Başlığı perde arkasındaki kadın olarak koydum çünkü uzun yıllardır Türkiye’de kültür, sanat, eğlence alanındaki bir çok önemli projenin arkasında Selma var. Perde arkası diyorum çünkü bizim sektördeki bir çok isim çok önemli işlere imza atsalar da kamuoyu tarafından bilinmez, tanınmaz. Yalnızca sektörde çok iyi bilinirler. Üniversiteyle başlayan otuz yılı aşan arkadaşlığımız boyunca yoğunluktan çok bir araya gelemesek de aynı sektörlerde olduğumuz için yaptığı işleri yakından takip edip büyük keyif aldım. Arkadaşım olduğu için gurur duydum. Bu sektörde profesyonelliğine sonsuz güvendiğim, uzmanlığıyla ilgili herhangi bir projeyi aklımda tek bir soru işareti olmadan emanet edeceğim parmakla sayılacak uzmanların arasında Perde Arkasındaki Kadın: Selma Semiz.
İnsanlar ikiye ayrılır klişesine inanmasam da bizim sektörde insanları ikiye ayırmak mümkün; birincisi işini iyi yapmaya çalışanlar, ikincisi işini iyi yaparken aynı zamanda çok eğlenenler, yaptıkları işten büyük keyif alanlar. Otuz beş yılı aşkın meslek hayatımda işinden bu kadar keyif alan, enerjisi hiç düşmeyen çok az insan gördüm.
İyi ki bu sektörü seçmiş, iyi ki benim arkadaşım olmuş diyerek sizleri Selma ile baş başa bırakıyorum, keyifli okumalar…
Ulvi Yaman Mart 2023
Ulvi Yaman: Selmacım öncelikle çok teşekkür ediyorum, her zaman çok yoğun olduğunu biliyorum, beni kırmadın ve röportaj için vakit ayırdın. Bu röportaj benim açımdan oldukça zor, öncelikle arkadaşım olduğun ve yaptığın işlere değer verdiğim için seni doğru anlatabilmek, doğru soruları sorabilmek büyük bir sorumluluk, ikincisi ise Türkiye’de kültür/sanat alanında perde arkasında çok önemli işler yaptın, sektör profesyonelleri arasında çok iyi tanınsan da kültür/sanat tüketicileri seni çok iyi tanımıyorlar, bugüne kadar imza attığın çok önemli projeleri atlamak istemiyorum. Marmara Üniversiteli İletişim Fakültesinde farklı bölümlerde birlikte okuduk, çoğumuzun yaptığı gibi sen de profesyonel iş yaşamına haberci olarak başlamayı tercih etin. Hafızam beni yanıltıyorsa düzelt, bir çok kanalda Ali Kırca, Uğur Dündar gibi isimlerle çalıştın. İstihbarat, siyaset, kültür/sanat haberleri, toplumsal olaylar gibi konularda uzmanlaştın, 99 depremiyle ilgili haberlerini çok net hatırlıyorum. Biraz o yıllardan konuşarak başlayalım mı? Türkiye’de medya sektörü o yıllarda nasıldı, bugünle biraz karşılaştırır mısın? Neler yaptın ve sonra neden medya sektöründen ayrıldın.
Selma Semiz: Ulvicim, bu röportaja başladığımızda henüz 6 Şubat 2023 sabahı yaşanmamıştı. Ama evet benim kişisel tarihimde hem mesleki hem ruhsal olarak derin izler bırakmış olan 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremleri yer alıyor. Önce soru bu olmasa da, 6 Şubat’ın etkilerine değinmeliyim. 99’dan bu yana çok fazla felakete tanıklık ettik.
Ancak bu kez 2023 yılında, bu kadar teknoloji bu kadar acı tecrübe ve bu kadar bilinç düzeyine rağmen yaşananlar herkes gibi beni de kilitledi! Ben bilinçli bir tercih olarak yapmadım belki ama, 40 gün yas süresini oğlumu okula yollayıp, onunla ilgili görevlerimi yerine getirmenin dışında durarak geçirdim. İlk üç hafta sadece sosyal medya ve ekran başında haber takip edip, ağlamak ve yardım faaliyetlerine network, lojistik ve maddi – manevi destek ile geçti. Sonrasında da hayat ile bağımı hemen kuramadım maalesef. Orada görev yapan tüm gazetecilerin ve gönüllülerin yaşadıklarını birebir yaşamış ve bilen biri olarak, acı ile kavrulanlardan biriydim.
