Üç yıl savaşı olarak da bilinen 1812 yılı Amerika-Büyük Britanya savaşı sırasında askerlere yiyecek gönderen New York’lu iş insanı Samuel Wilson’ın sandıkların üzerinde “devlet malı” ibaresi olarak koyduğu U.S. (United States) damgası zamanla Amerika devletini ve ulusal kimliği simgeleyen “Uncle Sam” alegorisine dönüşecekti.
Ve “Uncle Sam” gerçek bir insan olsaydı kullanacağı otomobil herhalde Chevy El Camino olurdu.
Amerika’da çok sevilen iki araç tipini birleştiren ve efsane haline gelmiş, otomotiv tarihinde benzersiz bir yere sahip olan El Camino, otomobil ve kamyonetin eşsiz, mükemmel bir karışımıdır. Sanılanın aksine ilk çıkış noktası Amerika değil Avustralya’dır. Rivayete göre bir çiftçinin eşi Ford yetkililerine mektup yazar ve hafta içi domuzlarını taşıyabileceği Pazar günü ise güzel kıyafetlerini giyip kiliseye gidebileceği bir araca ihtiyacı olduğunu söyler. Böylelikle Ford’un tasarımcısı Lew Bandt tarafından dizayn edilerek Avusturalyalıların “Coupe Utility”nin kısaltması olarak “Ute” olarak adlandırdıkları bu hibrit otomobil; Ford Ranchero ortaya çıkar. Hikayede gerçeklik payı olmasa bile ekonominin gelişimi ve refahla birlikte dönemin ihtiyaçlarını ve otomobilin çıkış gerekçesini oldukça doğru ortaya koyuyor: Bir kamyonun pratikliği ve işlevselliği, binek otomobil konforu, şık, kendine baktıran bir tasarım ve güçlü motoruyla yüksek bir performans…
1957 yılında satışa sunulan Ford Ranchero’nun başarısından ve yeni bir segment oluşturmasından (Ranchero piyasaya sürüldüğü yıl 21.706 adet satılmıştı) yola çıkan General Motors, 1958 yılında Chevrolet Impala’nın ön tasarımını bir kamyonet kasasıyla birleştirerek bu segmente el attı. Şık, alçak bir profile sahip El Camino hem pratik ihtiyaçlara hem de performans tutkunlarına hitap eden bir dizi motor seçeneği sunuyordu. 16 Ekim 1958’de tanıtımını yaptığı otomobili; ”Bir binek otomobili bir pikabın kargo kapasitesiyle birleştiren, etkileyici ve şık görünümü ile taşımacılığın başına gelen en güzel şey” olarak tanımlayacaktı. Tanım doğruydu ve GM “Yükü omuzlayan en güzel şey” (It was the most beautiful thing that shouldered a load) reklam sloganıyla ilk yıl Ford Ranchero’nun satışlarını geçecekti.
El Camino İspanyolca “yol” anlamına geliyor ve bu otomobili oldukça iyi tanımlayan bir isim. O yıllarda piyasalardaki durgunluk ve küçük motorlu otomobillere olan eğilim yüzünden El Camino 64 yılına kadar değişiklik yapmadan satışlarına devam etti. “Baby Boomer”ların artık aile olmasıyla birlikte tek koltuk artık yeterli değildi ve kamyonet bölümü artık çok da bir şey ifade etmiyordu ve satışlar düşmeye başlamıştı. Ford ise Ranchero’yu güçlü motoru olan Ford Falcon üzerine konumlamıştı ve satışları hala iyi gidiyordu. El Camino, 1964’teki güçlü otomobil savaşlarının ortasında yeniden canlandırıldı. Tıpkı Ranchero’nun tam boyutlu Fairlane’den kompakt Falcon’a geçmesi gibi, ikinci ve üçüncü nesil El Camino da Chevelle’i temel alıyordu ve yüksek performanslı efsanevi 454 V8 gibi özel motorlara sahipti.
