Sinan: Bundan sonra nereye gideceğiz?
İlhami Işık: Zor bir soru. Biz şuanda Suriye’de yaşanan güç kavgasının kurbanıyız. Suriye’deki gelişmeler Türkiye’yi etkiler.
Sinan: Suriye’nin Türkiye’nin bir iç meselesi haline gelmesinde Erdoğan’ın hatası yok mu?
İlhami Işık: Elbette hatası var. Bir yerde olumlu şeyler varsa, hatalar da vardır.
Sinan: İlginç bir söyleminiz var. Kandil’in yaptığı her şeyi kötü niyete bağlıyorsunuz. Ama Erdoğan’ın hataları söz konusu olduğunda mutlaka “anlaşılır sebepler” bulmaya çalışıyorsunuz. Erdoğan’ı bu kadar aklamaya çalışmanızda sıkıntılı bir durum yok mu?
İlhami Işık: Biz Kürtlerin canı çok yandı. Biz hâlâ atalarımızın mezarlarının nerede olduğunu bilmiyoruz. İlk defa onurumuzla, gururumuzla, şerefimizle temsil edileceğimiz bir dönemi elde ettik ve PKK bunu engelledi. Ben nasıl öfkelenmeyeyim? PKK şerefli bir barış ihtimalini şiddetle sona erdirdi. PKK’ye olan öfkem dinmiyor ki dönüp devlete, Erdoğan’a, Ak Parti’ye “sen şunu niye yapmadın” diyeyim? PKK’nin yaptığı şey, devletin bütün bahanelerinin toplamı etmiyor şu anda. Sorun burada!
Sinan: İktidar bu hesaplaşmanın dışına nasıl çıkacak peki?
İlhami Işık: Çıkar. Sadece bize özgü bir şey değil. Ama çıkar. Çünkü, Kürtler hemen hemen bölgedeki her olaydan etkileniyor. Bütün bölgelerde yaşadıkları için. Orada yaşanan her dram, her olumsuzluk ya da olumluluk direkt Kürtleri etkilediği için bundan zor olmuyor
Sinan: Kürt uluslaşmasından bahsedebilir miyiz?
İlhami Işık: Bilinç olarak tabiî ki.
Sinan: O zaman bu uluslaşma sürecinin bir sonucu olacaktır herhalde? Artık bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Kürtler açısından diyebilir miyiz?
İlhami ışık: Herkes açısından böyle bu… Türkiye açısından da, iran, ırak açısından da…
Sinan: Eğer Kürtler uluslaşma sürecini tamamlıyorsa, Erdoğan’ın ısrarcı olduğu “tek devlet, tek bayrak, tek millet” sloganı işlemeyecek?
İlhami Işık: Yoo? Bu önünde engel değil ki? Amerika’da da tek bayrak, tek devlet var!
Sinan: Ama “Amerika Birleşik Devletleri”…
İlhami Işık: Bu engel değil onu demeye çalışıyorum. Tek devlet, bayrak, marş.. Amerika’da yok mu? Bunlar hayatın akışına engel olan şeyler değil. Hayatın akışı açısından tek engel nerede durduğunuzla, ne istediğinizle alakalıdır. Yani siz ölümler üzerinden mi yürüyeceksiniz, yoksa beraber, konuşarak, eksikleri gidererek, yanlışları düzelterek mi ilerleyeceksiniz? Yani sen bir Kürdü öldürerek mi Kürde sesleneceksin ya da Türk’ü daha iyi yaşatarak mı Türk’e sesleneceksin? Sorun burada… Diğerleri ayrıntıdır. Yaşadık onun için diyorum sana. Çekostovakya davulla, zurnayla ayrıldı. Ama bak Suriye’de kanlı savaşlar var 5 yıldır… Ayrılamıyor. Demek ki başka bir şeydir o
Sinan: Deminki soruma tekrar döneyim o zaman. Nereye gidiyoruz? Bundan sonra Kandil nasıl bir tutum alacak? Öcalan ne yapacak? Devlet ne yapacak? HDP ne yapacak?
