İlkokul Terk Bir Sular İdaresi İşçisinin Suikastla Öldürülen Bir Generale Yükselişi: Kasım Süleymani

0
409

Sabah saat 03:00 sularında telefonum ısrarla çalıyordu ve arka arkaya tanımadığım numaralar tarafından aranıyordum. Uykuyla uyanıklık arasında telefonu rastgele açtım ve İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta 3 Ocak 2020’de saat 01:20’de ABD suikastıyla öldürüldüğünü ilk kez CNNTÜRK konuk koordinatöründen öğrendim.

Haberi alınca hemen ayıldım, farklı kaynaklardan hızlıca bir tarama yaptım ve yarım saat içinde kendimi canlı yayında buldum. Henüz olayın detayları tam olarak bilinmezken yayında söylediğim ilk cümlelerden biri “Kasım Süleymani kalibresinde bir generalin öldürülmesi İran devleti için ülkenin içinde bir nükleer tesisin bombalanmasıyla eşdeğer bir etkiye sahip” olmuştu. Çok büyük bir olayla karşı karşıyaydık ve o gün bu suikastın neler getirebileceğini kestirmek mümkün değildi çünkü Kasım Süleymani’nin suikasta uğraması ABD ve İran’ı direkt olarak topyekûn bir sıcak savaşa sokabilecek nitelikteydi. Ancak olayın büyüklüğüne kıyasla İran’ın misillemesi sadece ABD’nin Irak’taki Ayn-ul Asad üssünü füzelerle vurması oldu ve suikastın üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen “Büyük İntikam” retoriği ve hamasetinden öteye gidilemedi. 

Kasım Süleymani’ye yönelik bölgesel ve uluslararası bakış iki keskin kutup üzerinde yükseliyor: mutlak nefret ve mutlak sevgi. Kimileri için Kasım Süleymani IŞİD ile savaşın sembol komutanı, Bağdat ve Şam’ın IŞİD’e teslim olmasını karadan engelleyen general, yıllarca İran içinde uyuşturucuyla mücadele biriminin başında savaşmış bir komutan, İran-Irak savaşında Kirman kolunu örgütleyip ordu haline getiren genç komutan, İran’ın vekil örgütlerini bölgede tek başına sevk ve idare eden savaş ustası bir general, bölgedeki Şii kutsal mekanlarını koruyan muzaffer bir komutan ve İran rejiminin fiilen ikinci adamı olarak cumhurbaşkanlığına aday olması gereken bir siyasetçiydi.

Kimileri içinse Kasım Süleymani yıllarca bölgenin istikrarını bozan en önemli unsur, Irak’ta Başbakan ve bakanları belirleyecek kadar iç işlerine karışıp istikrarsızlığa neden olan bir general, acımasız bir şekilde İran ve müttefiki olan liderler ve grupların muhaliflerini kanlı şekilde bastıran bir komutan, dünyanın çeşitli yerlerinde İran muhaliflerine suikastlar düzenleyen karanlık bir gücün komutanı, Suriye, Irak, Afganistan, Lübnan ve Yemen gibi bölgelerde pek çok insanın ölümüne sebep olmuş elleri kanlı bir savaş lorduydu.

Kasım Süleymani

Kasım Süleymani için hem olumlu hem de olumsuz yargıların doğruluk payı var ancak Kasım Süleymani fenomenini anlamak için konuya bu iki perspektifin üstünden bir bakış atmak gerekiyor çünkü Süleymani’nin varlığı da yokluğu da bölgeye önemli etkiler yaptı. Kasım Süleymani sadece bir asker değildi ve pek çok özellikleriyle bölgesel bir aktördü.

İlkokuldan terk bir Sular İdaresi çalışanı olan Kasım Süleymani nasıl Ortadoğu dengelerinde söz sahibi olan en kilit İran generali olmuştu? Bir zamanlar duvar ustası olan bir kişi nasıl İran’ın Afganistan’dan Irak’a, Gazze’den Lübnan’a, Suriye’den, Yemen’e, Güney Amerika kıtasından Afrika kıtasına varıncaya kadar dış politikasını belirleyen, uygulayan ve vekil örgütler üzerinden asimetrik vekalet savaşlarını örgütleyen asli unsur olmuştu?

KASIM SÜLEYMANİ KİMDİ?

