Türkiye’de Çevirmenlerin Noter ve Noter Başkatipleriyle İmtihanı

0
439

Tercüme işine sanırım ilk kez 22 yaşındayken başlamıştım. Önce ticari işlerde İranlı ve Türk iş insanları arasında çeşitli toplantılarda ve etkinliklerde sözlü tercüme yapmaya başladım. Sonrasında farklı noterlerden yemin zaptı aldım ve resmî olarak yazılı ve sözlü çeviri işine devam ettim. Gazeteci olduğum için medyada simultane ve yazılı çeviriler yaptım. 

Akademisyen olduğum için de  pek çok bilimsel kongrede, konferansta ve etkinlikte simultane ve ardıl çeviriler yaptım. Ardından ise Adalet Bakanlığı İstanbul Adalet Komisyonu Başkanlğı’ndan adli yemin zaptı aldım; karakollardan, savcılıklara, mahkemelerden resmî devlet kurumlarına varıncaya kadar uyuşturucu kaçakçılığından cinayete, gasp ve hırsızlıktan mülteci davalarına kadar her nevi dosyada ve her seviyede tercümeler yaptım. Özetle 15 yıllık kıdemli Farsça mütercimim.

Çeviri sektörü acayip bir alandır; yüksek standartları ve sorumluluğu olması beklenir ancak pespayeliğin, küçük hesapların ve sömürünün kol gezdiği bir sektördür. Çeviri işinin ayakları vardır; devlet, noterler, tercüme büroları ve çevirmenler. Adli olarak adliyelerde veya karakollarda çeviri yaptığınızda saatlerce zamanınız gider; hakim ve savcılar da size sadece 250 lira tercüme hakedişi tayin ederler, bu paranın en az 80 lirasını da devlet vergi olarak keser, üstelik bu parayı ancak aylar sonra alabilirsiniz. Tam bir mütercim sömürü sistemi hakimdir anlayacağınız.

Çeviri sektöründe bir de çevirmenlerin ve tercüme bürolarının durumu var ki o ayrı bir yazının konusu olacak. Bu yazımda bazı noter ve noter başkatiplerinin kendi bölgelerinde “yeminli tercüme” sektörünü nasıl domine ve kontrol ettiklerini aktaracağım. Öncelikle şunu belirtmeliyim; bir meslek kolunda yapılan münferit hukuksuzlukları o mesleğin tamamına mal etmek ve genellemek insafsızlıktır. İşini layıkıyla ve adil olarak yürüten yüzlerce noter ve noter başkatibi var ve bunların bazılarıyla yakından tanışma ve çalışma imkanım oldu. Yani burada tüm bir meslek grubunu itham etmek ve zan altında bırakmak gibi bir niyetim yok ancak hukuka aykırı işlem ve keyfiyeti ortaya koymak gerekiyor.

Çevirmenler neden noter onayına ihtiyaç duyarlar?

Noterlik Kanunu’nun 9. kısımı’nın Noterlik İşlemleri Şekli Bölümü’ndeki 74. Maddesi’nde “İlgili Türkçe bilmezse andlı bir tercüman bulundurulur” ibaresi geçiyor. Buna göre de bir mütercim/tercümanın resmî olarak yazılı ve sözlü çeviri yapabilmesi için herhangi bir noterden yemin zaptı alması gerekiyor. 

Bu noktada bir mütercimin/tercümanın bir dile ne kadar hakim olduğuna genellikle hiçbir yabancı dile hakimiyeti ve yeterli eğitimi olmayan noter başkatipleri ve nihai olarak noterler karar veriyorlar. İşte dananın kuyruğu tam da burada kopuyor çünkü bazı noter ve noter başkatipleri tamamen “kafalarına göre” bir işlem yapıyorlar. Mevzuata göre bir mütercim/tercüman herhangi bir dilde yetkinliğini noter huzurunda “diploma ve benzeri belge” ile kanıtlamak zorundadır. Çevirmen birçok diploma, dil puanı ve destekleyici evrak sunsa da bunun hiçbir anlamı yoktur çünkü bazı noterler bu evrakları dikkate bile almadan kendi kişisel ilişkileri ve menfaatleri doğrultusunda mütercim/tercümanlara yemin zaptı veriyorlar. Bu durum tercüme büroları ve noterler arasındaki ahbap çavuşluk ilişkisi, hatta bazen gönül ilişkileri üzerine yürüyor ve bu rant ağının dışında kalan herhangi bir mütercim/tercümanın ne denli nitelikli ve yetkin olduğunun hiçbir anlam ve önemi kalmıyor. 