İlhami Işık: Şubat ayını böyle yaşayacağız.
Sinan: Kanlı şekilde?
İlhami Işık: Kanlı bölümü en aza indiriliyor. Çok kanlı geçti çünkü. 1 hafta 10 gün içerisinde biter bu şehirlerdeki şeyler. Ve bu sefer eğer devlet bizim tarif ettiğimiz bir devlet ise Kürtlerin yüreğine dokunmalıdır.
Sinan: Restorasyona başlayarak?
İlhami Işık: Tabiî ki. Onu yaparsa, biz ondan sonra çok rahat konuşuruz. Yok “ben PKK’yı yendim, artık umurumda değil” diyen bir devletse, ciddi kırılmalarla karşı karşıya kalacağız. Bundan sonra devletin elinde artık her şey… Şimdiye kadar PKK’nın elindeydi ama 10-15 gün sonra artık her şey devletin elinde. Devlet yüreklere dokunursa, yeniden barışın tesis edilmesinin, adına ne koyarsanız koyun ama hedefi barış olan bir hareketin gelişmesinin önü açılır.
Sinan: Sizin sezgileriniz ne yönde peki? Devlet nasıl bir yol izleyecek bu noktadan sonra? Kibre mi kapılacak yoksa yeniden çözüme mi yönelecek?
İlhami Işık: Bu devletin başka çaresi de yok. Kendisinin nereden ve niçin vurulduğunu da biliyor. Adamın karnına vurmuşlar, ah sırtım demiş ya? Ee ben senin karnına vurdum? E sırtım olsaydı karnıma vuramazdın demiş. Devlet bu durumda olduğunu biliyor. Benim söylediğim ilk şıkkı hayata geçireceğine, yani Kürdün yüreğine dokunacağına inanıyorum. O zaman her şey yerli yerine oturur.
Sinan: Kürtlerin yüreğine dokunacak davranış nedir?
İlhami Işık: Bir kere PKK üzerinden Kürtlerin cezalandırılması tarih olmalıdır. 100 yıldır bu yapıldı. Bu bahane gösterilerek Kürtler toplu cezalandırıldı. Bir sorun yaşıyoruz, bu sorunun yaşanmasını istemezdik ama yaşadık. Bir daha yaşanmaması adına biz beraber çare üretmeliyiz. Dokunma budur.
Sinan: Yani çözüm süreci devam etmeli?
İlhami Işık: Edecek tabi. Elbette etmeli. Üstelik bu sefer çok daha sağlam, çok daha oturaklı devam etmelidir.
Sinan: Yasal bir zemine oturtulabilir mi peki çözüm süreci? Erdoğan nasıl bir yol izleyecek sizce?
İlhami Işık: Erdoğan’ın bu ülkede mevcut konumu ya da Ak Partinin kalıcı olmasının yolu Kürtleri kazanmaktan geçer. Eğer bu devlet komşu devletlere benzemek istemiyorsa, Kürtlerle beraber yaşaması lazım. Ama Kürtlerin onuru, şerefi ve gururuyla beraber yaşanması lazım! Bunu en iyi bilenin Erdoğan olduğuna inanıyorum. Umuyorum daha doğrusu. Bunu göreceğiz zaten. Ama devletin de böyle düşündüğünü biliyorum. Temenni olarak değil, bir bilgi olarak söylüyorum bunu. Böyle olunca çare de kolaylaşıyor. Bu şiddet engelledi bütün bunları konuşup hayata geçirmemizi. Bu şiddetten de kurtulacağız.
Sinan: Şiddetten kurtulmanın yolunu PKK’nin yenilmesine bağlıyorsunuz ama?