Kasım Süleymani, 11 Mart 1957 yılında İran’ın Afganistan/Pakistan sınırına yakın bir bölgesinde olan Kirman şehrinin Rabord köyünde doğdu. ‘Süleymani’ aşiretinin ‘Ali Muradi’ koluna mensup bir çiftçinin oğluydu. Henüz 13 yaşındayken amcasının oğluyla birlikte köyünü terk eder ve Kirman’a gider. Amacı babasının devlete olan 9 bin Riyal tutarındaki borcunu ödemektir. İlkokul beşinci sınıfta eğitimini yarıda bırakan Süleymani, bir okulda duvar ustası olarak çalışmaya başlar. Bir yıl içinde ailesinin borcunu ödeyecek kadar para kazanmayı başarır ve köyüne döner. 1975 yılından itibaren Pehlevi yönetiminin Sular İdaresi’ne girer ve devrime kadar da sözleşmeli olarak çalışmayı sürdürür.

1979 İran İslam Devriminden sonra İmam Humeyni’nin emriyle kurulan Devrim Muhafızları Ordusu’na katılmak ister ancak ilk başvurusu reddedilir. Israrlı bir şekilde başvuruya devam etmesi sonucunda başvurusu kabul edilir. O dönem tam da İran Kürtlerinin Mahabad’da ayaklanmasına tekabül eder. Kasım Süleymani, 45 günlük askeri eğitimden sonra Kürt isyanını bastırmak için bölgeye gönderilir. Kendisi de aşiret yapısı içerisinde zorlu topraklarda büyüdüğü için kısa zamanda bölgeye adapte olur ve parlamaya başlar. Savaş becerilerini geliştiren Kasım Süleymani, daha sonraki yıllarda bölgede işine yarayacak ilişkilerin temelini de o zamanlarda atar. Kürt isyanı bastırıldığında Kasım Süleymani 22 yaşındadır ve İran-Irak savaşı da başlamıştır. Süleymani, su işlerini yürütmek için gönüllü olur ve cepheye gitmek için başvurur. Süleymani, bu konuda “Sadece 15 günlük bir su taşıma işi için cepheye gitmek niyetindeydim ama 8 yıl cephede kaldım” der.

O dönemde Kürt isyanını bastıran ekipte olan herkes tecrübelerinden dolayı önemli savaş bölgelerinde komutanlığa getirilir ve Kasım Süleymani de bunlardan biridir. Süleymani, cephede hemşerileri olan Kirmanlı askerleri örgütler, meşhur 41. Sarallah Bölüğü’nü kurar ve pek çok operasyonun altına imza atar. Bu bölük zaman içerisinde bugünkü Kudüs Gücü’nün belkemiğini oluşturur. Kasım Süleymani 8 yıllık savaş süresince şahsi ilişkileri ve komutası altındaki askerlerle kurduğu gönül bağıyla vazgeçilmez bir komutan haline gelir ve elinden bir daha hiç iyileşmemek üzere yaralanmasına rağmen tüm komuta görevlerini korumayı başarır. Kasım Süleymani, pek çok cephe hattında savaşan, askerlere konuşmalar yapan genç bir hatip ve komutan haline gelmiştir artık.

İran-Irak Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte Kasım Süleymani, Devrim Muhafızlarının uyuşturucuyla mücadele biriminin başına getirilerek birliğiyle birlikte İran’ın Güney VE Güneydoğu sınırlarına gönderilir. Özellikle İran-Afganistan-Pakistan eksenindeki farklı kaçakçılık çeteleriyle zorlu bir savaş içine girer ve bölgede bu unsurlara karşı gözle görülür başarılar elde eder. Bu dönem bölgedeki diğer güç unsurlarıyla da yine ilerleyen yıllarda kullanacağı pek çok bağlantı ve ilişki kurar ve Şii milislerin örgütlenmesinde de aktif rol alır.

