Okulu özlemek…

0
304

TDK tanımına göre özlemek kelimesi ‘’Bir kimseyi, bir yeri veya bir şeyi görmeyi, ona kavuşmayı istemek, göreceği gelmek’’ anlamındadır.  Ne çok özledik okulumuzu, arkadaşlarımızı, öğretmenlerimizi, sınıflarımızı… Gerçekten hepimiz birbirimizi çok özledik.  6 Eylül Pazartesi 2021 tarihi itibari ile tüm okullarımızı yüz yüze eğitim ile haftada 5 gün ve tam zamanlı olacak şekilde açtık.  Anaokulu ve birinci sınıflara başlayan miniklerin korkulu heyecanını, büyük sınıflarda olan çocukların neşelerini, onların bu hallerine tanık olan biz eğitimcilerin keyfini görmeliydiniz. Bir eğitimci olarak pazartesi yaşanan ne bitmeyen ebeveyn soruları, ne trafik ne de koşturmaca hiçbir şey keyfimi kaçıramadı. Eğitimdeki kayıpları telafi etmek, bir an önce yüz yüze eğitime geçiş yapmak zorunda olduğumuzu hep söyledik. Şimdi bu başlangıcı iyi değerlendirme zamanı.

Sadece imkânı olan çocuklarımıza ekrandan bilgiyi aktardığımız, dijital araçlarla etkileşim sağlamaya çalıştığımız koskoca bir buçuk eğitim öğretim yılı sonunda, çocuklar okullarda akranlarıyla oyun oynayarak, grup çalışmalarına katılarak, dokunarak, yaşayarak öğrenme imkânı ile bütünsel gelişimleri için yeniden bir araya geldiler. Öğrencilerin, akademik başarının desteklenmesi, topluma uyumlarının sağlanması ve mesleki hayatlarında başarılı olmaları için sosyal ve duygusal becerilerin gelişimi tüm dünyada önem kazanmaya başladı. Yapılan araştırmalar, sosyal-duygusal becerilerin öğrenme süreçlerini doğrudan etkilediğini, çocukların duygularını ifade edemediği, çevreleriyle iletişim kuramadıkları, empati yapamadıkları ve karar alamadıkları zaman, bulundukları ortama uyum sağlayamadıklarını, bu ortam öğrenme ortamı ise öğrenmenin negatif yönde etkilendiğini göstermektedir.

Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) tarafından 2019 yılında Sosyal ve Duygusal Beceriler Araştırması başlatılmış, 9 ayrı ülkeden biri olarak Türkiye de bu araştırmada yer almıştır. Daha önce yapılmış ve yapılmaya devam eden uluslararası değerlendirme uygulamalarından farklı olarak, bu çalışma önemli kuramlara dayandırılarak, sadece öğrencilerin sosyal ve duygusal becerilerini odağına alan öncü niteliğindedir. Çalışmada dikkate alınan sosyal ve duygusal özellikler; başkalarıyla etkileşimde olma, açık fikirlilik, iş birliği, duygu düzenleme ve görev performansı şeklinde 5 başlıkla gruplandırılmıştır.

Türkiye İstanbul ilinden 10 ve 15 yaş grubu olarak farklı iki grubun katıldığı, karşılaşmalı değerlendirildiği çalışmada ortaya çıkan sonuçları özetlemeye çalışacağım. 10 yaş grubu öğrencilerin neredeyse tamamının sosyal ve duygusal beceri gelişimleri 15 yaş grubu öğrencilerine göre daha fazla olduğu gözlendi. Bu durumun 15 yaş grubundaki ergenlik süreciyle bağlantılı olduğu düşünüldü. Akademik başarı ile en güçlü ilişkiye sahip değişkenlerin, merak, sabır ve güven olduğu görüldü. Kız ve erkek öğrencilerin sosyal ve duygusal beceri puan ortalamaları arasındaki farklar becerilere göre önemli değişimler gösterdi. Kız öğrenciler özellikle görev performansı, iş birliği ve açık fikirlilik becerilerinde daha yüksek ortalama puanlara sahip iken erkek öğrencilerin duygu düzenleme ve başkalarıyla etkileşimde olma becerilerindeki ortalama puanları daha yüksek izlendi.

Sonuçlar, eğitim süreçlerinin, öğrencilerin merakını artıracak şekilde ve güven duyacakları bir ortamda gerçekleştirilmesinin, başarılarını da artırdığını gösterdi. Güveni artırmak için öğrencilerin kendi aralarında ve öğretmenlerle olan etkileşiminin çoğaltılması ve olumlu okul iklimine katkı sağlayan unsurların kullanılabileceği ifade edildi. Müfredat dışı sanat ve spor etkinliklerine katılımın öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimini desteklediği, bu etkinliklere katılımın öğrencilerde merak ve yaratıcılık özelliklerine katkı sağladığı görüldü. Araştırma sonucunda; öğrenme ortamlarının güvenilir, öğrenmenin merak uyandıracak şekilde tasarlanması, sabırlı ve istikrar gerektirecek çalışmalara yer verilmesi gerektiğini bir kez daha fark ettik. 

Raporu ayrıntılı incelemek isterseniz linkini sizler için paylaşmak isterim.

https://www.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2021_09/07170836_No19_-_OECD_Sosyal_ve_Duygusal_Beceriler_Arastirmasi.pdf

Tabii ki bütün bunları takip ederken, yaşadığımız pandemi sürecini unutmamak gerekir. MEB’in yayınladığı Covid-19 önlemleri bilgilendirme kitapçığını, veli ve öğrenci bilgilendirme kitapçıklarını titizlikle okumalı ve uygulamalıyız.

(https://www.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2021_09/01112425_MEB_Salgin_Brosur.pdf)

(http://covid19.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2021_05/04122044_19120430_Ogrencibilgilendirme.pdf)

(http://covid19.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2021_05/04122122_24093214_Veli.pdf)

Tedbirlerimizi almamıza rağmen, okullarda covid-19 pozitif vaka çıkması durumunda, hangi uygulamaları yapmamız gerektiğine hâkim olmalı, bu konuda MEB’in yayınladığı rehber eşliğinde vaka algoritmalarını çok iyi yönetmeliyiz.

(https://www.meb.gov.tr/okullarda-covid-19-pozitif-vaka-cikmasi-durumunda-yapilmasi-gereken-uygulamalar-rehberi-hazirlandi/haber/23988/tr)

Bütün bu yönergeleri ve kılavuzları yalnızca biz eğitimcilerin değil, tüm ebeveynlerin de takip etmesi gerekir ki okullarımız bir daha kapanma sürecine girmesin. Okuma oranının çok düştüğü, bir yazıyı sonuna kadar okumanın her geçen gün zor geldiği gerçeğini bilsem de, güncel konuları bir ebeveyn olarak araştırmanızı, takip etmenizi, MEB ve okullarınız tarafından sizlere ulaştırılan her türlü yönergeyi okumamız gerektiğini hatırlatmak isterim. Konu hakkında bilgi sahibi olmanız, çocuklarınızın soracağı sorulara yanıtınızın olmasını, onların da aldıkları her yanıt ile hem sizlerin hem de bizlerin yanındayken, kendilerine rehberlik eden birilerinin varlığını hissetmenin güvenini yaşayacaklarını unutmamalıyız.