Geçen akşam Yunusumla beraber yine South Park izlemeye başladık. Bu sanırım bütün sezonları 3 veya 4. tekrarımız. O da ne? diyenler Google’a baksınlar ???? 26 Sezonluk ofansif mizah örneği bir çizgi dizi, büyüklere. 6. Sezondayız. 10. Bölümde fonda yine muhteşem bir toplum, düzen eleştirisi var, bölümün adı “Bebe’s Boobs Destroy Society” Olaylar günümüzde geçiyor. Ön tarafta ise bizim çocuklar ki onlar 9 yaşındalar. Bölümün başında sınıflarındaki Bebe adlı kıza birdenbire anlamsızca ilgi duymaya başlıyorlar. Sınıftaki bütün erkekler. Önce nedenini anlamıyorlar ama kız yakınlarına geldikçe birden “-gogo”, “-hogogogomomo” gibi sesler çıkartmaya başlıyorlar ve itişiyorlar. Kız gidince normale dönüyorlar. Savaşlar çıkıyor aralarında, kavga dövüş vb. Anlamsız bir değişiklik oluyor hepsinin bünyesinde.
Bölümün ortası geçtiğinde artık bu kaosun nedeni anlaşılıyor. Bebe’nin göğüsleri belirginleşmeye başlamış. Bu da bütün toplum üzerinde inanılmaz bir baskı yaratıyor. Kızlarsa anında Bebe’yi dışlıyorlar. Ona “sürtük” “kevaşe” gibi lakaplar takıyorlar. Bebe ise bu durumdan dolayı son derece mutsuz doktora gidip göğüslerini küçültmek istediğini söylüyor. Doktorsa ona bunun imkânsız olduğunu, daha 8 yaşında olduğu için bu ameliyatı yapmayacağını ama isterse şu anki göğüslerini daha da büyütecek ameliyatı yapabileceğini söylüyor. Neyse gelelim sınıftaki diğer kızlara. Son derece öfkeliler. Bebe’yi dışladıkları, ona aşırı derecede kötü davranıp baskılamaya çalıştıkları halde kendileri de göğüs büyütmek istiyorlar hatta Wendy Testaburger bunu gerçekleştiriyor. Göğüslerini büyütüyor ama o sırada olayların farkına varan erkek milleti…
Gerisini merak ediyorsanız izleyin. Spoiler son vermek iyi bir şey değil ????. Biz bölümde çok güldük. Hem erkeklerin hem kızların durumu içler acısıydı ve biz de bu dertlerden çok uzun süreler muzdarip yaşamıştık. Bir konudan dolayı muzdaripsek, konunun parodisine daha çok gülüyoruz. Muzdarip yani acı çeken, kederli, üzüntülüyüz. Bu açıdan komedya, muzdariplik skalasını çok iyi belirlemeli ki güldürebilsin. Yoksa yiter, sevimsiz yapış yapış, onun adına utandığımız bir biçime dönüşür. Tam da böyle bir tiyatro oyunu çalışmaya başladık geçtiğimiz aylarda. Komik Muzdaripler var oyunda ama oyuncularımdan biri çok huzursuz. Kadın o. Diyor ki, Hocam, Yonca Evcimik kadınlara dil uzatınca linç yedi. Şimdi bize de yüklenirler mi? Oyun kadını cinsel kimliğiyle algılamıyor ama oyundaki kadın fena şeyler yapıyor tabii. Ben yazdım ???? Bilmiyorum, diyorum ona Yoncimik olayını, ama şöyle düşün Tolstoy kadını Anna ya da Shakespeare kadınlarından hangisini ele alırsan al elinde kalıyor. Dünya kadınları linç etti mi bu yazarları mesela? Bak onu da bilmiyorum belki ettiler, Yonca Evcimik gibi patladılar belki William’a da, Ne bu Lady Macbeth’in olayı, hep kadın mı kötü? Berbat bu oyun, terbiyesiz herif, seni de bir kadın doğurdu, dediler mi bilmiyorum. Ama ben bu konuda tutarlıyım, başkahramanım kötü ise kötüdür kadın ya da adam farketmez. Ben zaten hayatım boyunca çok linç yedim kadınlardan. Evet hayatımdaki %70 kadından neredeyse linç yedim aman ha bir eksik ha bir fazla. Kadınlar başlar lince sonra erkekler de ucundan tutarlar. Tam tersi de olur. Bir tiyatro turnesindeydik. Öğrencilerimden birisiyle hararetli bir konuşmamız var, konuyu keşke hatırlasam, neyse hızımızı alamıyoruz, gece artık, herkes odasına çekilecek, ben de bir asistan kadın arkadaşımla kalıyorum, öğrencim de bana odama kadar eşlik ediyor çünkü halaa konuşuyor, uykum da var ama susmuyor neyse az kaldı odama. O sırada güvenlik görevlisi beyefendi geliyor koridorda yanımıza, gündüzden tanıştırılmışız. Diyor ki bana, Hoca hanım aşağıda üç kız öğrenciniz kameradan sizi takipte, çıkaramadım odadan, haber vereyim istedim. Anlamıyorum ne olduğunu. Eh diyorum ekran delisi şimdiki gençler, sadece kendim gülüyorum söylediğime, çok uykum var, fırsat bu fırsat deyip, herkese iyi geceler dileyip giriyorum odama.
