Bob Dylan için 2023 hızlı başlayan bir yıl. 82 yaşındaki Nobel ödülü almış ilk müzisyen, idol isim en son 2020’de Rough and Rowdy Ways ile yeni bestelerini yayınlamış, 2021’de ise Bootleg serisinin 16. katalog kaydı The Bootleg Series Vol. 16: Springtime in New York 1980–1985‘u yayınlamıştı. Bu yıl ise önce Ocak ayının sonunda The Bootleg Series Vol. 17: Fragments – Time Out of Mind Sessions (1996–1997) ile hem booglet serisini genişletti. Ancak, inatçı ihtiyar bununla yetinmeyip bu yıl Haziran ayı içinde Shadow Kingdom‘ı çıkardı.
Genelde booglet ya da benzer arşiv kayıtlarını pek sevmesem ve biraz da sevenlerinin etinden sütünden biraz daha yararlanalım diye çıkartıldıklarını düşünsem de Dylan gibi önemli figürlerin bu tür kayıtlarının piyasaya sürülmesinden memnunum. Zira, bu kayıtları tarihe bırakılan notlar gibi görüyorum. Bu tür arşiv kayıtlarda o dönemin ruhunu daha iyi anlıyor, insanların neden o şarkılardan bu kadar etkilendiğini fark ediyorsunuz. Diğer yandan, özellikle müzikle uğraşanlar için, bir bestenin nasıl oluştuğunu anlamak, stüdyoda kayıt sırasında ya da konserlerde müzisyenlerin o şarkıyı nasıl farklı yorumlayabildiklerini duymak için bence çok yararlı. Ben genelde bu tür albümlerde sadece şarkıların yeniden mikslenmiş olanlarını değil albüme alınmamış farklı kayıtlarını ya da o güne kadar gün yüzüne çıkmamış enteresan bir konser versiyonunun olduğu albümleri tercih edenlerdenim. Böylece zamanında bizlere ulaşmış ve bir şekilde etkilemiş, beğendiğimiz şarkı ya da albümlerin üretim süreçlerini daha iyi anlayıp keyifleniyorum.
The Booglet Series Vol. 17: Fragments – Time Out of Mind Sessions
Dylan’ın Booglet serisi de benim sevdiğim tarzda bir seri. The Booglet Series Vol. 17: Fragments – Time Out of Mind Sessions (1996–1997)‘de Dylan’ın 90’lardaki dönüş albümü olarak kabul edilen Time Out of Mind dönemine gidiyoruz. 5 CD’lik devasa bir baskı bu. İlk CD’de Time Out of Mind albümünün yeniden mikslenmiş hali var. Baskının beni heyecanlandıran kısmı ise bu CD’nin dışında kalanlar. İkinci ve üçüncü CD albümdeki şarkıların kayır sırasında çalınan farklı versiyonları var. Time Out of Mind kayıtları sırasında kayda alınmış olan ve Dylan’ın yorumladığı eski bir Amerikan/İskoç halk şarkısı olan The Water Is Wide, 2. CD’de. Bu kayıt bildiğim kadarıyla Dylan’ın ilk kez yayınlanıyor. Bunun dışında, Time Out of Mind döneminde kaydedilip albüme girmemiş ve daha sonra farklı toplama albümlerde ya da canlı kayıtlarda gün yüzüne çıkmış olan Dreamin’ of You, Mississippi gibi şarkılar da 2. ve 3. CD’de ilk versiyonları ile girmiş. Booglet’in 4. CD’si Time Out of Mind turnesi sırasında verilmiş farklı konserlerden oluşturulmuş. Son ve 5. CD ise Time Out of Mind kayıtları sırasında çalışılan şarkıların en ham hallerini içeriyor. Bu CD’de Red River Shore, Marchin’ to the City ve Can’t Wait‘in iki, Mississippi’nin ise üç farklı versiyonu var.