Kişisel rant ve menfaat düzeni

Bazı tercüme büroları ve bireysel mütercim/tercümanlar noterlerle kurdukları çeşitli kişisel rant ve menfaat ilişkileri üzerinden bazı noterliklerdeki tüm çeviri işlerini sadece kendilerine bağlıyorlar. Böylelikle o noter dairesi başka hiçbir tercüme bürosu veya bireysel mütercim/tercümanın evraklarını tamamen keyfi olarak onaylamıyor ve yemin zaptı vermiyor.

Burada Noterlik Kanunu’nda yeminli mütercim/tercümanların belirlenmesine dair herhangi bir kesin usul ve esas belirtilmediğinden bazı noterlik daireleri tabiri caizse sadece keyiflerine göre mütercim/tercümanlara yemin zaptı veriyorlar ancak Noterlik Kanunu’nda kesin olarak belirtilen başka bir hüküm vardır: 

“Noterler hiçbir şekilde rekabete sebep olacak eylem ve harekette bulunamazlar ve noterlik işlemlerini şahsına veya mensup olduğu kuruluşa menfaat sağlamak amacıyla bir noterde yaptırmak isteyen kişilere müsaade edemezler!”

Burada bazı noterler objektif ve yasal kriterler üzerinden mütercim/tercümanlara yemin zaptı vermedikleri için kendi rantları uğruna çeşitli çeviri büroları ve bireysel mütercim/tercümanlar arasında haksız rekabete sebep oluyorlar. Bu durum Noterlik Kanunu’nun 12. kısımdaki Noterlerin Sorumlulukları başlığının 5. bölümü’ndeki ”Noterler, Geçici Yetkili Noter Yardımcıları, Noter Vekilleri ile Katiplerin ve Katip Adaylarının İşleyecekleri ve Bunlara Karşı İşlenecek Suçlar” kapsamında suç olarak belirlenmiştir. 

Noterlik dairelerinin içinde daimi çevirmen bulundurulabilir mi?

Bazı noterler yine şahsi rantları gereği anlaştıkları tercüme bürolarına bağlı bazı mütercim/tercümanları sürekli olarak daire içinde bulundururlar ve böylelikle daireye gelen çeviri müşterilerinin başka bir tercüme ofisine gitmelerini engellemiş olurlar çünkü çeviri müşterileri evraklarına noter onayı alabilmek için sadece o noter dairesinde bulunan mütercim/tercümanla işlem yapmak zorunda kalırlar. Bu durum hukuka aykırıdır çünkü Noterlik Kanunu’nun 6.  kısmında noterlik dairesi içindeki çalışma düzeni açıklanırken sadece başkatip, katip ve hizmetlilerin bu alanda çalışması gerektiği söylenir. Yani hiçbir noter kendi dairesindeki çalışma alanı içinde daimi olarak çevirmen bulundurma yetkisine sahip değildir.

Öte taraftan Noterlik Kanunu’nun 7. kısımında Noterlerin Yükümlülük ve Hakları Bölümü’ndeki 50. maddesi’nde hiçbir hizmet ve görevin noterlikle birleşemeyeceği kesin olarak ifade edilir. Böylelikle hiçbir noterlik kendini tercüme bürosu yerine koyup dairesi içinde daimi mütercim/tercüman bulunduramaz.

Noterlik Kanunu’nun 122.maddesi’ne göre noterlikler Cumhuriyet savcıları, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişleri ve Türkiye Noterler Birliği tarafından sürekli olarak teftiş edilmeliler ancak durum pek de öyle yürümüyor. Örneğin mütercim/tercümanlık meselesi üzerine yapılan resmî şikayetlerde Türkiye Noterler Birliği herhangi bir esastan soruşturma yapmaya gerek duymaksızın “her noter dilediği mütercim/tercümanla çalışabilir” deyip kestirip atıyor. 

Bu durum keyfiyete ve rant sistemine meşruiyet sağlamaktan başka bir şey değildir. O halde sormak gerekiyor; neden bir mütercim/tercümanı bir noter onaylayıp yemin zaptı verip işlem yapıyorken, aynı kişiye başka bir noter onay vermeyip işlem yaptırmıyor? Burada hangi noter suç işliyor, onaylayan mı yoksa red kararı veren mi? 

Bu sistemde çok açık bir keyfiyet var ve bu keyfiyete müsaade eden Noterlik Kanunu’ndaki yasal boşluk giderilmediği sürece de rant düzeni devam edecek. Mütercim/tercüman seçimi sadece hukuk eğitimi olan noterlerin ve bazılarının sadece lise mezunu veya iki yıllık yüksekokul mezunu olan başkatiplerin inisiyatifine bırakılmamalı; yasal esas ve usulleri keskin ve net biçimde belirlenmeli.

Görsel: Clarisse Meyer/unsplash.com