Ressam Pınar Civan: “Bugün cesaretle kullandığım renklerde, özgür fırça darbelerimde Afrika deneyimlerim var”

0
296

Ben bugüne kadar Twitter’da 3-4 kez hesap açıp kapattım. Uygulamaya kimi zaman çalıştığım kurum için, kimi zaman işlerin yoğunluğundan veda ettim. Twitter enteresan bir mecra ve bu mecrada yıllar içinde her hesabı yeniden açtığımda bulduğum, bir kısmı ile yüzyüze tanış olduğum, bir kısmı da hiç yüzyüze karşılaşma aynı masaya oturma şansımız olmasa da gerçekten iyi arkadaşlarım var. İşte bu arkadaşlardan biri Ressam Pınar Civan. Pınar Civan biz Twitter’da tanıştığımızda kendini ressam olarak tanımlamıyordu. Yazarlık ve fotoğrafla ilgilendiğini biliyordum. Zaman içinde yavaş yavaş önce resimlerini, sonra eserlerinin başarılarını görmeye başladık. Pınar’ın eserlerinin orjinalini görmek mümkün olmadı ama yüksek çözünürlüklü fotoğraflarını gördüm. Resimlerin bende genellikle coşku, neşe, heyecan uyandıran kat kat boyaların renklerin içinde gözlerimi bir oraya gezdiren eserler. Pınar son olarak geçtiğimiz ay sanat dünyasının en önemli etkinliklerinden biri olan Paris Contemporary’de eserlerini sergiledi. İşte o günlerde Pınar ile sanat üzerine bir söyleşi yapsak ne güzel olur dedim. Ortaya aşağıdaki keyifli röportaj çıktı:

Tamer Durak: 3 kıtada farklı şehirlerde yaşadığını biliyorum. Ayrıca resim sanatına eğilmeden önce fotoğraf ve yazı ile de ilgilendiğini bu alanlarda da çalışmaların olduğunu biliyorum. Resime yöneldiğinde seni yaşadığın yerlerden en çok hangisi etkiledi? 

Pınar Civan: Hiç tereddütsüz Afrika. Gittiğimde ne ile karşılacağımı hiç bilmeden, tamamen gençliğin cesareti ile çıktığım bir yoldu ve sanatıma etkisi bir yana, kim olduğumu en çok şekillendiren 6 yıl oldu. Her anlamda ufuk açan ve inanılmaz ilham veren bir kıta. Ben Batı Afrika’da sırasıyla Fildişi Sahili, Senegal ve Gana’da yaşadım. Hem coğrafya, hem insanlar, hem doğası bilgelik yüklü, bir yandan hayatın en ağır yönlerine tanıklık ediyorsun ama bir yandan da bir hafiflik var. Bütün zıtlıklar o kadar iç içe geçmiş ki, yetişkinlik hayatımın beni en zorlayan anlarını da en çok gülümseten anlarını da orada yaşadım. Ölüm tehlikesi atlattım, evleri basan milislerin elinden askerler tarafından kurtarıldım, kaç kere arabanın camından içeri giren kalaşnikof namlusuyla burun buruna geldim, evim soyuldu vs vs ama hayatımın en içten ve en gerçek insani ilişkilerini de orada kurdum. Renkler, müzik, gelenekler, kulaktan kulağa aktarılan hikayeler, tarih, doğal zenginlikler, danslar, kokular … sanatın hangi dalıyla uğraşırsanız bunların etkisinde kalmamanız imkansız. İlk gittiğim ve uyum sağlamakta zorlandığım zamanlarda, daha tecrübeli bir Fransız bana ‘bak gör, Afrika ateşine tutulacaksın’ demişti. Gençliğin ölçüsüz özgüveniyle ‘sanmıyorum’ demiştim. Haklıymış, Bugün cesaretle kullandığım renklerde, özgür fırça darbelerimde Afrika deneyimlerim var.

Africa From The Sky

Tamer Durak: Resime yöneldiğinde tuval başına geçtiğinde yazı ve fotoğraf geçmişin seni nasıl etkiledi? Resimlerin ve fotoğrafların, yazıların arasında bir bağıntı var mı? Yoksa bu üç disiplin senin için ayrı kulvarlar mı? 