Kasım Süleymani, tam da Taliban’ın Afganistan’ı kasıp kavurduğu 1997 yılında bizzat İran Rehberi Ayetullah Ali Hameneyi tarafından Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanlığı’na atanır. Kudüs Gücü aslında İran-Irak Savaşı sırasında Devrim Muhafızları’nın sınırlardan sorumlu gücü olarak kurulmuştu ama Saddam’a karşı Kuzey Irak’taki Kürtleri örgütlemek, Saddam muhalifi Iraklılardan oluşan Bedir Ordusu’nun kurularak Saddam’a karşı savaşta kullanılması, Lübnan’da Hizbullah’ın örgütlenmesi, Afganistan’da Taliban’a karşı Ahmet Şah Mesud ve Kuzey İttifakı’nın desteklenmesi, uzun yıllar içerisinde Irak, Afganistan, Suriye, Pakistan, Yemen, Afrika, Güney Amerika’da vekil grupların örgütlenmesi, Ortadoğu ve Avrupa da başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde suikast, sabotaj ve saldırı düzenlenmesine kadar pek çok dış operasyon görevi yaparak zamanla karanlık bir yapıya dönüştü.

KASIM SÜLEYMANİ NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?

Kasım Süleymani’nin yıllarca kendi arka bahçesi olarak gördüğü, kendi eliyle grupları örgütlediği ve hatta müdahaleleriyle Başbakan ve bakan belirleyecek kadar güçlü olduğu Irak’ta öldürülmesi fazlasıyla ironiktir. Tarihler 3 Ocak 2020’yi ve saatler 01:20’yi gösterdiğinde Bağdat Havaalanında meydana gelen patlamalar sonrasında yanan iki aracın görüntüleri sosyal medyada yayılmaya başlamıştı. Henüz kimse ne olduğunu bilmiyordu ve ilk bilgiler bazı Haşdi Şaabi komutanlarının suikasta uğradığı yönündeydi.

İlk şok Haşdi Şaabi Komutan Vekili, İran’ın Irak Savaşı’ndan bu yana Irak içindeki en güçlü müttefiki ve unsuru olan Ebu Mehdi El Mühendis’in öldürüldüğü haberiyle yaşandı. El Mühendis’in suikasta uğraması başlı başına büyük bir olaydı ancak tüm dünya bambaşka bir şok yaşayacaktı çünkü İran’ın Ortadoğu’daki en kudreti saha unsuru olan Kasım Süleymani de aynı aracın içindeydi. Daha sonra ABD Başkanlığı ve PENTAGON’un suikastın ABD Başkanı Donald Trump’ın emriyle yapıldığını resmen duyurmasıyla birlikte olayın kapsamı bambaşka bir boyuta evrildi ve dünyayı İran ile ABD’nin direkt bir sıcak savaşa girme ihtimalinin endişesi sardı.

Gizli yaşamıyla nam salmış General Kasım Süleymani’nin Irak’a geleceği tüm detaylarıyla birlikte nasıl deşifre edilmişti? İran, Suriye ve Irak’tan bir sızma vardı ama süreç nasıl gerçekleşmişti? Gece saatlerinde Suriye’nin Ajnahat-ul Şam Havayolları’na ait 501 sefer sayılı Airbus A-320 tipi yolcu uçağı hava muhalefetinden dolayı üç saat rötarla Şam Havaalanı’ndan Bağdat Havaalanı’na uçmuştu. Uçakta 165 yolcu vardı ve aralarından 11 yolcu birinci sınıfta uçuyordu. Aralarında Kasım Süleymani’nin de bulunduğu bu 11 kişinin 5’i İranlı, 5’i Iraklı ve 1’i Suriyeliydi ve tamamının biletleri sahte isimlerle alınmıştı.

Sonrası Yahoo News’da Jack Murphy ve Zack Dorfman’ın 15 eski ve muvazzaf ABD yetkilisine dayandırdığı haberine göre şöyle gelişti:

Uçak saat 00:13’te Bağdat Havaalanı’na indiğinde havaalanı görevlisi kıyafetleri giyen bir Irak Terörle Mücadele Birimi(CGT) görevlisi tarafından bir hangara doğru yönlendirildi. Uçaktan en son Kasım Süleymani indi, başında bir şapka ve yüzünde maske vardı. Bu esnada içinde Ebu Mehdi El Mühendis’in de bulunduğu iki TOYOTA marka arazi aracı Kasım Süleymani’yi karşılamak için uçağın bulunduğu aprona K-1 kapısından giriş yaptılar ve uçağın altında durdular. Uçağın altında bulunan ve bavul toplayan görevlilerin kıyafetini giyen Irak Terörle Mücadele Birimi(CGT) üyelerinin görevi uçaktan inen kişinin Kasım Süleymani olduğunu onaylamak ve kimliğini tespit edip ABD yetkililerine bildirmekti. İsrail istihbaratı MOSSAD ise Kasım Süleymani’nin telefonlarını izliyordu ve Süleymani Şam Havaalanı’ndan uçağa binip Bağdat’a inene kadarki 6 saatlik sürede üç kez sim kart değiştirmişti ancak kullanma ihtimali olan tüm telefon numaraları MOSSAD tarafından tespit edilmişti ve izleme detayları ABD’nin operasyon yetkililerine anlık olarak bildiriliyordu.

