Bir İmaj Büyücüsü: Özlem Çakır

0
321

Ulvi Yaman: Arap ülkeleri de dahil olmak üzere bir çok farklı ülkeden danışmanlık verdiğiniz insanlar, gruplar olduğunu biliyorum. İş dünyasında stil evrensel midir? Farklı coğrafyalarda, kültürlerde değişiklik gösteriyor mu?

Özlem Çakır: Arap ülkeleri konusu şöyle aslında; ben Dubai, Abu Dabi ve Katar’da lüks markalara, mücehver ve saat markalarına, büyük lüks mağazalar da çalışanlara eğitimler verdim. Louis Vitton ve Bulgari markalarıyla çalıştım, Bulgari için Avrupa’da da eğitimler verdim; Londra, Roma, Münih, Paris. Orada bireysel danışmanlık yapmadım fakat şöyle söyleyebilirim stil kişiye göre, kişiye özgü bir kavramdır. Stil sahibi olmak da öyle. Stil kişiye yakışandır ama sadece giyim değildir, stil sahibi olmak denildiğinde sadece giyim akla gelmemeli. Stil bir insanın hayat görüşüdür, hayatın karşısındaki duruşudur. Aynı zamanda kendisini taşımasıdır, sunmasıdır, ifade etmesidir. Kareografisidir. Ve tabii ki beden dili ve bunlarla bağlantılı olarak giydikleridir. Burada görüntü, stilin görüntü boyutunda evrensel bazı tarzlardan bahsedebiliriz. Klasik bir stil, spor, dramatik bir stil, elegan bir stil, avangard bir stil diye kategorilendirebiliriz ama artık bu tip ayrımlar gittikçe ortadan kalkıyor. Dolayısıyla stilin her ne kadar evrensel bir boyutu olsa da çok kişiye özeldir demek daha doğru olacaktır. Tabi bir de burada şunu söyleyebiliriz, farklı coğrafya ve kültür derken etnik kıyafetler, yöresel kıyafetler kousu var, farklı coğrafyalar ve kültürler karşımıza farklı tarzlar çıkartabiliyor ama sanırım bu soruda onu kastetmiyoruz.

Ulvi Yaman: Saat ve dolmakalemi hala arzu nesnesi olarak gören biri olarak bu soru kendim için. Gerek cep telefonları gerek tabletler, diz üstü bilgisayarlar sürekli elimizin altında, zamana artık oradan bakıyoruz ve saat artık gerçek işlevini, zaman gösterme aracı olma özelliğini kaybetti. Keza artık ağırlıklı olarak bilgisayar, cep telefonu, tablet klavyeleri kullandığımız için kalem de öyle.  Hala iyi bir aksesuar mıdır sizce?

Özlem Çakır: Her ikisi de bence muazzam aksesuarlardır. Bir erkeğin,  bir kadının da öyle tabi ama öncelikle bir erkeğin, çok fazla aksesuar olmadığı için en değerli aksesuarlarındandır. Saatin işlevsel olarak kullanımının dışında saat erkeğin mücehveridir aslında. Düşündüğümüzde özel yapım, özel işçilik arkasında hikayesi olan bir saati ya da dolmakalemi aldığınızda bunun sizden oğlunuza, babadan oğula da kalabileceğini, sizden sonraki jenarasyona geçebileceğini ve “vintage” bir mücehver olabileceğini de göz ardı etmediğimiz zaman daha da fazla değer kazanıyor. Arkasındaki hikayeyi bilmek, o dönemde bu saat yapılırken nereden esinlenilmiş ya da bu dolmakalemde sanatçılar bunu yaparken nasıl çalışmışlar bazen bakıyorsunuz dünyanın bazı saat markalarında onu yapan ustalardan bir tane kalmış ya da iki tane kalmış ve ne kadar detaylı bir iş, milimetrik alanlarda ne kadar özen göstererek çalışıyorlar, estetik ve değerli bir ürün ortaya çıkarıyorlar. Dolayısıyla biz hala telefonlarımızdan saate bakabiliriz, klavye kullanabiliriz ama arkasındaki hikayeyi düşündüğümüzde saat ve kalem dediğim gibi müthiş aksesuarlar.

Ulvi Yaman: İyi giyinmek, iyi bir stil sahibi olmak pahalı bir şey mi? Mutlaka dünyaca ünlü, tanınmış markalara muhtaç mıyız? Yoksa her bütçeye göre bir stil yaratmak mümkün mü?

