmeye çalışan ve başarabilirse hızlıca başkasına kiraya vererek benden başka birisi enkazda kalsa umurumda olmaz diyen kötücül zihniyetler; dalyaraklık sınırlarının ötesindesiniz!
Kültürel kodunun esiri olmuş şekilde mezhepçilik, ırkçılık, bizden sizdencilik yapan yobazlara alkış tutanlar, en azından ses çıkarmayanlar; konformist dalyaraklarsınız!
Bundan sonraki süreçlerde ikballeri uğruna insan hayatını hiçe sayan yapılaşmaya müsaade eden ve edecek olan kişiler ve kurumlar; hesapsız dalyaraklarsınız!
Bir daire daha fazla alabilmek için omurgasını vestiyere asarak idari kurumlara yanlayan liyakatsiz müteahhit tayfa, kolon kesen esnaf, yapının projesine uygun olmayan şekilde değiştirmesine çıkarı olduğu için ses çıkarmayan zayıf karakterli kişi; uykuyu bile hak etmeyen dalyaraklarsınız.
Yazıda dalyaraklık tür ve çeşitlerini özetlemeye çalıştım. Gördüğünüz üzere boy boy ve renk renk. Ancak yazarken istemsiz bir aydınlanma yaşadığımı da sizlerle paylaşmalıyım. Bunca olumsuz durumda elindeki yazma, konuşma, yayma ve anlatma gücüne rağmen yeterince yoğun bir şekilde sesi büyütmeyen, günün koşuşturmasına kaptırıp deprem bölgesi insanına fayda yaratmayı yer yer erteleyen ve bu yazıyı bile bu kadar geç yazan ben de az dalyarak değilim.