Gelenek haline gelen ve 2023 yılının aralık ayı ortasından başlayarak halen devam eden 2024 yılına ait ekonomik beklentiler furyasına kendimi çok kaptırmadan kıyısından köşesinden ufak tefek saptamalar ile girizgahı yapmak istiyorum.
Ülkemizde yerel seçimlerin şekillendireceği bir siyasi ortam sonrasında beklentiler daha sakin bir siyasi atmosfer ve tüm konsantrasyonun 2021 sonrasında bozulan gelir dağılımı ve düzensiz fiyat artışları ile mücadeleye verileceği bir yıl olarak bekleniyor.
Yurt dışında ise seçimler fırtınası şeklinde geçecek bir yıl olarak duruyor; ABD , Rusya , Tayvan , Meksika, Venezuela şeklinde giden bir seçim takvimi var önümüzde.
İçlerinden en önemlileri ABD Rusya ve Çin’den ayrılması ve ayrılmaması konusunda soğuk tartışmalara yol açan Tayvan olarak öne çıkıyor.
Bunların daha derinlemesine bir yazısı belki önümüzdeki dönemde ele alınabilir ancak ABD de Trump adaylığına karşı çıkan engellemeler ve yasaklamalar ve anketlerde bu halde bile olası seçimde daha yüksek oyu alabilecek olması sadece ABD’yi değil tüm dünyayı endişelendiriyor olabilir…
2024 ün bizi ilgilendiren kısmına gelecek olursak enflasyon ile mücadele konusunda değişen ekonomi kadrosu, başlayan faiz artırımı ve miktarsal sıkılaşma önlemleri gibi atılmaya çalışan adımlar herkesi yakından ilgilendiriyor.
Para arzı açısından henüz bir sıkılaşma görülmese de faiz oranlarının artması ile piyasalarda bir miktar üretim daralması ve harcama kalemlerinde düşüşler görülüyor.
Ancak tüm bunların ötesinde halen hesaplanan enflasyon oranı ve buna hissedilen ile resmi olarak açıklanan enflasyon oranları arasında makası kapanmıyor olması tartışması devam ediyor.
VE tabii ki resmi rakamlara göre açıklanan memur ve emekli maaşları da sabir gelirlinin devam eden gelir erozyununu artırıyor.
Enflasyon ile ilgili çok yazıldı, çizildi. Halen de devam ediyor ama tüm yazılanlar birer durum tespitinden öteye geçemediği için pek bir faydası yok gibi, o nedenle işi bir siyasi anekdot ile sonlandıralım.
1987 yılı bütçe görüşmelerinde Süleyman Demirel’in , dönemin başbakanı Turgut Özal’ın politikalarını eleştirirken kullandığı “Kolomb’un Yumurtası” deyişini hatırlayan var mı? Demirel, bu tabiri enflasyon ile mücadelenin dar gelirli üzerinden yapılmasının büyük kitleleri ne kadar olumsuz etkilediğinden ve bunun yanlışlığından bahsederken kullanmıştı. 2022 yılında, yaklaşmakta olan genel ve Başkanlık seçimleri öncesinde de bu tabirin tartışıldığı yazılar gözüme çarpmıştı.
Basit bir şekilde, aslında çözümün gözün önünde olduğu ancak bunu akıl edip yapabilenin hayata geçirebildiği durumdan bahsediliyor bu örnek verilirken. Ancak burada sorunun çözümünün basitliğinden öte zekanın öne çıkması vurgulanıyor. Yoksa ‘’bunu ben de yapardım’’ demenin işin çözümü için adım atandan sonra söylenmesinin pek kıymeti kalmıyor..
Yapılacaklar konusunda uzun uzun nutuklar atılmasının kimseye bir yararı yok. Adım atması gerekenlerin aksiyon zamanı şimdi. Yoksa Youtube’da çarşı pazar pahalılığına dair farklı görüşleri izleyip vakit geçirmeye devam edebiliriz.
Mutlu yıllar, iyi haftalar dilerim herkese.