Seksenli yılların başlarında İtalya’da gerek tasarım gerekse güç anlamında Ferrari ve Lamborghini arasında kıyasıya bir rekabet yaşanırken, otomotiv mühendisi Claudio Zampolli ve onun uzun yıllar müşterisi ve dostu olan Oscar ödüllü İtalyan müzik bestecisi Giorgio Moroder tarafından Modena’da sessizce ve oldukça gizli yürütülen iddialı bir proje yürütülüyordu; “benzersiz, lüks, cesur, yenilikçi, çok zenginler için özel siparişle üretilecek, kişiselleştirilebilir, hayallerin ötesinde ve İtalyan süper spor otomobil hiyerarşisini yerle bir edecek spor bir otomobil”.
Otomobillere merakıyla tanınan Moroder projenin finansörü olarak ortak olmuştu. Okuyucular Moroder’i Oscar aldığı Midnight Express, Flashdance “What a Feeling”, Top Gun “Take My Breathe Away” gibi bestelerinden hatırlayacaklardır. Prototip çıkana kadar otomobilin üzerinde çalışan kısıtlı sayıdaki mühendis dışında kimsenin durumdan haberi yoktu. Zampolli bir röportajında ailesinin bile projeden haberlerinin olmadığını söyleyecekti. Geçtiğimiz mart ayında hayatını kaybeden ve otomobil dünyasının efsanevi tasarımcısı Marcello Gandini tarafından tasarlanan ve Lamborghini mühendislerinden Oliviero Pedrazzi, Ianose Bronzatti, İchille Bevini, Giancarlo Guerra gibi isimlerle planlanan Cizeta-Moroder V16T hayata geçirilmeye çalışılıyordu. Özellikle kaporta söz konusu olduğunda oldukça deneyimli Guerra dışında kimse böyle bir şeye cesaret edemezdi. Otomobil daha sonraları tüketicileri ve kamuoyu tarafından Cizeta V16 kısa adıyla anılacaktı. Cizeta ismi Cladio Zampolli’nin isim ve soyadının baş harfleri olan CZ’nin İtalyanca teleffuzundan üretilmişti. (Ci-Zeta). İlk üretim Aralık 1988 yılında Los Angeles’da bir basın toplantısıyla görücüye çıktı ve gerek tasarımı, gerek lüks detayları ve her şeyden önemlisi 540 beygir gücü (O dönem için F40’dan 60 beygir daha fazla…) ve iki metreden uzun dev genişliğiyle büyük sükse yaptı. Zampolli verdiği bir röportajda her zaman büyük şeylerden büyülendiğini, çocukluğundan beri büyük ve güçlü arabaları sevdiğini, V8 Ferrari ve Lamborghini’leri sevdiğini ama kendi isminin baş harflerini taşıyan bir otomobil olacaksa çok daha özel olması gerektiğini söyleyecekti.
Zampolli bu girişimi başlatmadan önce altmışlı yıllarda Lamborghini’de test ve geliştirme mühendisi olarak çalışmış, daha sonra Los Angeles’e yerleşerek İtalyan lüks otomobilleri satan ve satış sonrası servis hizmetleri veren bir şirket kurmuştu. Ancak uzun yıllardır hayali kendi ismini taşıyan gerek tasarım gerekse güç anlamında, bugüne kadar yapılmış en iyi spor otomobili üretmekti. Adından da anlaşılacağı gibi otomobilin en büyük özelliğini arka aksta, yolcu koltuklarının arkasına yan olarak monte edilmiş ve ancak sığan çift sıralı alüminyum 6.000 cc.lik bir V16 motor oluşturuyordu. Manuel beş vitesli araçta V8 motorlarda kullanılan Bosch K-Jetronic yakıt enjeksiyon sistemi (daha sonraları ise Bologna’da eski Weber-Marelli çalışanlarından oluşan bir şirket tarafından özel olarak imal edilen bir sistem kullanılacaktı.), 64 valf ve üstten sekiz eksantrik mil kullanılmıştı. Bir mühendislik harikası olan bu sistem yan yana konmuş iki V8 motordan çok daha fazlasıydı. 16 silindir seçilmesinin ise iki sebebi vardı; birincisi küçük ve ayrıcalıklı bir otomobil üreticisi olan Zampolli’nin 16 silindirle PR yapma ve dikkatleri üzerine çekme isteği, ikincisi ise çok güçlü, torklu ama aynı zamanda uysal ve kullanım kolaylığı sağlayan bir otomobil yaratma isteğiydi. Zampolli uzun yıllar lüks İtalyan spor otomobillerle uğraştığından bu otomobillerin servis ve bakımlarının oldukça zahmetli, sorunlu, uzmanlık isteyen ve masraflı bir iş olduğunu biliyordu, o yüzden bu sıkıntıları tamamen yok etmese de oldukça azaltacak bir motor tasarlatmıştı.
