Gişe Memuru (2010) ve Sarmaşık (2015) filmlerinin yönetmeni Tolga Karaçelik’le gemi, iktidar, hiyerarşi ve gönüllü kolluk kavramları hakkında söyleştik. Bu, sadece sinema hakkında bir söyleşi değil kuşkusuz. Kaldı ki sinemanın halihazırda sadece sinemayla ilgili olduğunu kim söyleyebilir ki?
Aydın Aksu: Kaptan Beybaba (Osman Alkaş), “Bütün olmalıyız, birlik olmalıyız. Eğer birlik olursak, bütün olursak gemide sorun çıkmaz,” diyor. Aslında denemiyor da değiller ama olmuyor; birlik kurulamıyor. Birlik olmak tahakküm kurmak demek; oysa tahakkümü yıkan bir yönü var gemi personelinin. Birlik olmak konusunda ne düşünüyorsunuz?
Tolga Karaçelik: Şahsi olarak birlik olmaya alerjim var; bu hep böyle oldu. Çocukken de böyleydi bu. Bir grup insan arasında olmaktan, yalnız olmak kadar zevk alıyorum hep aldım. Ama birlik hissi beni hep bir şekilde rahatsız etti ve kısıtlayıcı hissettirdi ve uzak durdum.
Aydın Aksu: Yine Beybaba’nın repliklerinden anladığımız kadarıyla geminin selameti için birlik olmak da yetmiyor; ast-üst ilişkisinin kurulması ve korunması da gerekiyor. Maazallah, “ayaklar baş olursa, kıyamet kopar.” Aslında kopuyor da… Ne dersiniz, bugünün Türkiye’sinde ayaklar ayak olarak mı kalmalı, yoksa hiyerarşi yıkılmalı mı? Sahi, kime yarıyor bu hiyerarşiler?
Tolga Karaçelik: Ayaklar başlar bakış açınızla alakadar bir konudur. Gücün el değiştirmiş olduğu bir dönemde de yaşadığımızı iddia edebilirsiniz, gücün el değiştirmesine ramak kaldığı bir dönemde yaşadığımızı da iddia edebilirsiniz. Her biri teker teker doğru olabileceği gibi aynı anda da doğru olabilir. Hiyerarşi konusunda ise hiçbir şey sadece siyah veya sadece beyaz değildir. Hiyerarşi kurabilme yeteneği sayesinde homo sapiens evrimin tüm dezavantajlarını avantaja çevirmeyi bilip şu ana kadar hayatta kalabildi.
Aydın Aksu: Siz kendi alanınızda, sinemada, hiyerarşilerle karşılaşıyor musunuz? Tavrınız ne oluyor böyle durumlarda?
Tolga Karaçelik: Sinema ve set hiyerarşinin bariz bir şekilde yaşandığı bir ortamdır. Ast–üst ilişkisinin olmadığı bir setin varolabileceğini sanmıyorum.
Aydın Aksu: Cenk’in (Nadir Sarıbacak) niyeti neydi? Gerçekten baş mı olmak istiyordu? Yoksa sınıfsız – imtiyazsız ama saygın bir ayak olarak kalmak kendisi için yeterli miydi?
Tolga Karaçelik: Cenk kimse karışmasın istiyordu bence. Herkes hayatına devam etsin. Oyun oynamadan, kimsenin alanına girmediği bir şekilde devam etmek istiyordu. Hayatın, onlara biçtiği rolün karşılığının olmadığını görüyordu. “Neyin peşindeyiz abi?” diye soruyordu, haklıydı da.
Aydın Aksu: Birlik olmak bir delilik hali midir; yoksa bir paranoya mı? Yoksa ayağın ayak olmaya isyanı mı delilik?
Tolga Karaçelik: Birlik olma ne bir delilik ne bir paranoyadır bir gerçektir. Baskı potansiyelini içinde barındırır ve dolayısıyla paranoya ve delilik yaratma potansiyeli vardır. Bunların tek sebebi olarak tabi ki sayılamaz. Ayağın ayak olmaya isyanına ise bazı alkol dillerinde farkındalık denir.
Aydın Aksu: Sarmaşık’ın gemisi epey tuhaf bir mekân; Michel Foucault’nun tanımladığı anlamda bir heterotopya. Heterotopyalar çok özel mekânlardır. Örneğin ilkel toplumlarda kriz heterotopyaları olarak adlandırılan belli bir heterotopya biçimi vardır; bunlar kriz dönemindeki bireylere ayrılmış kutsal mekânlardır. “Heterotopyanın kendi içlerinde bağdaşmaz olan birçok mekânı tek bir gerçek yerde yan yana koyma gücü vardır,” diyor Foucault. Gemide hangi mekânları bir araya getirdiniz? Gerçekten memleket mi bu gemi?
