Birbirimizden Başka Kimsemiz Yoktu-4

0
761

Sinan Dirlik: Şimdi hukuki ve cezai bir süreç başlayacak elbette…

Murat Aktuğralı: Evet zaten Adıyamanlılar yanımıza gelip otelin sahipleriyle ilgili bir şeyler anlatmaya başladığından itibaren ilk aklımıza gelen şey enkazdan emareler toplamak oldu. Ben teknik olarak konuya hâkim değilim ama gönüllülerin, orada bulunan insanların anlattıklarından hareketle betonun, demirin sıkıntılı olduğu anlaşılıyordu. Bize binanın yapım sürecinde büyük sorunlar yaşandığını, daha önce mühürlendiğini, ek katlar çıkıldığını anlattı insanlar. Biz de hemen elimizden geldiğince enkazdan örnekler topladık. Mümkün olduğunca kayıt almaya çalıştık. Kıbrıs Mimarlar ve Mühendisler Odası da gelip enkazdan örnekler topladı bildiğim kadarıyla. Rapor için DAÜ’den de geldiklerini biliyorum.

Sinan Dirlik: Hukuk süreci zorlu ve zamana yayılı bir süreç olacak. Bu noktada aileler birlikte hareket ediyor gördüğüm kadarıyla.

Murat Aktuğralı: Evet birlikte hareket ediyoruz. Zaten çok büyük bir kamuoyu hassasiyeti oluştu. Haftalardır ülkenin tek gündemi bu diyebilirim. Çünkü bizim toplumumuz böyle bir travma yaşamış değil daha önce. Yani savaşta bile böyle 35 kişinin bir anda topluca hayatını kaybettiği durum olmadı ki bunların 26’sının sadece 13-15 yaşlarındaki çocuklar olması konuyu daha da dramatik hale getiriyor. Şu anda Kıbrıs Barolar Birliği, Türkiye Barolar Birliği ile koordineli olarak hareket ediyor. Ayrıca gönüllü avukatlar grubu da var konuyla yakından ilgilenen.

Sinan Dirlik: İsias’ta aynı zamanda Türkiyeli tur rehberleri grubu da vardı. Gencecik çocuklardı onlar da… Onların aileleri ile temasınız oldu mu?

Murat Aktuğralı: O ailelerden bizimle temas kuranlar var. Onlarla da istişare içindeyiz ama davayla ilgili Türkiye üzerinden herhangi bir girişim yapılıp yapılmadığıyla ilgili bilgim yok.

Aktuğralı Ailesi | 02

Sinan Dirlik: Davanın bundan sonraki seyrinin nasıl olacağını düşünüyorsunuz? Türkiye yargısına, adalete güven duyuyor musunuz?

Murat Aktuğralı: Güvenmek istiyoruz. Çünkü yapabileceğimiz başka bir şey, güvenebileceğimiz başka bir mekanizma yok. Ben orada olan, depremi yaşayan biri olarak söylüyorum Sinan Bey. Depremin ne kadar geniş bir alanda, ne kadar ağır bir hasar verdiğini gördüm, yaşadım, biliyorum. 50 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğinden söz ediliyor. Yani bir ülke bir savaşa girerse bilemiyorum bu kadar ağır bir kayıp olur mu? Savaştan beter bir durum! Bu coğrafyada depremler hep oldu, hep olacak. Ama hiç ders çıkarılmamış geçmişten. Beni en çok üzen şey bu. Azıcık, yani azıcık bilimin uyarılarına kulak verilseydi, azıcık kurallara uygun binalar yapılsaydı bizim çocuklarımızı kaybettiğimiz o binalardan belki yaralı olarak kurtulabilme şansları olacaktı. Ama bu zihniyet!… Paranın öncelenmesi mi dersiniz, rant mı dersiniz adına, ne derseniz deyin, bu zihniyet hüküm sürdüğü sürece bu kayıplar hiç bitmeyecek. Depremler hep olacak, suçsuz insanlar hep ölecek, analar babalar hep ağlayacak. Bunu diyebilirim sadece… Umarım yargı çalışır, umarım hukukun üstünlüğü ilkesi burada devreye girer ve adalet sağlanır. Aksi takdirde bu kayıplar hep devam edecek.

Sinan Dirlik: Sizi çok yordum. Yükünüz çok ama çok ağır. Sadece sabırlar dileyebiliyorum ve gireceğiniz hukuk mücadelesinde direnme enerjisi dileyebiliyorum. Bu yük öyle ağır ki, tek başınıza taşıyamazsınız, taşımamalısınız. Bizler vereceğiniz hukuki mücadelede sonuna kadar yanınızda olmaya, konuyu gündemde tutmaya çalışacağımızın sözünü verebiliriz… Son sözü size bırakıyorum…

Murat Aktuğralı: Gerek Kıbrıs, gerek Türkiye kamuoyundan, yetkililerden tek dileğimiz adil bir yargılama için bize destek olmaları. Kıbrıs’taki yetkililer de vatandaşlarının haklarına sahip çıkarak bu davanın hızlı, sağlıklı ve adil biçimde sonuçlanmasının takipçisi olmalı.  Dünyanın dört bir yanından, hiç tanımadığımız insanlardan mesajlar alıyoruz. Bizimle daha önce hiç ilgisi olmayan insanlardan. Büyük bir dayanışma ağının oluştuğunu görüyor, biliyor, hissediyoruz. Biliyoruz ki bu sadece bizim acımız değil. Binlerce, onbinlerce insan kaybedildi bu depremde. Binlerce yuva yıkıldı. Bizler çocuklarımızı bu şekilde yitireceğimizi aklımızın ucundan geçiremezdik. İşte “kader” falan deniyor. Biz bunun kader olduğuna inanmıyoruz. Bizim çocuklarımızı, bu onbinlerce insanı deprem öldürmedi. Bizim çocuklarımızı, onbinlerce insanı bu zihniyet öldürdü. Usulsüz işlere imza atanlar, usulsüz binaları yapanlar, buna göz yumanlar öldürdü. Bizim evlerimizin ışığını, neşesini alıp götürdüler Sinan Bey. Onu söyleyebilirim sadece… Bu arada hem kendi adıma hem bütün aileler adına sizlere de desteğiniz için teşekkür ederim. Umarım artık insanların ağlamayacağı günler yakın olsun.