Ertesi hafta okulda o geceki öğrencimle adımız çıkıyor. Flört ettiğimizden emin bütün okul. Kamera delisi kızlardan biri eski kız arkadaşıymış. Çocuk yakın markajda sürekli takip altında ama ben gidiyorum güme. Çocuğu ayarttığım için tabii ki. En çok da şu dolantı söz kulağıma geldiğinde bozuluyorum “kaç yaşına gelmiş hala öğrencilerle sabahlara kadar…” -konuşuyor- olacak her halde sonu, kimse sonuna kadar söylemedi cümleyi. Neyse yakın tanıdıklar gülüyor duruma ama uzak olanlar tıpkı Wendy Testaburger gibi ağza alınmayacak kelimelerle benim adımı birlikte sunuyorlar ortama. Sorun değil, ergenliktir geçer diyorum. Tam da bunları eski fotoğraflara bakıp düşünürken sıkılıp telefonumu elime alıyorum, güzeller güzeli Suna Yıldızoğlu tarafından yazılmış bir tweet görüyorum, 07 Haziran saat 01:05’de diyor ki: “-Yaş almış güçlü kadınları yaşıyla aşağılamaya çalışan genç kadınlara şaşırıyorum. İleride onlar yaşlandıkça bu zihniyetten dolayı kendilerini değersizleştireceklerini anlayamıyorlar.” . Altına bir başka güzeller güzeli cevap veriyor, Laçin Ceylan “-Hem de bu aptallık ve kalpsizlikle yaşlanacaklar.”. Nasıl acıtmak birbirini. O kadar iyi anlıyorum ki konuyu. Kadınlar kendilerini varlayabilmek adına başka kadınları değersizleştirme çabasına girer. Ben rakı içen kadınım, d@şşaklıyımdır ben, diyordu bizim sınıfta bir kız. Erkeklerin hoşuna gidiyor diye de hep küfrediyordu. Her yere, sağa, sola, kendisine. Sonra sıra hocalara geliyordu. Kadın hocaların hepsi iktidarsızdı ona göre. Vajinismus bunlar diyordu. Hepsi menopoz diye de kahkahalarla gülüyordu. Ortalama 25 yıl sonra menopoza girecek olan kız. Baktım üzülmüş, diyorum ki Suna Hanım’a cevaben “-Bu konuda bir yazı yazacağım, Reportare’de.”. Hemen özel mesajlar geliyor bir kız arkadaşım ve bir öğrencimden. Hocam yakarlar Twitter kariyerinizi, diyor bir tanesi, gülücükler, deli gibi dil çıkaran gözü dönmüş emoji karakteri ile de bitiriyor mesajını. Yaksınlar ya ne olacak diyorum içimden. Bir erkek bana yazıyor o sırada “-Abla olmadın sen daha sen ne alınıyon.”. Hm çok güzel bir açıklama, alınmayayım. Abla daha çok dokunulmayacak kadınlara denir ya bizde. Dokunulmazlığı vardır onların. Kadınlar bu konuyu feci şekilde destekler. Eğer kocasının sekreteri gençse delirir ama sekreter abla ise oh şimdi rahat etmiştir. ‘kötü kadın’ kadının kirli çamaşırlarını ortaya serip kendini daha değerli gösterme çabasındakilere denmeli. Ayy şuna bak diyordu bir kadın geçenlerde, memeleri midesine sarkmış hala konuşuyor. Hm demek sarkınca konuşma hakkımız elimizden alınacak diye düşünüyor. Kırışıklık, selülit, göbek üçlüsü, kadınlar tarafından ortaya serilmeden önce erkeklerin çok da ilgi alanı değildi. Çok eski resim ve heykellerden bunu anlıyoruz. Hiç de “ince bilekli olsun heykelim” diye uğraşmamış MÖ heykel yapan kişi. Kadınlar oyuncu Pierce Brosnan’a çok yükleniyorlar, karısı şişman ve ne yapıyor bu adam bu şişman kadınla ya? diye sosyal medyada çok konuşuyorlar. Aynı şekilde Hugh Jackman’ın mankene benzemeyen karısını ve Keanu Reeves’in de kendisinden büyük görünen kız arkadaşını sevmiyorlar. Hayallerine uymuyor. Çirkin kadın, şişman kadın, yaşı büyümüş kadın mutlu olmaz-olmamalı hakkı yok, bir kere başrol olmaz. Hakkı yok çirkinin işte. Şişmanın da mutlu olma hakkı yok, bu meşhur erkeklerle nasıl birlikte olabilir? Kesin parası vardır. E dedin ya erkek meşhur, ne yapsın onun parasını? Selülite ilk oku bir kadın koymuştur. Bkz. Selülite gider… Erkeğin kafasını çevirmiştir oraya. Sonra da