İlhami Işık: Askeri anlamda yenilmesi gerekiyor. Birincisi, örgütün doğasına aykırıdır mevcut durum. Bir şehir örgütü değildir PKK, bir dağ örgütüdür. İkincisi ülkenin sosyolojisine aykırıdır mevcut durum. Çünkü tarihte hiçbir zaman gerçek bir iç savaş yaşanmadı bu coğrafyada. Bu toplumun bir yaşama içgüdüsü var. Sen eğer şiddeti yükseltirsen, kimse kalmaz orada, herkes batıya göçer. O zaman senin aradığın nedir? Şimdi sen toplumuna göre siyaset yapmazsan, toplumun beklentilerini karşılamazsan yok olursun. Tarihin dinamiklerine aykırıdır bu yaşananlar.
Sinan: 40 yıla yakın süredir yaşananlar gösterdi ki PKK tamamen yok olmayacak. Dağa mı çekilecek peki?
İlhami Işık: Hayır! Gerekmiyor artık. Bu devletin eskiden “nerede bir Kürt varsa o düşmandır” gibi bir anlayışı vardı. Artık yok o anlayış. Diyor ki Türkiye sınırları içerisinde silahlı bir güç istemiyorum arkadaş! Senin Kandil’de, Suriye’de silahlı olup olmadığınla ilgilenmiyor.
Sinan: Yeter ki Türkiye içerisinde silahı bırak, dışarıda ne yaparsan yap?
İlhami Işık: Tabiî ki! Şimdi karşına böyle gelmiş bir devletle silahlı mücadeleye devam kararını nasıl alıyorsun sen? Bunun izahı olabilir mi? Sana diyor ki benim sınırlarım dahilinde silahı tamamen bırak, siyaset yap. Ben yanlış yaparsam bile siyaset yap, kazan!
Sinan: Ne zaman siyaset yaptıysa tepesine binen bir devlet oldu ama? Neden, nasıl güvensin? Son seçim kampanyasında yakılan HDP binalarına bir bakın?
İlhami Işık: Onu hesaplamaya kalkarsak Ak Parti binaları daha fazla saldırıya uğradı.
Sinan: Yok canım arşivler orada duruyor işte?
İlhami Işık: İşte mesele burada! Öyle bir algı oluşturuluyor ki? Böyle dönemlerin kaderidir zaten, her şey olduğundan daha fazla gösterilir. Oyle değil halbuki. Yakılan iş yerleri, marketler, ATM’ler, Ak Parti binaları, bunların dökümünü yaptığın zaman HDP’ninki devede kulak kalır. Bir araştırın bunu.
Sinan: Yapmayın İlhami Bey, Atatürk büstü öptürülen, linç edilmeye kalkışılan inşaat işçilerinden yakılan binalara kadar hepsi gazete arşivlerinde…
İlhami Işık: Son 7 yıldır yapılan bütün yürüyüşlerde camlar, çerçeveler indirilmiştir. En barışçıl Newroz gösterileri de dahildir buna. Kim hangi istatistiği tutuyor? Abartılı bunlar.
Sinan: PKK askeri olarak yenildi diyorsunuz, Bu noktadan sonra PYD bir tehtit olmaktan çıkacak mı Türkiye için?
İlhami Işık: Böyle olunca çıkar tabiî ki. Irak Kürdistan’ı tehdit mi? Niye? Türkiye’ye düşmanlık yapmadığı için. Güney Kürdistan dedi ki, “ben sana düşman değilim”. Türkiye de dedi ki “sen bana düşman değilsen, ben sana hiç değilim”
Sinan: Cenevre toplantıları çöktü. Ne olacak bundan sonraki. Suriye’nin içinden biz nasıl elimizi çekeceğiz?
İlhami Işık: Tarihte savaşları her zaman kravatlılar başlattı, üniformalılar savaştı, kravatlılar masada o savaşı bitirdi. Bu da böyle olacak. Ortadoğu’nun artık istikrara kavuşması gerekiyor. Dünya açısından da bu böyle… Bu savaşın artık kimseye bir şey kazandırmayacağı, aksine daha büyük sorunlar açtığı ortada. Öyle ya da böyle bitecek bu savaş. Bak Avrupa kapısına yığılan mültecilerle karşılaştığı anda nasıl şoka girdi. Sürdüremezler bunu artık.