Tolga Karaçelik: Heterotopyaları iktidar kavramından arınmış bir şekilde inceleyemezsiniz Foucault’ya göre. Kamera ne kadar bir büyüteç–mikroskop ise gemi sınırları olması sebebiyle, bu sınırların içerisinde sınırsız-sonsuz olan bireyleri inceleyebileceğim olanağı sundu bana. Memleket kadar önemli olan –belki de daha önemlisi– sonsuzluğu ile insan ve onun neşesi korkusu azmi açlığı tokluğu hırsı kızgınlığı öfkesi ve sevgisi.
Aydın Aksu: Gişe Memuru’nda gişenin adıydı Afar; Sarmaşık’taysa limanın adı. Araf’ın anagramı gibi görünüyor Afar; tam olarak neyi imliyor? Afar neresi?
Tolga Karaçelik: Şans eseri denk gelmiş… Ben bir liman ismi sanıyordum.
Aydın Aksu: Şu anda bilmediğimi fark ediyorum, geminin adı ne?
Tolga Karaçelik: Geminin adı önemli değil.
Aydın Aksu: “Böyledir bu amına koduğumun çocukları. Tanımak istiyorsan güç vereceksin bunlara,” diyor Cenk. Bekçi Murtaza da gemide miydi? Bekçi Murtaza(lar) hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tolga Karaçelik: İktidar adına sözlerimden birisidir bu. Sözümü filmde söyledikten sonra bir de açıklama yapmayı seyirciye haksızlık, seyirciyi hafife almak olarak görüyorum. Gizli kibir korktuğum bir şeydir.
Aydın Aksu: “Eğer siz vermediyseniz, sizi gözetlediği bu kadar gözü nereden buldu? Sizden almadıysa, nasıl oluyor da sizleri dövdüğü bu kadar çok eli olabiliyor? Kentleri çiğnediği ayaklar sizinkiler değilse bunları nereden almıştır? Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa üzerinizde nasıl iktidarı olabilir?” diye soruyordu Etienne de La Boétie, 1548’de. Henüz değişen bir şey yok. Geminin gönüllü kulları hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Tolga Karaçelik: İktidar iktidar olmak ister bu kadar basit, hep daha ister. Bunda şaşırtıcı olan bir şey yok, suçlanacak da bir şey yok. Geminin gönüllü kulları hakkında “Siz siz ah siz!” demeyi de kibirli ve üstten bakan bir tavır olarak görüyorum.
Aydın Aksu: “Ve inanılmaz bir şey oldu, Tanrım / Denizin ta kendisi çürüdü. / Ve sümük gibi olmuş sularda / Sümüklü yaratıklar sürünüp yürüdü,” diyor Samuel Taylor Coleridge. Deniz nasıl ve neden çürür?
Tolga Karaçelik: Hareket etmeyen değişmeyen her şey çürür. Zaman da çürür. Dıştan çok sert gibi gözüken kabuklar da kırılır, sarmallar daha göze görünür. O sulardaki aksinde çürür. Bulandırmak istersin görmemek için. Küçük dalgalar kafanı dağıtır. Ecza dolabını açsın ister bazıları, bazıları Allah’a daha yaklaşır. Misal, Coleridge afyonun en güzelini içmiş, güzel bir insandı.
Aydın Aksu: Film sanıyorum yirmi kadar festivalde yer aldı şu ana kadar. Sundance Film Festivali ya da Toronto Film Festivali gibi, yurtdışındaki festivallerde ve gösterimlerde aldığı tepkileri merak ediyorum; orada nasıl karşılandı? Güncel politikayla bağ kuran yorumlarla karşılaştınız mı örneğin?
Tolga Karaçelik: Karşılaştım. Başkalarının tepkileri hakkında konuşmaktan bir şekilde utanıyorum ama mutlu oldum diyebilirim genelde aldığımız tepkilerden.
Aydın Aksu: Son olarak şunu sormak istiyorum: Neden Adana Demirspor?
Tolga Karaçelik: Tavrını seviyorum, duruşunu seviyorum… Şunu nasıl sevmezsin ki… ‘Bunca yıl gözden uzakta/ ıssızlarda karanlıklarda/ sevdamızı büyüttük biz şimşeğiz / şampiyonluk uzak olsa da,’ diyenleri nasıl sevmezsin ki!
Röportaj: Aydın Aksu
TOLGA KARAÇELİK: 19 Mayıs 1981, İstanbul doğumlu Tolga Karaçelik, Gişe Memuru (2011) ve Sarmaşık (2014) filmlerini yönetti. Sarmaşık filmi 52. Antalya Film Şenliği (2015) “En İyi Film”, 22. Adana Altın Koza Film Şenliği (2015) “En İyi Yönetmen” ve East End Film Festivali (2015) “En İyi Film” ödüllerinin sahibi oldu.
İZLE
Gişe Memuru (Film)