Tarrida ile Grumah’ın savaşı

0
419
Museum Victoria/Unsplash

Kadim bir medeniyet olan Tarrida son yüzyılda önemli bazı olaylara sahne olmuştu. Kendi coğrafyasının en büyük ve güçlüsü olmanın yanında, aslında tüm gezegenin de bazılarına göre ikinci, bazılarına göre ise üçüncü en kudretli devletiydi. Yüzyıl başlarında ayrılıkçıların isyanlarıyla başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da siyasi olarak istikrarsızlaşmaya ve geleneksel yönetimi sarsan darbelere maruz kalmaya başlamıştı. Köklü devlet yapısına rağmen, isyancılar ve onları bu konuda cesaretlendirip silahlandıran, eğitim veren düşman devletler çok güçlüydü ve kimsenin cesaret edip de daha önce kullanamadığı, gözlerden uzakta muhafaza edilen parşömenlerde yer alan büyülere ulaşan yolda kimse onlara karşı koyamadı. Önce kadim Tarrida’nın yönetici sınıfını bertaraf ettiler, sonra da istedikleri şekilde bir sistem kurdular. 

Ama beklenmedik bir şey oldu, Tarrida’nın baskı altında yıllardır var olmaya çalışan halkı ayrışmaya başladı. İmparatorluk zamanında baskı ve gerekliliklerle bir arada durmayı başarsalar da, yeni düzende edindikleri özgürlüklerini sınırsızca ve sadece kendileri için kullanmaya başladılar. Kadim zamanlarda devletin keskin kılıcı olan, çevresindekileri etkileme gücüne sahip ve fiziki olarak da gözünü budaktan sakınmayan az sayıdaki fırsatçı, imparatorluğun dağılmasıyla, gücünü kaybeden yerel güçlere direnerek bulundukları yerlerdeki her şeye el koydular. Eskiden imparatorluğa akan değerli ne varsa, artık onların hazine sandıklarını dolduruyordu. 

Kadim İmparatorluk bir anda site devletlerine ayrışmıştı. Her biri bölgesinde üretilen ya da yetiştirilen ne varsa onu tekeline almıştı. Artık güçlünün güçsüzü rahatça ezdiği ve asla acımadığı o dönem gelmişti. Düzeni sağlayacak olan Tarrida büyücüleri ve askerleri dört bir yana dağılmıştı. 

Değişen dengeler, sadece imparatorluk sınırlarında kalmadı, gezegenin tüm halklarını etkilemeye, zenginlikleriyle göz kamaştıran yeni Tarrida sonradan olma soylularının, kendilerine de birkaç altın ya da birkaç damla iksir vermeleri için önlerinde el pençe divan durmaya başladılar. Bazıları Tarrida sınırlarından çıkıp gezegenin en zengin imparatorluklarında yaşamaya başladı, tabii ki Tarrida’nın sonu gelmez zenginliğini sömürmeye uzaktan devam ederek.   

Tarrida, zaman içinde, kendisinden koparak bağımsızlıklarını ilân eden sayısız küçük şehir devletine komşu oldu. Bunları tekrar tek çatı altına almak zordu ve bunu yapmak yerine onlarla ticarete başladı. ne de olsa binlerce yıllık kadim imparatorluk deneyimleri onları sadece savaş konusunda eğitmemiş, aynı zamanda diplomasi alanında da çok iyi bir kültür kazandırmıştı.

Yıllarca devam eden barış dönemi bazen kısa çatışmalarla bölünse de Tarrida uzun bir süre savaş alanlarından uzak kalmaya çalıştı. Eski gücünü toplamak son derece zordu, kadim imparatorluğun kemikleşmiş, sağlam yönetimini yıkanlar, yönetici sınıf olarak da kendileriyle aynı düşüncede ve yıllarca sistemin altını oyarak yükselen bazı hainleri seçtirmişlerdi. 

Toprakları bereketli de olsa soğuktu. Gezegenin neredeyse en soğuk ve büyük ülkesinin sahipleri olarak kendilerinden kopan onlarca site devletlerinin sınırlarının uzandığı sıcak denizler onlar için yüz yıllardır önemli limanlar olmuş, başka kıtalara ulaşmak için gerekli rotaları oluşturmuştu. Yani Tarrida nefes alamayacak kadar sıkıştırılmış, soğuk ve karla kaplı bir bölgeye hapsedilmişti.

