Bu hafta dalış dışında bir şeyler yazmaya çok kararlıydım. Hatta Amerikan savaş makinesinin nasıl karşılıksız basılan dolarlar sayesinde borçla beslendiğine dair yazacaktım. Klavye başına geçtim, donelerimi, kaynaklarımı, alıntılarımı hazırladım. Okudum, not aldım, okudum. Not aldım…
Sonra daraldım. Daraldım ve dedim ki şu seni okuyan insanlar bu iç karartan, üstelik karşılığında bir şey yapamadığımız konuları zaten bolca okuyor. Ben yine size sualtından, su üstünden bir şeyler anlatayım.
Gelin bugün benim dünyadaki muhteşem dalış bölgeleri içinde en çok Akdeniz’i sevdiğimi konuşalım. Akdeniz’in mavi sularını neden Kızıldeniz’e, Maldivlere, Avustralya’daki Büyük Bariyer Resiflerinden daha çok ilgimi çektiğini konuşalım.
Dalış cennetleri
Yalana gerek yok, Kızıldeniz, Maldivler, Büyük Resif, Filipinler gerçekten sualtı yaşamının rengarenk ve yoğun olduğu yerler. Kızıldeniz’de örneğin, SCUBA ile dalmadan bile müthiş canlılar görebiliyorsunuz. Mesela Tayland’da Similan Adası çevresinde yüzeyden baktığınızda rengarenk canlıları ayağınız bile ıslanmadan gözlemlemek mümkün. Maldivler derseniz cennetten adalar zinciri.
Üstelik hem Atlas hem de Pasifik Okyanuslarında yüzlerce müthiş dalış noktası var. Yukarıda saydığım dalış bölgeleri çoğunlukla da sıcak denizler. İncecik shortylerle, bazen sadece mayo ve t-shirt ile dalmak mümkün. Hatta bazı yerlerde kışın yapılan gece dalışları bizim Saros sularının en sıcak döneminden sıcak. Görüş geniş, akıntı az. Kısacası dalış kolay.
Akdeniz’in incileri
Akdeniz çanağı ise çok değişken, çok farklı. Akdeniz kıyılarının her biri birbirinden farklı. Mısır, İtalya, Lübnan, Yunanistan, Arnavutluk, Fransa, Fas, Tunus, İsrail, Türkiye kıyıları hep birbirinden farklı. Malta, Kıbrıs, Gökçeada, Sakız, Sicilya adaları kıyıları bile birbirinden hem çok farklı hem de bazı ortak yönleri var.
Akdeniz’i diğer denizlerden ayıran en özel durum herhalde, insanlık tarihinin çok uzun yıllar hep bu kıyılarda filizlenmiş olması. Deniz ticareti, deniz savaşları, kurulan ve yıkılan kadim şehirler hep Akdeniz çanağında. Akdeniz öyle bir deniz ki hem tarih, hem doğa iç içe.
Akdeniz’in benzersiz faunası
Akdeniz faunasına gelirsek, sadece deniz çayırları bile tek başına karadaki yaşantımızın kaynağı. Bereketli Akdeniz’in endemik türleri de say say bitmiyor. Akdeniz kıyıları da başta zeytin ağacı olmak üzere medeniyetimizi şekillendiren bitkilerle dolu.
Akdeniz’in en önemli özelliği sanırım her yere sinmiş mavisi. Tropik sularda canlıların çoğu kendini zehirle koruyor. Zehirli canlılar da genellikle fosforlu renklere sahip. Görülmesi kolay. Akdeniz sularındaki canlıların önemli bir bölümü ise kamuflaja güveniyor. Ya renk değiştirmekte ustalar, ya da habitatları ile aynı renkteler. Yani Akdeniz’de deneyimli bir dalıcı oluncaya kadar gözünüzün önünde duran dev bir balığı bile fark etmeyebilirsiniz.
Bir Sualtı Müzesi olarak Akdeniz
Akdeniz Çanağı tarihin özellikle deniz tarihinin beşiği olduğu için keşfedilmiş ve keşfedilmemiş batıklar var. Batık dalışı seviyorsanız, Akdeniz gibisi yok. Neredeyse tüm Akdeniz kıyıları batıklarla dolu. Akdeniz’e batıkların etkisini anlamak için Akdeniz suları dışında dalmanız lazım. Bizim kıyılarımızda bolca göreceğiniz amfora ve benzeri kalıntılar Akdeniz dışında çok çok az.
Akdeniz denizcilik geliştikçe savaşlara da mekan olduğu için binlerce savaş batığı var. Malta’da, Çanakkale’de, İzmir’de, Antalya’da, Sicilya’da kısacası tüm kıyılarda özellikle I. Ve II. Dünya Savaşı batıklarına dalmak mümkün.
Akdeniz hem çok yumuşak hem de hırçın bir deniz. Kısacık bir zaman diliminde hava ve deniz şartları değişebiliyor. Günlük güneşlik bir dalış gününde dalıştan çıktığınızda yağmur ve fırtına ile karşılaşmak çok olası. Akdeniz Çanağı’nın insanı da denizi gibi. Bu yüzden hep sürpriz ve değişikliklerle karşılaşmak mümkün.
Akdeniz’in faunası ve hem içinde hem kıyısında yaşayan canlıları çok çeşitli. Bazen aynı canlının, aynı balığın kısa mesafelerde farklı ortama uyum sağlamış aynı familyadan gelen ama çok farklı gözüken türlerini görmek mümkün.
Akdeniz’in düşmanları
Akdeniz faunasına en büyük zararı veren kirlilik, iklim krizi ve Süveyş Kanalı’ndan da bahsetmeden olmaz. Süveyş Kanalı ve iklim krizi sayesinde Kızıldeniz’in istilacı türleri her geçen gün Akdeniz’i çölleştiriyor. Buna dur demek elimizde.
Akdeniz’in dip yapısı da çok eğlenceli. Adalarında bolca mağara, mağara sistemleri, kovuk, duvarlar var. Bazı yerlerde sadece bu oluşumları görmek için bile dalınır. Örneğin bizim Seferihisar ve çevresi. Fethiye’de Türk Hamamı ve Afkula mağarası…Bodrum’da resifler… Kaş’ta Kanyon… Malta’da Comino’daki mağara sistemleri, İnland Sea…
Sözün özü dünyada dalınacak çok güzel yerler, müthiş dalış bölgeleri var. Hepsinde dalmak isterim. Eninde sonunda Akdeniz’e geri dönmek şartıyla.