Pınar Civan: Hepsi birbiriyle bağlantılı. Resimlerimde belli bir sahne, manzara veya gerçekçi bir portre tarif etmiyorum, soyut tarzda ve belli bir anın, anının, sahnenin duygusunu yansıtmaya çalışıyorum. Fotoğraf çekerken de bunu yapmaya çalışıyordum. Fotoğraf doğası gereği resim gibi soyut olamıyor ama satır aralarındaki hisleri geçirmek hep ulaşmaya çalıştığım şeydi. Ve tabii bunu metinlerle sağlamlaştırmak. Tuvalin önüne geçtiğimde de çoğunlukla kendi kendime konuşuyorum. Aklımda dönen bir metin, bir cümle, bir mısra oluyor ve gözümün önünde kendi stilimle anlatmak istediğim, beynimin içinde çekilmiş bir kare. Yakında basılacak bir sanat kitabı projem var mesela. Çizimler de metinler de bana ait. Yayına çok güvendiğim ve müthiş işleri olan the Poet House, sevgili İsmail Sertaç Yılmaz hazırlıyor ve basıyor. Dolayısıyla bütün bu disiplinler birbirilerini tamamlıyorlar, biri bitip diğeri başlamıyor, güleceksiniz ama amatör dans geçmişim bile desteğe geliyor. Bir koreografi var çünkü.

Paint Fire

Tamer Durak: Eserlerinde çok farklı materyallerle canlı renkleri iç içe geçiriyorsun, bu materyalleri nereden buluyorsun? Nasıl bütünlüyorsun? Önce kafanda bir fikir oluşturup ona göre mi materyal arıyorsun yoksa bulduğun materyaller mi sana ilham veriyor?

Pınar Civan: Ben hiçbir zaman kurallara, kısıtlamalara bağlı kalmadım, resimde kullandığım materyaller konusunda da bu böyle, çok meraklı ve oyuncu bir tarafım var, kendimi en özgür bıraktığım alan olan resimde bu meraklı ve oyuncu tarafım fırçayı eline alıyor. Deniyorum. Plajdan topladığım kum, sabah elimde kalan kahve, şişenin dibindeki şarap, damlayan mum, zift, pas, sokaklardan aşırdığım poster parçaları, alçı, beton, çöpe atılmış kırpık kumaş parçaları (benimle yürümek bazen utandırabiliyor, çöplerden müthiş hazineler buluyorum) … Ve bir formülü yok, deniyorum, iç güdüsel çalışıyorum, skeç çizerek giriştiğim işler çok nadirdir dolayısıyla ilerledikçe materyaller de bana ilham veriyor ben de eksik materyali gözümü kapatıp hayal edebiliyorum.

Tamer Durak: Resim sanatında etkilendiğin bir isim var mı? Çağdaşın sanatçılardan seni en çok etkileyen kim var? 

Pınar Civan: Olmaz mı, soyut dışavurumculuğun öncü kadınlarından hayranlıkla etkileniyor ve besleniyorum. Mary Abbott, Joan Mitchell, Lee Krasner, Helen Frankenthaler, Sarah Grilo mesela, beni müthiş etkileyen ressamlar. Kadın ressamlara iltimas geçmeyi tercih etmekle birlikte Nicolas de Stael, Sam Francis, Georg Baselitz ve Per Kirkeby sevgimi de beni tanıyanlar bilir (asla sıkılmadan bazı eserler üstünde saatlerce konuşabildiğim için). Beni çok çok etkileyen ve bana çok ilham veren bir kadın ressamı ise özellikle anlatmalıyım. Sally Gabori, Avustralya’nın Bentinck adasının yerlisi, ömründe ilk resim sergisini 81 yaşındayken görüyor, eğitimi yok, daha önce bu sanatın varlığından bile habersiz, resme aşık oluyor ve 81 yaşında resim yapmaya başlıyor. 92 yaşında ölene kadar binlerce eser yaratıyor, inanılmaz canlı renkler, özgür fırça darbeleriyle anayurdunu resmediyor. Hem hikayesini hem eserlerini ilham verici buluyorum ve asla vazgeçmemek mesajıyla paylaşabildiğim herkesle paylaşıyorum. Çağdaş sanatçılardan ise Tracey Emin, Tschabalala Self, Jade Fadojutimi hemen ilk anda aklıma gelen, hayranlıkla takip ettiğim kadın ressamlar. 

