Bu hafta size inatlaşmanın ama körü körüne ve altında haklı bir sebep veya dayanak olmadan inatlaşmanın nelere mal olabileceği hakkında kısa bir yazı yazacağım.
Önce inatlaşmanın herhangi bir dinde veya ahlak öğretisinde belirtilip belirtilmediğine baktım, yoktu!
Esasen Hıristiyan Katolik inancında yer alan yedi ölümcül günah arasında da yer almadığını gördüm.(Kibir, açgözlülük, şehvet, öfke, kıskançlık , tembellik ve oburluk.)
Aslında yukarıda sayılan davranışların her biri insanlar için sonuçlarında suç veya topluma zararlı davranışlar yaratabilen zaaflar olarak sayılabilir, herhangi bir inanışa göre de günah sayılıp sayılmadığının da çok önemi olduğunu düşünmüyorum.
E o zaman inat bunun neresinde.?
Hemen lafı uzatmadan konuya girelim: 1994 yılında Hazine Müsteşarı Osman Ünsal’ın, o zamanki borçlanma ihalelerinde faizi yüksek bularak pas geçmesi sonucunda yaşananları belki birçoğunuz hatırlarsınız.
Hatırlamayanlar için; dönemin Başbakanının “Beynimin yarısı” demiş olduğu Hazine Müsteşarı tarafında hazineyi bu kadar yüksek faizle borçlandırmamak kaygısı ile pas geçilen ihaleler sonrasında faiz daha da yükselmiş ve sonunda faizler tırmanışa geçmiş, aynı anda da dövize bir talep olmuştu. Kamunun borç yükünün azaltılması amacı ile yapıldığı düşünülen bu hamlelerin sonuçları çok daha ağır oldu.
Tabii o dönemde TCMB döviz rezervleri şimdikine oranla çok düşük seviyelerdeydi, 7 milyar dolardan 3 milyar dolara kadar gerilemişti. Ancak o zamanlar daha brüt rezerv ve net rezerv tartışmaları da yoktu…
1994 yılı ocak- nisan ayları arasında TL’deki değer kaybı %160’lara ulaşmıştı ve 5 Nisan kararları olarak bilinen bir dizi karar alınmıştı. Ve bu kararlar sonrasında da Hazine, borçlanabilmek için 3 aylık bono ihalesinde net %50 faiz vererek yıllık bileşikte %406,25 gibi rekor bir faize imza atmıştı.
2001 ve 2007 krizleri de farklı şekilde ancak yine kur veya faizler üzerindeki baskılar ve sonrasında yaşanan hızlı yükselişler ve alınan önlemler ile sonuçlanmış oldu.
2001 krizi öncesinde sabit kur sisteminde ilerlerken faizlerin astronomik rakamlara çıkması sonucunda belki de tarihimizin en ciddi ekonomik krizlerinden bir tanesini yaşadık ve gecelik %5000 faizlerin yerine yaklaşık 3 katına çıkan kur seviyeleri görülmesi ile sonuçlandı. Ardından da dalgalı kur sistemine geçildi ve TL uzun süre gelmiş olduğu seviyelerde kalmaya devam etti.
2007 krizinde diğerlerinden farklı olarak ABD konut kredilerinin, finansal mühendislik dehaları tarafından defalarca menkul kıymetleştirilmesi sonucunda tüm dünyayı sarsan ve halen tüm Merkez Bankalarının para basmaya devam ettiği günümüze kadar etkileri devam eden bir krizden bahsediyoruz.
Görünen şu ki Türkiye son 30 yıldır farklı nedenlerle de olsa ağır ekonomik darbeler aldı.
Her seferinde muhakkak acı reçeteler uygulamaya konuldu ve ciddi vergi uygulamaları ve yüksek enflasyon gibi sonuçları görüldü.
İnat konusunda girecekken yakın tarihimizdeki ekonomik krizlerin bir tahlilini yapar buldum kendimi, o zaman konuyu şöyle bağlamak gerekiyor.
Eğer elinizde koz yok ise blöf yapabilirsiniz veya dayanağı sağlam uygulamalar ve doğru bir iletişim ile izlenecek yola ilişkin sürekli bilgilendirme yaparak toplumun ve iş insanlarının konu hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlayabilir, hiçbir şeyin sürpriz olmaması için gayret sarf edebilirsiniz.
Ancak sadece sizin bildiğiniz bir yolu, çözümü tüm topluma dikte ettirerek farklı bir sonuç almaya çalışıyor olmanızın bedelini yine bu toplum ödeyecek ise o zaman iş değişiyor.
Piyasalar ile inatlaşmanın sonu her zaman aynı yere çıkıyor ve biz bunu defalarca test ettik, gördük!
Keşke ben bu filmi daha önce görmedim ve bu sefer farklı olabilir diyebilecek noktada olsam.
Sağlıcakla kalın..