04 Ekim 2021 tarihi itibari ile, saatler 18.40’ı gösterirken Facebook, Whatsapp ve Instagram çöktü! Üç platformun yaşamdaki eksikliği yarım saat içinde etkisini göstermeye başladı. Büyük çöküş, eşinin dostunun tuvaletten çıkıp çıkmadığını öğrenemeyen ve akşam yemeğinde yoğurdu patlıcanın altına mı yoksa üstüne mi dökeceğini bilemeyen milyonlarca kullanıcı yüzünden, panik yaşanmasına neden oldu.
Kim uğraşır telefon etmekle?
Konuyla ilgili olarak, “Facebook üzerinden açıklama yapamayan Facebook’un İletişim Direktörü” Andy Stone, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Uygulamalarımız ve ürünlerimize erişimde bir sorun olduğunun farkındayız. Mümkün olan en kısa sürede her şeyin normale dönmesi için çalışıyoruz, verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.” dedi. Buradaki kilit kelime “rahatsızlık”. Stone’un tweetinde kullandığı “inconvenience”ın diğer karşılıkları arasında “sıkıntı yaratma” ve “münasebetsizlik” de yer alıyor. Artık siz hangisini tercih ederseniz.
Peki biz aslında neden “rahatsız” olduk? Facebook’dan çok WhatsApp’ın çöküşü daha büyük bir ızdırap oldu insanlar için. Herkes içinden şunu geçirmiştir herhalde; “Hadi yaaa, WhatsApp çalışmıyor mu? Ne yani ben şimdi Dirlik’e telefon açmak zorunda mı kalacağım? Çok rahatsız oldum!”. Şimdi telefonda kişiler’e gir, Sinan’ı bul, arama tuşuna bas. Başlasın çalmaya. Sinan görecek de açacak, görecek de acaba açacak mı? WhatsApp’da göründüyü bile kapattı halbuki bu adam, şimdi nasıl bana “Aradığını görmedim Ali” diyecek? Hadi diyelim ki bana bunu yapmadı, telefonun sesi açık mı acaba? Bir de akşam akşam yorgunluğundan mı sinirinden mi olduğunu bilemediğim meymenetsiz sesini duyacağım.
Bu büyük rahatszlıklar kafamızı kurcalarken, paranoyak dönemlerimizde telefonlarımıza yüklediğimiz bir başka uygulama, parıldayarak gözümüzü kamaştırdı bir anda. Telegram! “Tabi ya, Sinan ile buradan yazışmıştık bir ara, şuradan atıvereyim mesajı, bakalım ne olacak?” derken yaşanan rahatlama ve sevinç. Telegramı açar açmaz da bir gülümseme yüzümde. Sinan çoktan oradan mesajı atmış bile 🙂
Birçok kişi ile en son ne zaman telefonda konuştuğumuzu hatırlamıyoruz bile. Tabi yemek ve su siparişi ile, bu yeni platformları alengirli bulduğu için kullanmayan hısım akrabadan bir kısım kişiyi hariç tutuyorum.
Peki patlıcanın yoğurdu ne durumda?
Yoklukları büyük endişe yaratan, birçok kişinin geceyi seviyesiz medyanın televizyonları ve dijital platformları karşısında geçirmesine neden olan bu üç platformun küresel pazar değeri yaklaşık bin milyar doların üzerinde. Buna karşılık Novozymes ve Chr Hansen’in toplam pazar değeri ise ancak 30 milyar dolar.
Novozymes ve Chr Hansen belki de adını hiç duymadığınız şirketler. Ancak, yazının başında bahsettiğimiz, patlıcana yoğurdun enzimlerini üreten ve battıkları halde yoğurttan mahrum kalmamıza neden olacak bu iki şirket ise, sürdürülebilirlik konusunda küresel ölçekte örnek gösterilen şirketler. Hatta Chr Hansen hemen her yıl yayınlanan dünyanın en sürdürülebilir şirketleri listesinde ya birinci ya da ikinci oluyor.
Chr Hansen’in bu payeye ulaşması sadece enzim üretmesi veya çevreye dikkat etmesinden gelmiyor. Şirket CEO’su ile kapı güvenlik görevlisinin maaşı arasında uçurum olmaması da bir sürdürülebilirlik göstergesi olarak değerlendirmeye alınıyor. Buna karşılık, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında saatilik ücreti iki dolar olan Amazon çalışanlarının, iki yüz milyar dolarlık servete sahip Jeff Bezos’un – belki de hiç oturmadığı – evinin önünde protesto yaptığını hatırlarsınız. E zaten, Jeff’in kafası da işi de Mark’ınki gibi çalışıyor sonuçta.
Kapımızdaki risk, cebimizdeki el
Bu yılın Ocak ayında WEF (World Economic Forum) her yıl olduğu gibi Küresel Risk Raporu’nu yayınlamıştı. Raporun önümüzdeki üç ila beş yıllık dönemde kapımızda bekleyen tehlikeler bölümünde; varlık balonu patlaması, bilişim altyapısının çökmesi, fiyat istikrarsızlıkları, emtia şokları, borç krizleri, devletler arası ilişkilerde kırılmalar, devletler arası çatışmalar, siber güvenlik zafiyetleri, teknik yönetişim hataları ve kaynak jeopolitiğinde dengesizlikler sıralanmıştı.
Facebook ve şürekâsının çöküşü ne kadar bilişim altyapısının çökmesi olarak yorumlanır bilemem. Buna uzmanların cevap vermesi daha doğru olur. Ancak yaşamımıza bu denli aldığımız bu teknoloji şirketlerinin bir o kadar kötü yönetildiğini, sosyal açıdan da zihinsiz ve vicdansız insanların elinde olduğunu görmek üzüntü verici.
Mark Zuckerberg, Bill Gates, Jeff Bezos, Elon Musk, Jack Dorsey ve daha niceleri, amaçları hakında hiçbir fikrimiz olmayan kişiler. Musk uzayın, Gates aşının, Dorsey Afrika’nın, Zuckerberg özel hayatlarımızın ve Bezos ise cüzdanımızın peşinde. Diğer yandan bunu büyük bir teknolojik güç ve dominasyon ile gerçekleştiriyorlar. Ne diyelim sonumuz hayrolsun.
Son olarak, bu makaleyi yazmamıza ve Mark ile dalga geçmemize olanak sağlayan ve bu yıl 27 Haziran’da kaybettiğimiz, “Sevim koş” repliğini bize kazandıran, sevgili Uğurtan Sayıner’i de saygıyla anıyoruz.