Özlem Çakır: Sokak modasına baktığımız ve gençleri takip ettiğimiz zaman ne kadar kısıtlı bir bütçeyle nasıl mucizeler yarattığını görüyoruz. Hayır marka almak katiyyen şart değil. Stil sahibi olmak için önemli olan şeyler şunlar; bir kere uygunluk faktörünü öncelikli olarak dile getirmemiz lazım. Neye uygunluk? Kişinin yaptığı işe uygunluk. Ben size baktığım zaman yaptığınız işi kılık kıyafetinizden de aşağı yukarı anlayabiliyor muyum, geleneksel ve tutucu bir sektörde misiniz, yaratıcı bir sektörde misiniz, artistik bir iş mi yapıyorsunuz, mimar mısınz, avukat mısınız… Aşağı yukarı bunu anlayabilmek mesela. Pozisyonunuza uygun giyim, bu da bence çok önemli. Hedeflerinize uygun giyim önemli. Bunun dışında vücudunuza uygun giyim çok önemli çünkü taşıyamayacağınızdar kıyafetler ya da bol kıyafetlerle stil sahibi olunmaz. İnsanın kendi vücudunu tanıyarak o vücudu doğru giydirmesi gerekiyor. Sonra renk kombinasyonları; renk tonlamanıza uygun renkler iyi görünmenize yardımcı olur,renk analizinizi yaptırdınız mı, biliyor musunuz?. Bunu internetten de “color analiysis” diye araştırıp, bulup bakabilirler, ‘yotube’da da videolar var, bulabilirler kendi renklerini, kendilerine, yüzlerine yakın bölgede yakışabilecek renkleri çünkü yüzünüze yakın, belden yukarıdaki bölgede doğru renkleri giydiğinizde, renk analizinize göre doğru makyaj renklerini kullandığınızda çok daha çekici görünebiliyorsunuz. Aksesuarlarınızda da aynı şekilde,  altın tonlarında mı yoksa beyaz metal tonlarında mı takılar kullanacaksınız? Bütün bunların, hepsinin renk analizleriyle doğr udan alakası var. Bunları yaptıktan sonra vücuda uygunluk bir diğer konu daha önce söylediğim gibi, daha sonra bu kıyafetlerin birbirleriyle kombinlenmesi, bir ruh katabilmek, ruh harenizi katmak, bununla eğlenmek…bunu bir vazife gibi düşünmemek, sabah gardrobunuzu açtığınızda kıyafetleriniz arasında gezinirken aynı zamanda o günkü ruh halinize göre aksesuarlarla “mix and mach”ler yaparak bunları bütünleştirip dışarıya çıkmak… Ve bunu yaparken de stil sahibi olmak için çok güzel bir postürle, dik bir yürüyüşle, hoş bir beden diliyle, kareografi diyorum ben ona, tabii ki süslemek gerekiyor. Özgüven olmazsa stil hiç olmaz, buu da çok çok önemli bir konu stilde. Özgüveni olmayan bir insanın stilinin olacağını bir kıyafeti giydikten sonra orasını burasını çekiştiriyorsa, o kıyafetin içerisinde rahat değilse, iyi mi kötü mü oldu diye sürekli düşünüyorsa, bu tedirginliği de beden diliyle dışarıya yansıtıacağı için o kişinin stil sahibi olduğunu söylemek mümkün olmayacaktır. Ben her zaman şunu sorarım kişiye; dış dünyaya ne mesaj vermek istiyorsun? Sen nasıl bir insansın? Kendini nasıl görüyorsun ve ne mesaj vermek istiyorsun? O doğrultuda kılık kıyafetini, aksesurlarını seçmeli diye düşünüyorum. Örneğin ben duygusal yapıya sahip bir insanım, bir kadınım ama romantik değilim o zaman benim çiçekli böcekli kıyafetlerle hiç işim olmaz, olmamalı. İnce aksesuarlarla olmaz. Ben büyük montürlü yüzükler, büyük küpeler severim. Daha “statement jewelery” severim. “Statement” parçaları severim. Çok fazla aksesuar, her gün satın alayım diye bir kaygı içerisinde değilim ama aldığım her parçanın “statement” bir parça olmasından yanayım her zaman. Ve bedenimi tanıyarak giyinmek ve o giyidğimi de özgüvenle taşımak isterim. Dolayısıyla da danışanlarıma her zaman bakın bununla rahat etmiyorsunuz, belki bunu denemekte fayda var diye mutlaka yol gösteririm. Her bütçeye göre bir stil yaratmak kesinlikle mümkün. Beyoğlu’ndaki pasajlara gidip müthiş kombinler çıkaran gençler biliyorum ben. Çok yaratıcılar. İnstagramda takip ettiklerim var, hem Türkiye’den hem yurt dışından. Sokak modasinın prensesleri ve prensleri diyorum ben onlara. Müthiş, müthiş giyiniyorlar. Ve müthiş ilham veriyorlar. Özellikle renk kombinasyonları konusunda da çok yaratıcılar.