Değişimler…

0
334

2021 yılının sonuna freni patlayan bir kamyon kadar kontrollü şekilde yaklaşıyoruz. Gerçi 2020 yılında kamyonumuzun direksiyonu da yoktu. Neyi, nasıl, ne zaman kontrol edebileceğimizi göremeyecek şekilde savrulup durduk pandemi döneminde. Covid-19 dönemi hala geçmiş değil, hala yüzlerce kişinin hayatlarını kaybedişlerini elden hiçbir şey yapmadan izlemek zorundayız. Aşı olmak, maske, hijyen ve mesafeye dikkat etmek gibi şahsi katkılar dışında sürece etkimizin olamadığını kanıksar gibi yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz dönem bize başka şeylerle ilgilenme fırsatını da sunmuyor. Ekonomiden, eğitimdeki eşitsizlikten ve diğer onlarca sorunumuzdan bahsederken Covid-19 önemini yitiriyor. Ancak ekonomi dişlilerini döndüren organizasyonlar tüm hızıyla devam ediyor. Peki yıl sonuna yaklaştığımız bu dönemde işletmelerin 2020 yılında ne yaptıklarını ya da ne yapmadıklarını masaya yatırmaya ne dersiniz? Hayatlarımızda neler değişti? Bu yazı dizisi 3 bölüm olacak; birincisi bu okuduğunuz yazı yani 2020 yılı. İkincisi 2021 yılındaki gelişmeler, üçüncüsü ise geleceğimizde neler değişecek.

Pandemiden önceki dönemlerde döviz kurlarındaki dalgalanmalar, maliyetlerdeki artışlar, hizmet ve üretim sektörlerindeki yapısal sıkıntılar, devletler ve hükümetler ölçeğinden izleniyordu. Büyük devletlerdeki seçimler, yeni başkanlar, politik aktörler ve bu güzide grubun seçimleri yakından takip ediliyordu. Bir anda virüsün ortaya çıkmasıyla şenlik başladı. Düşmanın bir vücudu ve yıkıcılığı hakkından bir tahmin yoktu. Tarihsel olaylarla karşılaştırılmaya çalışıldı. Önce İspanyol gribi, veba gibi salgınların istatistiklerine bakıldı ama günümüzde değişkenler fazlaydı. Mobil olma kavramı artık kitlesel boyuttaydı. Sanayi devriminden önce küçük sayılabilecek şehirler artık bir uçağa sığabiliyordu ya da anneannemin altın günlerine katılanların sayısı kadar nüfusu olan kabileler vardı eski çağlarda. Topluluklar çok hareketliydi. Şirketler bu hareketliliğin önüne geçmek için evden çalışma kavramını hızla tüm beyaz yakalılara yaydılar. Evden çalışma kavramı elbette ki uzun süredir hayatımızda olan bir kavramdı ancak çağrı merkezlerinden, kuryelere kadar herkesin operasyonlarını evlerinden yönetmeleri ilk defa bu denli yaygınlaşmıştı. Burada motivasyon şekilleri değişti. Organizasyonlar kendi yapıları içinde personelin motive olduğunu düşündükleri anları sanal ortama taşımaya başladılar. Eğitimler, sosyallik, doğum günü kutlamaları, işten çıkılınca atılan iki tek, hepsi ekranlardan yansıdı. Black Mirror dizisi ütopik bir kurgudan çizginin bir adım ötesine dönüştü. Artık ekranlarda yaşamak o kadar da uzak gelmiyordu.

Bir diğer değişme “Güven” konusunda yaşandı. İster hizmet sektörü ister ağır sanayi şirketi olsun işletmenin doğasına göre çalışanıyla arasında oluşan bağ gözden ıraklığın getirdiği ağırlıkla birazcık yıprandı. Belirsizliğin içinde, hayat kalitelerinin daha fazla düşmemesi için gereken asgari kazancı yakalamaya çalışan herkes bir sonraki adımı göremiyordu. Yarın kısa çalışma ödeneğine geçilecek miydi? Maaşlar yatabilecek miydi? İşten çıkarma yasaktı ama çalışırken hakların ödenmesi konusundaki bağlayıcılıklar aynı katılıkta değildi. Bir işveren sizi işten çıkartmayıp maaşınızı günlük bilmem kaç kuruşa indirebiliyordu. Kabuğu kendi sökmüyor zamanla düşmesini bekliyordu. Öldürmüyor, güldürmüyor, süründürmek istemese bile yere yakın yatay yürüyüş talebiyle geliyordu. Bu durumda personelin yanında olan, ona dokunan, ona yalnız olmadığını hissettiren organizasyonlar yepyeni bir bağ oluşturdu. Çalışanlarıyla “Pandemidaş” olmaya yakın bir bağ ile güven duygularını yeniden yapılandırdılar. Ancak kötü örnekler daha çoktu. Özellikle Avrupa’da evden çalışma kararı alan şirketlerin ofis koltuğu, kulaklık, maaş desteği, Netflix aboneliği hediye etmeleri vb. bilimum örneğe karşın Ortadoğu’nun ağırlığı altında ezilen profesyoneller yemek kartlarımız kesilecek mi telaşı içindelerdi. Ki bazı firmalar bu hamleyi yapmak için pandeminin artmasını da bekleyememişti. Bir anda “zaten evdesiniz” mantığıyla birçok şirketin tasarruf(!) ettiğini duymaya başladık. Zaten evdeydik ama her alışveriş bir öncekinden pahalı, her alım kararı daha zorlayıcı oluyordu. Üç kuruş yemek kartından tasarruf etmenin bedeli ölçülemeyen bir güvensizliğe dönüşüyordu.

Yukarıdaki sebeplerin yanı sıra iş yükünün dağılımı ve işe bakış şekillerinin sert bir viraja girdiğini de gözlemliyoruz. Yepyeni normlar, yepyeni konseptler deneniyor. 2020 yılını yaralarımızın sıcaklığıyla tam olarak hissedemedik. 2021 yılı ise nelerin değiştiğini göstermeye başlayan bir yıl oluyordu. Neler mi? Bir sonraki yazıda.