kendisi diyetisyenler, estetisyenler, korseler, liposakşınlar sarmalında boğulmaya girişmiştir. Oysa Bruce Willis’in kendisinden 200 yaş genç manken gibi karısına bak, ne de güzel bakıyor hastalanmış adama. Köylerde azmettirici olmuyor mu namus davasında kadınlar? Hayır onlar da eziliyorlar. Tabii ki, ama hepsi aynı kalıpta değil dürüst olalım. Çok sevdiğim bir kadın oyuncu yine bir sosyal mecrada “-ay küçücük kızsın ortaokuldasın şimdi ne gerek var o kıpkırmızı ruja hiç yakışmamış” gibi bir şey yazmıştı. Ben de kamu görevlisiyim ya hemen fikrimi yazdım “-Hepimiz o yaşta beğenilmek arzusuyla hiç yakışmasa bile her şeyi yapmadık mı? Biz de yaptık hatırla ????.”, cevap gelmedi, unuttum da konuyu. 2 gün sonra ablası geldi sosyal mecraya ????. Bana öyle öfkeli cevaplar yazdı ki. Şaşkınken bir de küs oldum bizim oyuncu kızla. Kıza verdiğim cevap aşağılayıcı gelmiş. E diğer küçük kızı aşağılamak? Ona puan yok, bütün puanlar bana. Bu iki kız kardeş hiç kötü insanlar değiller. İyiler tam tersi. Ama bu sınırda algılayabiliyorlar kendilerini. Kendi türüne zararlı olan kadının kötü kadın olmasına gerek yok. Tina Turner’a 20 yaş küçük kocası böbreğini vermiş, haberine gözlerim doldu deyip, arkasını dönüp Yağmur Atacan yanında oğlu gibi duruyor, diyen kadınlar tanıyorum ben. Nasıl da acıtmak kendimizi.
Derslerimden birinde derdini hepimizle paylaşan bir kız öğrencimin gözyaşları, en yakın arkadaşının sevgilisini ayartmasını anlatıyordu. Film repliğidir ya “-Kocamı elimden aldın @rspuu.” Erkek genelde figüratiftir bu aldatma olaylarında yazık, kadın ayartır. Bu bakış açısına çok aklı başında kadınlar bile sahip. Erkek piyon-Kadın hırsız.
Daha binlerce örnekle doluyum ama görkemli lincim için size bu kadar malzeme vermem yeterlidir sanırım.
Devrim kadınlarla gelecek diyoruz ya, kadınlar bir toplansak ellerimizle hepimiz aküsü bitmiş bir arabayı itmeye çalışan mahalleli gibi ellerimizi, omuzlarımızı birbirimize dayasak, bu erkek egemen sistemi ittirmeye bir başlasak. Diyeceğim ama diyemiyorum çünkü o güzelim ellerimiz birbirimizin sırtımıza sapladığımız bıçakları çıkartmaya çalışmakla meşgul. İngiltere’de kadınlar diledikleri gibi giyinir. Bizim kızlarsa hemen hepsinin hakkını verir: “-ay o göbekle mi giydin sen bu taytı?”, “iyy gözlerim kanadı”. Bu erkek egemen dil, diğer kadınların çirkinlikleri ya da başka erkeklerle olan esnek ilişki biçimleriyle ilgili sürekli konuşarak, erkeklerini garanti almaya çalışan kadından üremekte. Bu sisteme kadınlar da erkekler kadar el vermekte. Kadını değersizleştirme sürecinin iyi birer neferi olduklarının farkında bile olmadan. Seksist küfürler eden bir tanıdığımı uyardığımda, ben o anlamda AMK demiyorum deyip, beni aşırı duyar dediği kurtarıcı kalıpla suçladı. Ama dil davranışın öncülüdür. En çok erkeklerden şu cümleyi duyuyorum “-Kadın kadının kurtudur.”. Artık diğer kadınlar, öteki kadınlar hakkında erkeklere neler anlatıyorlarsa. Bizde bilgi genelde babadan oğula geçen bir şeydir. Dur şu konuyu inceleyeyim diye bir zihin pek çalışmaz. Ailede ne konuşulmuşsa bilgi o kadardır. Bu eldeki bilgi sonra da oğulun oğluna geçer. Bu yeni oğul alışılmış bilgiyi reddederse o zaman sülaleden atılır. Kadın konusu da söylem olarak maalesef kadınların çok fazla değersizleştirdiği bu boyutta nesilden nesile aktarılıyor. Dedikodu alemine düşen kadınlar birbirlerini öylesine hırpalar ki bu hırpalanma ile öteki de diğer hemcinslerini hırpalayacaktır. Kendimize bir bakalım kızlar. Birbirimize ilaç da olabiliriz cellat da.