Neyi Bekliyoruz?

0
191

Madem ortalık toz duman ve herkes birbirine bundan sonra ne olacağını soruyor ya da ben tamamen şizofren bir şekilde böyle olduğunu sanıyorum, o zaman en azından kendi kendime de olsa bir iki kelam edeyim konu hakkında.

Öncelikle Kasım ayının 2. Haftasında başlayan ve ay sonuna kadar hızlı bir şekilde değer kaybeden TL ile herkeste yeniden bir kriz endişesi duhul olmuş olabilir.

Öncelikle sizleri rahatlatayım, şu ana kadar bir kriz içerisinde olmadığımızı düşünen var ise bundan sonrası için endişelenmesine gerek yok. Yazıyı okumayı burada bırakabilirler

Yok, biz zaten baştan beri bir şeylerden işkilleniyorduk sanki bir şeyler olacakmış gibimize geliyordu diyenler var ise devam edebiliriz

Tüm dünyada artan ve illüzyonist Zati Sungur veya David Copperfield’i kıskandıracak yollara başvurularak “yokmuş sayılan” enflasyona ilişkin halen kalıcı çözüm adımları atılabilmiş değil.

Ayrıca geçen hafta sonuna doğru başlayan ve yeni bir varyant dalgasına yol açabilecek olan mutant virüs ile bazı Afrika ülkelerinden uçuşlara yasaklamalar getirilmeye başlandı bile

Ekonomilerin yeniden kapanması ve ekonomik destek paketlerinin yeniden gündeme gelecek olması, enflasyon endişelerinin bir süre daha kenarda beklemesine ve sorunun biraz daha fazla büyümesine yol açacak, ancak bunlara ilişkin öngörüler için biraz daha beklemek ve aşıların bu yeni varyanta karşı ne kadar etkili olduğunun açıklanmasını beklemek daha yerinde olacaktır.

Eğer bu kışı da yeniden kapanmalar ve ekonominin küçülmesi ile geçirecek ise en iyi tahminle Haziran 2022’yi beklemek gerekebilecek. Neyse, dediğim gibi aşılamaların devam etmesi ve varyantlara karşı koruyuculuğu burada çok büyük önem arz ediyor.

Gelelim ülkemize, bizde devam eden faiz indirimleri ve ön yüklemeli indirimler ile ekonomik canlanmaya ilişkin atılan adımların yarattığı TL değer kaybı hem vatandaşı hem de iş dünyasını rahatsız ediyor.

Var olan hızlı değer kayıpları piyasada türlü dedikodu mekanizmalarını yeniden harekete geçirirken mal fiyatlamalarında da dalgalanmalara yol açıyor.

Cari fazla ile enflasyon ile mücadele ve kur ve faiz ikilisinden kurtularak faizin inmesi ile yaratılacak iş ve istihdam artışı politikalarının sonuçlarını görmeyi tercih ettiğimiz bir patikada ilerlerken gün içerisinde 15% e varan TL değer kayıpları 1994 ve 2001 krizlerine benzer bir havanın solunmasına yol açtı, en azından benim nefesim kesildi geçen hafta! Ve her yeni başlayan haftada da bu endişe ile merhaba diyoruz piyasalara.

Kademeli faiz indirimleri ve ardından yaşanan tartışmalar ve bir sonraki faiz kararına ilişkin tartışmalar arasında giderken çok ciddi fiyat artışları ve enflasyon hafızasının yeniden gündeme geldiği bir piyasadan bahsedebiliriz.

90’lı yıllarda var olan enflasyonist ortam ve fiyat artışları ve maaş artışlar, çalışanların satın alma gücünü korumak ile ilgili endişeleri vs. derken bir 15 yılımızı yedik, önümüzdeki 10 yılı da bu şekilde yersek elimizdeki avucumuzdakini de bu enflasyona yedirmeden nasıl bu işin içerisinden çıkarız veya çıkmak için neyi bekliyoruz, emin değilim. Ancak TL kaybı ile yaşanabilecek değer artışları ve maliyetlere binecek ekstra yükler ile daha büyük bir enflasyon ile karşılaşabilme ihtimali gün geçtikçe artıyor. Dünya da halen bu enflasyona çare bulmamışken daha ne kadar süre ile boğuşmaya devam ederiz, bilemiyorum.

Kış zor geçer klişesinden kurtularak veya felaket senaryolarına sapmadan lütfen kendinize sığınacak bir yer bulun ve fırtınadan en az hasarla kurtulmaya bakın.

Sağlıcakla kalın.