Kasım Süleymani ve yanındakiler uçaktan inip araçlara binice her iki araç da K-1 kapısından çıkıp Bağdat Havaalanı’nın Güneydoğu çıkışındaki caddeye doğru ilerlediler. O esnada Bağdat hava sahasında uçan ikisi Hellfire füzeleriyle yüklü üç adet MQ-9 Reaper İnsansız Hava Aracı Kasım Süleymani’nin içinde bulunduğu aracı izliyordu ve ABD yetkilileri Irak makamlarına bu bölgenin askeri bir tatbikat için kapatıldığını bildirmişlerdi.  

Kuveyt’ten Irak’a gelen ve yerel havaalanı görevlilerinin kıyafetlerini giyen üç Delta Force özel kuvvetler timi de Kasım Süleymani’nin çıkacağı Bağdat Havaalanı’nın Güneydoğu caddesinde 550-800 metre aralığında üçgen biçiminde mevzilenmişlerdi ve Irak Terörle Mücadele Birimi(CGT) görevlilerinden birinden rüzgar hızıyla ilgili bilgi alıyorlardı. Delta Force timinden bir keskin nişancının silahına bağlı olan kamera sahayı an be an ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’ndeki operasyon odasına canlı olarak aktarıyordu ve aralarında Başkan Donald Trump, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ABD Savunma Bakanı Mark Esper, ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley, ABD İran Özel Temsilcisi Brian Hook ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien da olmak üzere üst düzey yetkililer Amerika’dan operasyonu canlı olarak izliyorlardı.

Saat 01:20’yi gösterdiğinde MQ-9 Reaper İnsansız Hava Aracı operatörleri Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El Mühendis’in içinde bulunduğu öndeki araca iki adet Hellfire füzesi fırlattılar. Öndeki araç isabet aldığında arkadaki araç ani bir manevrayla kaçmaya çalıştı ancak görevleri Kasım Süleymani ve yanındakilerin araçlardan sağ çıkmamasını sağlamak olan Delta Force timleri araca ateş açarak 100 metre sonra durmasını sağladılar ve akabinde üçüncü füzeyle ikinci araç da vuruldu. Bu noktadan sonra sıra Kasım Süleymani’nin öldüğünden emin olmaktı ve Irak Terörle Mücadele Birimi(CGT)’den bir görevli olay yerine giderek hem resim çekti hem de Kasım Süleymani’nin cesedinden DNA testi için örnek aldı.

Böylelikle Amerika, İsrail ve Irak güçlerinin dahil olduğu bir operasyonla Ortadoğu’nun en kudretli generali ve asimetrik savaş baronu olan Kasım Süleymani suikasta uğradı ve bir devir Süleymani’yle birlikte kapanmış oldu.

KASIM SÜLEYMANİ SUİKASTININ İRAN’IN BÖLGESEL NÜFUZUNA ETKİLERİ

Kasım Süleymani, sadece Rehber Ayetullah Ali Hameneyi’den emir alan ve diğer tüm emir komuta zincirinin dışında olan bir komutandı. Süleymani, gücünü direkt olarak bizzat Ayetullah Hameneyi’den alan mutlak özerklikte biriydi ve askeri ya da sivil ayrımı olmaksızın gerektiğinde devletin tüm organlarına emirle iş yaptırabilen biriydi. İran eski Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in son cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde sızdırılan üç saatlik ses kaydında da belirttiği üzere, Süleymani sadece bir asker değil; İran’ın Afganistan’dan Irak’a, Gazze’den Lübnan’a, Suriye’den Yemen’e, tüm Ortadoğu, Afrika ve Güney Amerika’ya varıncaya kadar dış politikasını belirleyen ve sahada bizzat uygulayan siyaset adamıydı. Aslında Kasım Süleymani İran’ın gölge savunma bakanı ve gölge dışişleri bakanıydı; onun istemediği hiçbir müzakere sonuca varamazdı ve farklı ülkelerdeki büyükelçileri belirlemeye varıncaya kadar her alanda etkindi.