Gandini otomobilin ön tasarımında Lamborghini Diablo için yaptığı tasarım ögelerini kullandı, aslında ilk taslaklarda otomobilin tamamında Diablo etkisi gözüküyordu ancak Zampolli’nin istediği değişikliklerle arka taraf tamamen özgün ve eşsiz bir hale gelecekti. Zampolli tasarım anlamında her şeyin yalın, basit, kullanışlı, sportif, zarif ve kullanıcı dostu olmasını istiyordu ve bu yüzden karmaşık teknolojilerden uzak durdu. Eski yarış arabalarını temel alıyordu, “yağ ve ısı göstergelerine kim bakar ki?” diyerek bir çok göstergeyi kullanmaktan vazgeçti. “Lüks araba almak isteyen gider Mercedes alır” diyecek kadar bu konuda netti. Ön tarafta o güne kadar hiçbir otomobilde kullanılmamış olan dikey yerleştirilmiş, açılır kapanır dört far yer almaktaydı.
Otomobil en yüksek hız olarak 328 km/saat ve 0’dan 100’e hızlanması 4 saniye olarak planlanmıştı. İlk üretilen prototipin dış kısmı inci beyazı içi ise kırmızı deri kaplıydı ve bir çok lüks özelliği barındırıyordu. Özel üretim deri kaplama, bir spor otomobil için ferah bir iç dizayn, çelikle güçlendirilmiş tavana sahip alüminyum gövde, üst düzey bir müzik sistemi ve klima, Brembo tarafından geliştirilmiş özel ve etkileyici fren sistemi, araca özel süspansiyonlar, 180 km hızda bile efektif bir ses ve ısı yalıtımı, çift radyatör, Pirelli tarafından üretilmiş ve o güne dek yapılmış en büyük lastikler (önde 245/40 ve arkada 334/35)… Tüm üretimler kendi atölyelerinde ve Modena’da bulunan, lüks spor otomobillere aşina yerel atölyelerde yapıldı. Bu ilk prototip ikilinin ortaklıkları dağıldıktan sonra Moroder’de kaldı ve yıllar sonra iyi bir restorasyondan geçirildikten sonra Sotheby’s müzayedesinde 1.363.500 dolara satıldı. Moroder daha sonraki yıllarda kendisine sorulduğunda Cizeta V16T için “sert erkekler için bir otomobil yapmak istedik” diyecekti. O dönem için Countach’lara, Testarossa’lara, Diablos ve F40’lara bakıldığında haklıydı da.
Otomobilin her detayı incelikle düşünülmüş ve tasarlanmıştı. Yalnızca logosu için bile uzun bir tasarım süreci yaşanmış, logo Philedelphia’da bir yarışmada tasarım ödülü almıştı. Logoda yer alan sarı ve mavi Modena’ya olan bağlığın ve gururun bir simgesi olarak şehrin renklerini taşımaktadır. Kurt kafaları ise hem güç ve cesaret anlamına gelmekte olup hem de Roma’yı kuran Mars’ın yetim çocukları Romus ve Remulus’u besleyen Tiberya dişi kurduna göndermedir.
Yapılan planlamalar ayda bir otomobil üretmek olsa da 1991 yılından şirketin 1995 yılında Los Angeles’a taşınmasına kadar geçen sürede prototip dahil olmak üzeri yalnızca 12 adet üretilebilecekti. Zampolli yola çıkarken sınırlı sayıda otomobil üreteceğini, butik ve özel bir imalatçı olacağını belirtmişti. Bunun nedenini de “yılda 50 otomobil üretmeye başlarsam kadromu genişletmem lazım, böyle bir otomobili bu kalitede üretecek uzman bulmak imkansız” diyerek açıklamıştı. 1991 yılında otomobilin yaklaşık liste fiya 650 bin dolar civarındaydı. Daha sonraları ise 1999 ve 2003 yıllarında biri “coupe” diğeri “spyder” olarak iki otomobil daha tamamlanarak satılacaktı. 2018 yılında Zampolli yapılan bir röportajda otomobilin hala üretimde olduğunu ve sipariş üzerine yapılabileceğini söylemiş olmasına, şirketin web sitesinin bugün bile hala açık olmasına rağmen 2003 yılından sonra bir daha üretilmemiştir.
Ciezeta V16t, Bugatti Veyron piyasaya çıkana kadar otomobil dağının kralı olarak kalacaktı…