El Camino 1964-80 yılları arasında her jenerasyonda gerek tasarım gerekse motor özellikleri bağlamında değişiklik gösterdi. Ve her geçen yıl daha fazla güç ve daha fazla estetik eklendi. 1968’de Chevrolet, üçüncü nesil için 396 V8 motora sahip kamyonetten ziyade yarış arabasını andıran SS modelini piyasaya sürdü. 1970 yılında, El Camino’lar 450 beygir gücü ve 500 pound-ft tork üreten 454 V8 motorla tüm zamanların en özel ve hala koleksiyonerler tarafından aranan “muscle car”larında biri olacaktı. GM 80’lerdeki petrol krizi ve azalan satışlar nedeniyle hayatta kalmaya çalışan El Camino’nun üretimini tasarruf amacıyla 1985 yılında Meksika’ya taşıdı. Aynı dönemlerde yükselişte olan Chevrolet S-10 pikapının başarısı ise El Camino’nun 1987’de üretiminin durdurulmasına neden olacaktı. .
El Camino’nun üretimi 1987 model yılıyla sona erdi, ancak El Camino’nun ruhu Holden Ute ve HSV Maloo ile devam etti Chevrolet, 2003-2006 yılları arasında El Camino benzeri bir araç olan Chevrolet SSR’yi piyasaya sürdü.
Chevrolet El Camino yeni nesillerinde performansa büyük ağırlık vermesiyle zaman içerisinde filmlerde, müzikte, televizyon şovlarında da boy göstererek ikonik statüsünü oluşturdu ve macera, özgürlük ruhunu temsil eden bir Amerikan sembolü haline geldi.
El Camino süspansiyon açısından hiçbir zaman Ranchero’nun arazi ve yük taşıma kapasitesine sahip olmasa da performans ve günlük kullanım açısından her zaman daha çok tercih edildi. (Hot Rod dergisi , drag yarışına uygun özel yüksek performanslı arka aksa sahip 1959 model El Camino 348cid V8 dört vitesli aracı test ettiğinde 0’dan 60mph’ye 7 saniyede çıktığını belgeleyecekti.) The Drive dergisi El Camino’yu “dünyanın en sevilen araba kamyonudur” olarak tanımlayacak kadar işi daha ileri götürecekti.
Chevrolet El Camino endüstriyel bir kamyonete benzersiz tasarım ve güç kazandırdı. Popüler modelleri lüks bir otelin önüne park edilebilecek kadar şık ve bir çiftlikte çalışacak kadar pratikti. El Camino’yu Orta Amerika’nın çiftlik/tarım/küçük esnaf odaklı yaşam tarzının zenginleşmeyle birlikte kültür değişiminin ara geçiş öğesi olarak tanımlamak mümkün. Kült bir klasik otomobil olarak popüler kültürde yer alması zaman içerisinde çekiciliğini daha da artırmıştır.
B.B. King garajında duran 1956 Cadillac Eldorado Biarritz, 1978 Rolls Royce Silver Ghost gibi otomobillere rağmen hafta sonlarını 1984 Chevy El Camino ile geçirmeyi tercih edecek, Steve McQueen’den Bill Clinton’a (gerçi bavullarını yerleştirmek için arka bölüme suni çim halı koyduğu için alay konusu olmuştu) hatta Lady Gaga’ya kadar uzanan geniş bir yelpazede El Camino her zaman farklı ve özel bir yerde duracaktı.
Gerek Breaking Bad’in ikinci sezonunda gerekse devam filmi “El Camino: A Breaking Bad Movie”de Jesse, El Camino hayali kurarken Toyota almak zorunda kalacaktır. Dizi ve filmde El Camino özgürlüğe, intikama ve acı dolu bir geçmişe giden yolun önemli bir simgesidir. Yalnızca “Breaking Bad” de değil, 2012 yapımı “Jack Reacher”, 2004 yapımı “Kill Bill Volume 2”, 2007 yapımı “No Country for Old Men” gibi özellikli filmlerde de kendini gösterecekti. El Camino’dan bahsederken 2005-2009 yılları arasında yayınlanan “My Name Is Earl” dizisini anmamak olmaz. 2001 yapımı “The Mexican” filminde ise Brad Pitt’in direksiyona geçtiğinde “El Caminoooo” demesi unutulmaz…
El Camino açtığı segmentle günümüzde büyük şehirlerde de oldukça rağbet gören lüks kamyonet fikrinin babası olarak tarihteki yerini aldı. Günümüzün lüks binek otomobillerinin alçak şasi olarak El Camino benzeri modelleri bir gün çıkar mı bilemeyiz ama çıktığı takdirde büyük bir talep olacağı tartışılmaz.