Bir şey çok net; tüm İran silahlı kuvvetleri ve siyasi yapısı içerisinde Kasım Süleymani kalibresinde olabilecek, onun gibi bölgedeki tüm vekil gruplara etki ederek asimetrik savaşı yönetebilecek ve Kasım Süleymani’nin yerini doldurabilecek başka bir komutan yok ve uzun vadede olabilmesi de pek muhtemel gözükmüyor. İran, Kasım Süleymani’yle birlikte bölgedeki en önemli silahını ve saha hakimiyeti unsurunu kaybetti.

Kasım Süleymani sonrasında Kudüs Gücü Komutanlığı koltuğuna yıllarca Afganistan’dan sorumlu yardımcısı olan General İsmail Kaani oturdu ancak iki yıllık süreçte Kasım Süleymani’nin çok gerisinde bir profil çiziyor. İran, İslam Devrimi’nden bu yana tüm bölgedeki vekil yapı ve örgütlerle kurumsallaşmış bir ilişki biçimi geliştirdi ve Kasm Süleymani de olsa, sadece bir komutanın eksikliğiyle bu ilişkilerin biteceği elbette düşünülemez. Bu ilişkilerin ideolojik, askeri ve ekonomik çok yönlü bir temeli var.

Ancak Kasım Süleymani, Devrim Muhafızları’na katıldığı 42 yıllık süreçte ve Kudüs Gücü’nün başında öldürüldüğü güne kadar bulunduğu 23 yıllık süre içerisinde sadece İran’ın askeri bir komutanı olarak hareket etmedi, bölgede tüm grup ve örgütlerle bireysel olarak duygusal ilişkiler geliştirmeyi de başardı. Lübnan’da Hasan Nasrallah ve Emad Mugniye ile birlikte Hizbullah’ın yükselmesinde önemli bir aktördü, Irak’ta Ayetullah Sistani’nin fetvasından sonra Haşdi Şaabi’nin kurulup örgütlenmesinde önemli bir rolü vardı, Pakistan ve Afganistan’da Şii milis güçleri Fatimiyyun ve Zeynebiyyun Tugayları’nı kurup geliştirdi, Yemen’de Husi Ensarullah grubunu kurup geliştirdi, Afrika’da ve Güney Amerika’da İran yanlısı grupların kurulup gelişmesini sağladı. Kasım Süleymani, Ortadoğu’da yürüttüğü vekil savaşlarda karargahtan emir komuta ile savaşı sevk eden bir komutan değildi, bizzat sahada bulunan ve sıcak çatışma bölgelerinin içinden durumu yöneten bir generaldi.

Kasım Süleymani Arapça diline hakimdi ve İran destekli tüm vekil gruplarla bizzat iletişim kurup yönlendirebilme ve farklı fikirlerde olsalar da onları birleştirme gücüne sahipti. Ancak halefi İsmail Kaani bu kabiliyetten yoksun ve tercüman eşliğinde kurduğu iletişimle vekil örgütler üzerindeki otoritesi sınırlı. Suriye, Afganistan, Yemen ve Lübnan’daki vekil örgütler ve siyasi yapı üzerinde görece olarak bütünde anlamlı bir güç kaybı olmasa da, Kasım Süleymani sonrası İran’ın en büyük mevzi kaybı Irak’ta yaşanıyor. Son parlamento seçimlerinde İran destekli grupların hezimete uğraması ve Mukteda El-Sadr’ın yükselişi önemli bir işaret. Kasım Süleymani Irak’ın en önemli aktörüydü ve İran’ın ‘keskin kılıcı’ pozisyonundaydı. Öte taraftan pek üzerinde durulmasa da Ebu Mehdi El-Mühendis’in de yokluğu İran’ın Irak içerisindeki vekil örgütler üzerindeki otoritesine büyük bir darbe vurmuş durumda.

Kasım Süleymani’ye dair söylenebilecek olumlu ve olumsuz çok şey var ancak bu durum Kasım Süleymani’nin hem varlığı hem de yokluğuyla Ortadoğu dengelerine etki ettiği gerçeğini değiştirmeyecektir. Kasım Süleymani, ilkokuldan terk bir Sular İdaresi işçisi olarak başladığı yolculuğuna Ortadoğu’nun en karanlık ve kudretli generaline dönüşerek nokta koymuş bir fenomen…