Şimdi geçmişe dönersek. Evet mesleğe Ali Kırca ile ATV Haber’de, Siyaset Meydanı’nın ilk stajyeri olarak başladım. İlk mesai günümde Ali Kırca ve rahmetli Feyzi Öktem ( Siyaset Meydanı Koordinatörü ) “hadi gel seni yemeğe götürelim” diye, beni yönetim katına götürmüş, gazetenin üst düzey yönetimi ile tanıştırmışlardı. Birkaç gün sonra bir pazar günü, erkenden işe gittiğimde de haber merkezinde sadece Ali Kırca henüz gelmişti. Akşam programda da Mesut Yılmaz konuk olacaktı. Bana “Mesut Bey’i bir arayıp bana bağlayabilir misin?” dedi. Sekteri henüz gelmemişti. Rehberden Mesut Yılmaz’ın ev telefonunu bulup çevirdim, Berna Hanım çıktı, “Ali Kırca görüşmek istiyor” dedim, ama telefonu aktarmayı beceremedim. Ali Kırca odasından sekreter masasına geldi, konuştular Mesut Bey ile.
Bunları tam da sorunun cevabı olarak anlatıyorum. Ben orta halli bir ailenin çocuğu olarak Marmara İletişim’deki hocam Prof. Dr. Özden Çankaya tarafından Fevzi Bey’e tavsiye edilip staja gönderilmiştim. Ve gördüğüm muamele buydu. Çok el bebek gül bebek çalıştığımı düşündüm hep. ATV Haber, grubun gözbebeği idi. Çok el üstünde tutulurduk. Ayşenur Arslan, Ferhat Boratav, Oğuz Haksever, Kemal Gülmüş yöneticilerimizdi. Mete Çubukçu, Rıdvan Akar mesai arkadaşlarımdı. Arzu Gürcan, Gürkan Zengin, Çiğdem Anat, rahmetli Tayfun Talipoğlu, rahmetli Baki Şehirlioğlu, Yavuz Oğhan, Murat Çelik, Erhan Karadağ, Şirin Payzın, Zeynep Özyol, Hüseyin Yılmaz Serkan Tahmaz, Turgut Erat, Bertan Ayduk, Hakan Gülte, Ünal Oymak, Zafer Balkan, Muharrem Çağlar, Emrullah Erdinç; rakip kanallarda olsak da hep dost olduğumuz Murat Dündar, Murat İde, Alihan Sönmez, Nazlı Çelik, adını şu an hatırlayamadıklarım affetsin ama, efsane isimlerle çalıştım.
O yıllardan bu yana süren dostluklarım da PR dünyasında cebimdeki en büyük sermaye oldu. Ama elbette o zaman bilincine varamadığım sosyal haklar konusunda benim dönemimde tüm gazeteci arkadaşlarımız maalesef çok mağdur edilmişiz. 212’siz ve sendikasız çalışmanın acısını şimdi emeklilik günlerimiz gelince anladık.
Ancak, bugünden oraya baktığımızda, gazetecilik saygın ve iyi kazanılan bir meslekti. Ben Ali Kırca ile ATV Haber’den Uğur Dündar ile Star Haber’e transfer oldum. Uğur bey ile çalışmak apayrı bir üniversite eğitimi gibiydi. Marmara İletişim, ATV Haber, Uğur Dündar ve BKM bana ayrı ayrı diplomalar kazandırdı. Medyadan ayrılmadım, kovuldum:)) Uğur Dündar ile Cem Uzan’ın arası açıldı, Uğur bey, oraya kendi getirdiği hepimizin tazminatını cebinden ödeyerek ayrılırken bizi de götürüyordu yanında. Başka bir yere geçene dek geçinmemiz için istifa etsek de tazminat almamızı böyle sağlıyordu. Ama o yıllar için çok olağanüstü bir durum yaşandı ve Uğur Bey ayrıldı, ertesi gün Ali Kırca Star Haber ile anlaştı. Bana da, “kal eski ekip devam edelim” dediler. Bir süre daha çalıştım Star’da, bu kez Uzan – Doğan Grubu savaşı başladı. Hepimiz ilk etapta değil ama zaman içinde kovulduk:)) Ben 1-2 hafta hayata küstüm bunalımda evde yattım.