Tamer Durak: Eserlerini yaratırken hangi sanat dallarından ya da sanatçılardan besleniyorsun? Örneğin resim yaparken dinlemeyi sevdiğin özel bir müzik türü ya da müzisyen var mı? 

Pınar Civan: Atölyemde caz müzisyeni bir komşum var, çok şanslıyım çünkü çalışma saatlerimiz birbirini tutuyor. Genelde kapısından kafamı uzatıp, ben atölyedeyim hadi şaşırt beni diyorum. Caz dinlemeyi zaten severim, daha doğru bir komşum olamazdı. Kulağımda bir şekilde müzik hep oluyor ama bilinçli bir şeyler dinlediğim anlar çok nadirdir. Genellikle rasgele, ne denk gelirse.

A Kiss Under The Rain

Tamer Durak: Resimlerini bir çok önemli festivalde, fuarda sergiliyorsun, bu festival ve fuarlar için eser nasıl üretiliyor? Nasıl bir iletişim kuruluyor? Bu festival, fuar ve sergilerde karşılaştığın olay ve insanlar sanatını nasıl besliyor? 

Pınar Civan: Bu röportajı yaparken Paris Contemporary Sanat Fuarından henüz döndüm. Ve Madrid’deki sergim için hazırlanmaya başladım bile. Fuarlar yorucu oluyor ama ben insanlarla tanışmayı, konuşmayı, hikayelerini dinlemeyi seviyorum dolayısıyla da beni çok besleyen kaynaklar aynı zamanda. Ayrıca bu kadar üretken enerjiyle, başka başka ülkelerden, ekollerden, yaşlardan, stillerden sanatçıyla yan yana gelebilmek çok ilham veren bir olanak. 

Beni temsil eden galeriyle oturup karşılıklı seçiyoruz eserleri. Ben içimden geldiği gibi çalıştığım için bir duruma, temaya vs göre yaratmıyorum. Bu yüzden beni temsil etmek hem kolay hem zor. Sürpriz şeyler yaratabiliyorum ama diğer yandan çok söz dinlediğim ve ehlilleştirilebileceğim söylenemez. Atölyede -sergi, fuar, seyahat vs olmadığında- haftanın 7 günü uzun saatler geçirebildiğim için epey üretkenim diyebiliriz, malzeme sıkıntısı hiç çekmiyorum ama eserlerin içeriği konusunda da fazlaca gönlüme buyruğum sanırım. 

Tamer Durak: Çağdaş sanatı anlamak, anlamlandırmak bir çok insan için zor, sanatta çağdaşı yakalamak, anlamak, uyum sağlamak için ne yapmalı?

Pınar Civan: Bunun bir matematiği yok sanırım. Ben tablolarımı anlatmayı ve izleyenin tabloyla kuracağı bağı yönlendirmeyi sevmiyorum. Bu anlamda bakanın işini kolaylaştırmıyorum. Ama izleyici ve eser kendi diyaloglarını kursunlar istiyorum. O diyalog kurulursa zaten eser ve bakan kişi arasında bir yakınlıktan söz edebiliyoruz. Ve o yakınlığın kurulması benim için çok önemli. Atölyeye, showroom’a ve sergilere gelenlere aynı şeyi söylüyorum, zorla bir ilişki kurmaya çalışmayın, size hitap edecek eseri zaten görünce anlayacaksınız. Bazen tabloların isimlerine veya tabloya serpiştirdiğim cümlelere ipuçları saklıyorum. Benim için anlamlı ve kendime saklamak istediğim bir tablo yapmıştım. Satmayı düşünmüyorum sadece online sergiledim. Hiç tanımadığım İtalyan bir sanatsever tablonun altına tam da benim aklımdaki hisleri tarif etti. O diyalog bir şekilde kuruluyor yani demek istediğim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz