Sosyal sermaye yeni bir terim değil aslında ama nedense modern neo liberal düzende kendisine gereken değer atfedilmedi. Kolaylık, performans, verimlilik, kârlılık anlayışının hâkim olduğu piyasa şartlarında insani ilişkilerin, bağların, karşılıkların sağladığı ve oluşturduğu değeri anlatan sosyal sermaye kendine yer bulamadı.
Toplum içinde yer alan piyasa değeri ile açıklanamayan etkileşimlerin niteliğini ve niceliğini şekillendiren sosyal sermaye, insan topluluklarını bir arada tutan bir nevi yapıştırıcı görevi de görür. Topluluk faaliyetlerine dayanan ortak bir mülkiyeti gösterir. Hepimize ait olup hepimizin ortaklaşa kurduğu ve genişlettiği üzerinde derinden mutabakata vardığı olmuş ve oluşmakta olan hareketli bir ağın temsilidir. Sosyal sermaye aynı zamanda insan etkileşiminin olumlu bir ürününü ifade eder. Olumlu sonuç somut veya soyut olabilir, iyilikleri, faydalı bilgileri, yenilikçi fikirleri ve gelecekteki fırsatları içerebilir. Sosyal sermaye bir birey tarafından elde tutulmaz, bunun yerine bireyler arasındaki sosyal ağ bağlantıları arasındaki potansiyelde ortaya çıkar. Yeri geldiğinde bir grup insanın ortak bir amaç veya hedefe ulaşmak için birlikte etkili bir araya gelmesini, güven ve paylaşılan kimlik, normlar, değerler ve karşılıklı ilişkiler yoluyla bir bütün olarak birlikte çalışmasını sağlar.
6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan deprem felaketi ülkemiz tarihinin en sarsıcı dönemeçlerinden biri oldu. Yapılan yapılmayan, unutulan unutulmayan her bir duruma karşılık bunca olana rağmen bizi ayağa kaldıran sosyal sermayemizdi. Her bir kişi bu büyük ağın içinde tek bir yöne hareket edebildi. Ağ her an genişleyerek ülkenin doğusuna ve güneyine kuzeyden ve batıdan kollarını uzatmaya başladı. Afet sırasında sosyal sermaye, yüz binlerce insanımız adına daha iyi tahliye kararlarının alınmasına, arama ve kurtarma yapılmasına ve acil ve uzun vadeli yardım ve kurtarma önlemlerinin uygulanmasına yardımcı oldu. Aç ve açıkta kalanlara yiyecek ve barınma sağlanmasına, enkaz kaldırma çalışmalarının başlatılmasına, çocuk bakımı, mali yardım, acil duygusal ve psikolojik desteğin verilmesi gibi konularda öncü oldu. Bu sermaye para ya da pul değildi, bizdik. Düzenin düzensizliğine, var gibi gözüküp yok olduğu görülen ana sermayeye karşı bireyin bütüne bir öteki ile dönüşebildiğinin kanıtıydı.
“Bağ kuran sosyal sermaye homojen gruplarda (insanların benzer olduğu yerlerde), “köprü kuran” sosyal sermaye ise heterojen gruplar arasında (birbirine benzemeyen insanlardan oluşan) inşa edilir denir. Her iki tür de harikadır. İkincisini inşa etmek ve sürdürmek daha zordur, ancak bireylere ve topluma en fazla değeri sağlama eğilimindedir. Depremin yarattığı yıkım karşısında ortak akla dönüşerek tüm sorumluluğu alan ‘her tür’ sosyal sermaye, tüm olanaklarını insana ait olan birleştirici güçten çıkararak yine kendinin varlığını oluşturan yaratıcısına yani insana ulaştı. Ne kadar benzemez varsa asıl benzemezin sistem olduğunu fark etti.
Afetler herkesin başına gelir ama herkes afeti aynı yaşamaz. Afetler bu anlamda insan onurunun, insan varlığının zedelenmeye en açık olduğu zamanları getirir. Afete karşı sosyal kırılganlık, “bir kişi veya grubun ve içinde bulundukları durumun, doğal bir tehlikenin etkilerini öngörme, bunlarla başa çıkma, bunlara direnme ve bunlardan kurtulma kapasitelerini etkileyen özellikler” olarak tanımlanır. Krizlerde kırılgan olanların kırılgan kılınanların değil güçlünün ayakta kalacağını neredeyse baştan işaret edilir. Böylesi zamanların geride unutulanları olarak yaşlı yetişkinlerin en çok ihtiyaç duyduğu afet günlerinde sosyal sermaye stokundan en üst seviyede faydalanabilmeleri.
Epidemiyolojik kanıtlar yaşlı yetişkinlerin bilişsel ve ruhsal esenliğinin korunmasının ve sürdürülebilmesinin toplumdaki sosyal bağların ve bağlantılarının varlığında olduğunu gösterir. Afet direncini yaşlı yetişkinlerde artırmanın yolu sosyal sermayenin gücüne ve aktarımına bağlı olmakta. Afet deneyimlerinin yaşlı yetişkinlerde artan bilişsel bozukluk ve ruhsal sorunlarla ilişkisinin zayıflatabilmesinde en etkili araç olan sosyal sermaye ilk dakikalardan başlayarak arada geçecek uzun zaman diliminde de dikkatle etkin olarak kullanılmalıdır. Zarar görenler yararına oluşan sosyal birliktelik gayri sigorta işlevi görerek afet sonrası yaşlı yetişkinlerin toparlanma sürecinde ihtiyaç ve taleplerini dile getirmesini sağlar. Hayatta kalanların yaşaması, zorluklar karşısında direnç gösterebilmesi için anahtar sosyal sermayedir.
Afet öncesinde belki de yüzyıllar neticesinde var edilen ve sürdürülen ilişkiler ağında kendi yaşam çevrelerinde; evlerinde, mahallelerinde, şehirlerinde yaşayan yaşlı yetişkinler afet sonrasında birden en yıkıcı koşullar altında sosyal çevrelenmeden, kendilerini ifade etmekten uzaklaşmış olur. Aileleri ve toplulukları arasındaki ağları kopar, doğal olarak oluşmuş lifler birbirinden ayrılır. Yıllar yılı sosyal etkileşimle gelişmiş bağlanma ve güven alanından bilmedikleri güvensiz yeniye düşerler. Afet tüm sosyal sermayeyi kişinin özelinde yıkar. Birikimini elinden alır. Böylelikle kırılgan olurlar.
Bu yüzden etkileşimlerin yeniden yaratılması bağların tekrardan filiz vermesi çok önemli. Yaşam seyirlerinin ileri bir durağında olan yaşlılarımız için “yine yeniden” deneyimi takdir edersiniz ki oldukça zordur. Afet sonrasında bırakın şehir değiştirmesi aynı şehir içinde farklı bir mahalleye taşınmasının ya da yerleştirilmesinin bile yaşlı bir yetiş üzerinde yalnızlaştırıcı, endişe verici etkisi olur. Geçici barınma yerlerinde, ileride yeni konutlarında olsun dikkat edilmesi gereken nokta ilişki kurabilecekleri, güvenli bağlanma yaşayabilecekleri ortamların sağlanmasıdır.
Bu yüzden kendilerini rasgele yerlere yerleştirmek yerine mümkün olduğunca tanıdık oldukları gruplar ile bir arada olmalarını sağlamak, yeni çevrelerine uyum sürecinde ihtiyaçlarını dikkate almak ve onlara uygun çözümler sunabilmek kaybettikleri sosyal ilişkilerini yeniden kurmada yardımcı olacaktır. 85 milyonun sosyal sermayesi onların üzerinde olsa da kendi sosyal birikimlerinin önünü açacak imkânları araştırmak gerekir.
Görsel: Timon Studler/ Unsplash