Time Out of Mind Sessions (1996–1997)‘nin ilk 3 CD’inin kayıtları gerçekten çok iyi. Belli ki üzerlerinde çok iyi çalışılmış. Dördüncü CD’deki konser kayıtları ise olduğu kadar. Kayıtlar temiz ama garip bir boşluk hissi yaşatıyor dinlerken. Son CD’deki kayıtlar ise zaten prova kaydı olduğu için yine ilk 3 CD’ye göre daha zayıf ama belli ki onlar da iyice elden geçirilmiş ve ses düzeyleri ve tonlar dengelenmiş. Bu albüm (ya da arşiv kaydı) bence ders gibi kayıtlar içeriyor. Müzikle ilgilenen herkesin dinlerken bulabileceği bir çok güzel nüans saklı içinde. Özellikle 3. ve 5. CD’deki bazı versiyonları dinlerken arkada çalanlara dikkat etmenizi özelikle öneririm. Aynı notalar, aynı sözler, nasıl farklı duygu üretir dersi gibi.
Shadow Kingdom
Dylan’ın bu yılın Haziran ayı başında çıkardığı Shadow Kingdom ise bambaşka bir albüm. 2020 yılında Dylan Rough and Rowdy Ways albümünü pandeminin ortasında çıkarır ancak pandemi sonucu başlayan kapanma sonrasında albümün turnesini tamamlayamaz. İsrail asıllı Amerikalı kadın yönetmen Alma Har’el‘in 2021 yılında Shadow Kingdom: The Early Songs of Bob Dylan isimli yarı belgesel film çekmek istediğini söyleyerek Dylan’a ulaşır. Amaç Dylan’ın ilk dönem şarkılarını söylerken çekilmiş bir sanat filmdir. Filmde Dylan ve yüzleri maskeli bir grup müzisyen ağırlıklı olarak Dylan’ın 60’lı yıllar ortasından 70’li yıllar başına kadar olan şarkılarından oluşan bir listeyi çalarken filme alınacaktır. İşte bu albüm, bu proje için Dylan’ın bir grup müzisyen ile stüdyoya girerek yaptığı kayıtlardan oluşuyor.
Çekilen belgesel film, pek de bir duyuru yapılmadan ve içeriği de çok açıklanmadan 19 Temmuz 2021’de internet üzerinden canlı olarak yayınlanmış. Apple TV Plus’da da halen var. İnternet başında o gün toplanmış olanlar internet üzerinden canlı bir Dylan konseri izleyeceklerini sanmışlar. Ancak, karşılarında siyah beyaz çekilmiş ve daha önce stüdyoda kaydedilmiş düzenlemelerin playback olarak üstüne bindirildiği bir film ile karşılaşmışlar. Bu yüzden albümde çalan müzisyenler ile filmdeki müzisyenler de farklı. Yani iş baya stilize ve biraz da konser videoklibi gibi aslında. Belli ki, Dylan bu işi bahane edip yeni bir şeyler denemek için fırsat yaratmış kendine.
Bu albümü Dylan’ın diskografisinde ilginç bir yer alıyor. Dylan bu albümde, 5. kez davul ve perküsyon kullanmıyor. Grupta Dylan’ın vokali, armonikası ve gitarı dışında akordiyon, kontrabas, gitar ve slide gitar var sadece. Dylan’ın daha önce davul ve perküsyon kullanmadığı 4 albüm daha var. Bunlar 1963’de çıkardığı ilk albümü Bob Dylan, 1964’de çıkardığı efsanevi 3. albümü The Times They Are a-Changin’ ile 1992 ve 1993’de arka arkaya çıkardığı Good as I Been to You ve World Gone Wrong albümleri. Ancak, bu 4 albümde de sadece Dylan’ın kendisi var. Bu albümde ise arkasında bir grup var ancak bu grupta bir davulcu/perküsyoncu bulunmuyor. Bu açıdan, Dylan’ın diskografisinde bir ilk bu albüm.
Shadow Kingdom, toplam 14 şarkıdan oluşuyor. Dylan, albümdeki tüm şarkıları yeniden ve oldukça farklı şekilde düzenlemiş. Albümde When I Paint My Masterpiece, Queen Jane Approximately, Just Like Tom Thumb’s Blues, Forever Young, Watching the River Flow, Tombstone Blues gibi devedişi şarkılar var. Albümdeki eski albümlerden olan şarkılar içinde bir tek Oh Mercy‘den To Be Alone with You var 80’ler ve 90’lardan. Onun da sözleriyle oynamış Dylan. Diğer şarkıların tümü 60’lar ortası ve 70’lerin başlarından.