Küçülse de, kadim imparatorluk zamanından kalan büyüleri ve inanılmaz sıcaklığı ile buzlar üzerinde yaşamalarına olanak veren Petrolasium sayesinde hayatta kalmış, gerektiğinde ayağa kalkıp savaşacak kadar da onurlarını muhafaza edebilmişlerdi. Barış dönemi her ne kadar uzun sürmüş olsa da, gezegende yaşayan herkes bir süre sonra büyük bir savaşın patlak vereceğini biliyordu. 

Sonunda beklenen oldu! Tarrida’dan ayrılan ve imparatorluğun o sıcak denizlerle arasında bariyer gibi duran Grumah şehir devleti yöneticileri, ayaklanmalar zamanında onlara da yol göstermiş olan yırtıcıların tuzağına düşerek Tarrida ile bağlarını tamamen kopartmaya karar verdi. O zamana kadar sessiz kalan Tarrida, çelikten yapılmış elini kaldırıp gezegenin en zengin kıtasına hızla vurdu! Kimse böyle bir hareketi beklemezken, kadim imparatorluğun yok edilemez hafızasına sahip çıkanlar, gezegenin tarihini satır satır yazmış olan yaşlılar olarak ortaya çıktılar. 

Grumah’ın bolluk içinde ve sakince hayatına devam eden halkı yükselen tansiyonu fark etmiş olsa da yapabilecekleri bir şey yoktu. Yönetici sınıfının kararlarına saygı duymak zorundaydılar. Tarrida eski impratorluk günlerinde olduğu gibi saldırı öncesi tüm uyarıları yaptı. Güç kullanacağını ve bunun Grumah halkı için iyi olmayacağını da söyledi. 

Grumah’ın ayrılık yolunda ilerlediği dönemde yanında yer alan ve her türlü desteği vereceğini söyleyen diğer site devletleri ise bu tehditlerin boş olmadığını biliyorlar ancak onlara güvenen Grumah halkı ve yöneticilerini nereye kadar destekleyeceklerini söylemiyorlardı. Bir sabah Tarrida’nın büyücüleri keselerindeki en güçsüz büyülerle saldırmaya başladıklarında Grumah halkı gözlerini acıyla araladı. Onların da büyücüleri ve etkili büyüleri vardı ama karşılarındaki güç kadim bir imparatorluğun mirasına sahipti. Günler geçerken Tarrida büyücüleri ve büyücü efendileri kullandıkları sihirin gücünü arttırmaya, Grumah’ın masum insanlarını aç bırakacak, evlerinden kopartacak farklı büyüler kullanmaya başladılar… 

Tüm gezegen tedirgindi artık. Bir süre önce Grumah’ın yanında yer alan konsey geri adım atmış, Tarrida’nın üzerine ejder savaşçılarını göndermeyi, onları sessizlik büyüsüyle durdurmayı ve hatta gerekirse hazine odalarındaki en değerli taşları un ufak etmeyi deneyeceklerini söylemişse de hiçbir şey yapmadan kenarda oturup izlemeyi tercih etmişti… 

Güçlerin dengesi bozulmamıştı, gezegenin en güçlüleri her zaman olduğu gibi taraflarını belirlerken o dengenin bozulmaması ve top yekûn savaşa girilmemesi için, duruma yapacakları müdahaleleri hassas terazilerle tartıp değer biçmişlerdi. Grumah günden güne Tarrida karşısında güç kaybederken sadece vahlanıp, göstermelik gözyaşları ile birbirlerini eğlendirdiler. Sonunda Grumah’ın yöneticileri, karşılarındaki gücün kendilerini topyekûn yok edeceğini anladıkları için bu adı konmamış savaşa dur demek zorunda kaldılar… 

Tarrida, kadim imparatorluk günlerindeki kadar olmasa da gücünü tüm gezegene göstermiş, değişen dengelerin aksine, eskisi gibi kudretli, karşısında toplanan tüm devletlere rağmen kimsenin tehdidine baş eğmeyen ve istediğini, istediği zaman yapabileceğini kanıtlamış oldu. Yani aslında Grumah’ın üzerine inen çelik pençe, tüm devletlere gözdağı vermek için bu kadar yıkıcı ve göstererek tırnaklarını derine batırmıştı.

Fantastik hikâyelerde güçlü ile güçsüzün savaşında hep güçsüzü destekler, hikâyenin sonunda da güçsüzün bir şekilde galip geldiğini görmek isteriz. Oysa gerçek hayatta bu imkânsızdır… Ateş başında anlatılan masallarda tam aksi olsa da gerçek hayatta güçlülerin kazanması kaçınılmazdır.

Hayallerimiz kadar var olduğumuz o fantezi dünyasında, hepinizin, kendisi için sınırsızca kurguladığı bir masalın kahramanı olmasını diliyorum…

Fotoğraf: Museum Victoria/Unsplash.com