Albümün kapanışı ise bugüne ait. Dylan bu albümün kayıtlarına başladıklarında bu albüm için de tek bir parça yazmış. Kapanıştaki enstrumental Sierra’s Theme 2020’deki son albümünden beri Dylan’ın yayınladığı ilk yeni şarkısı. Keyifli bir şarkı. Aslında tek bir riff ve melodi üzerinden yürüyen bir tema. Dylan’ın son dönemine, özellikle Rough and Rowdy Ways‘in karanlık ve satirik müziğinin yanında oldukça pozitif ve iç açıcı bir şarkı olmuş. Dinlerken tatlı tatlı akıp gidiyor. Dylan dinlerken insanın pek alışık olmadığı bir şey bu.
Dylan’ın albümdeki eski şarkılara yaptığı düzenlemeler oldukça enteresan geldi bana. En sevdiğim düzenlemeler Most likely You Go Your Way (And I’ll Go Mine), Forever Young, To Be Alone with You, Watching the River Flow, The Wicked Messenger ve Pledging My Time oldu. Forever Young, ruhunu hiç kaybetmeden farklı bir şarkı gibi olmuş. Pledging My Time ise sanki bir blues barına gecenin bir körü gittiğinde Dylan’a denk gelmişsin de bir grup sokak müzisyeni ile takılırken dinliyor gibi olmuş. Beni en çok şaşırtan düzenleme ise Just Like Tom Thumb’s Blues oldu. Bana en sevdiğin beş Dylan şarkısı nedir diye sorsanız o beş şarkının içinde yazacağım şarkılardandır. Şarkının içindeki bir kaç cümleyi yakalamasam kesinlikle şarkının o benim bayıldığım şarkı olduğunu anlayamazdım. Albüm bitince dönüp orijinalini dinleme ihtiyacı hissettiğim tek şarkı bu oldu.
Ben Shadow Kingdom‘u beğendim. Dylan, 90’ların başından beri düzenli olarak eski kayıtlarına dair toplama albümler ve booglet serileri çıkardığı için Time Out of Mind Sessions (1996–1997) beni tatmin eden ve beklenebilecek bir yayın. Ancak Shadow Kingdom böyle bir yayın değil. Açıkçası, Dylan’ın 2020’de Rough and Rowdy Ways‘in çıkartmasının ardından tüm müzik kataloğunun telif haklarını Universal Music’e satmasıyla tekrar stüdyoya girmesini pek beklemiyordum. Ancak, belli ki 82 yaşına gelmiş, rock tarihi ilk sayfasından itibaren yazmış olsa da yeni bir şeyler deneme heyecanını kaybetmemiş. Albüm, bir baş yapıt filan değil ancak Dylan diskografisinde sırıtmayacak güzel bir kayıt olmuş. Ben tüm albümü keyifle dinledim. Müzikle ilgilenenlerin ve arşiv sevenlerin her iki albümü de bence arşivlerine katmalarında ve dikkatle dinlemelerinde büyük fayda var. Zira, her iki yayını da dinledikçe şaşırtıcı nüanslara takılıp kendi müzikal yolculuklarında yeni bir ufka açılmaları oldukça olası. Bu arada Shadow Kingdom’un uzunçalar versiyonu 2 LP’den oluşuyor ama 3 taraflı. Yani, albümün uzunçalar versiyonunu alanlar ikinci LP’nin arkasında desenli ve çalınamayacak bir yüzeyle karşılaşıyor. Dylan bu. İlla bir cinslik yapacak tabii ki.
Dylan ve kuşağının 60’ların başında başlattığı değişim talebi çoktan rotasından çıkıp bambaşka ve o kuşağın da hayal edemeyeceği kadar kötü bir yere savruldu çoktan. Ancak, Dylan ve kuşağı hala yeni bir şeyler deneme iştahları ile üretmeyi sürdürüyorlar. Evet, Dylan bu yazıda uzun uzun anlatmaya çalıştığım bu 2 yayınında da görünürde yeni bir şey sunmuyor. Sırtında taşıdığı koca bir itirazlar manzumesinden oluşan rock tarihindeki kendi hikayesinden parçalar sunuyor ilk bakışta. Ancak, aslında geçmişi bugün savruldukları yerden olmak istedikleri yere doğru yeniden yorumlamaya çalışıyor ve bunu çok da güzel yapıyor. Savrulmamayı becerebilseydik ne olabilirdi sorusuna müzikal bir cevap var her iki albümde de. Tabii, savrulduğumuz yerden “duymaya” çalışırsak.