Karanlıktan korkmuyorsunuz değil mi? Korkuyorsanız da bir korkuyu yenmenin en iyi yolu onunla yüzleşmektir, haydi gelin bugün hem denizin altına hem de zifiri karanlık sulara inelim, beraberce iki mağara dalışı yapalım.
Daha önceki yazılarda bahsetmiştim ben en çok gece dalışını, mağara dalışlarını ve batık dalışlarını seviyorum diye. Mağara ve batık dalışları konusunda ülkemiz gerçekten inanılmaz hazinelere sahip toprak ve sularda yer alıyor. Türkiye’deki sualtı mağaraları arasında Fethiye’de yan yana duran ama birbirlerinden çok farklı olan iki mağara çok eğlencelidir dalış için: Afkule ve Türk Hamamı mağaraları.
Afkule adını Afkule Manastırı’ndan, Türk Hamamı ise içinde yüzeye çıkılabilen ortamın hamama benzetilmesinden alır adını. İki mağara birbirine çok yakındır ama Afkule’ye dalabilmek için bayağı tecrübeli olmak gerekirken, Türk Hamamı’na dalmak kolaydır. Afkule’nin ağzı 25 metre derinde bizi karşılar ve 45 metreye kadar iner üstelik mağaranın ağzından aşağı sarkan duvar da muhteşemdir. Türk Hamamı’nın ağzı ise 7-10 metre civarındadır ve mağaranın üstü açıktır ve içinde dalgıçlar yüzeye çıkabilirler.
Afkule’nin içi türlü türlü renk renk mercanlarla, karideslerle doludur, girişindeki duvarda orfozlar nöbet tutar, Türk Hamamı ise küçük balık sürülerinin ve tüplü kurtların yurdudur. Tüplü kurtlar geçtiğimiz hafta konuştuğumuz süngerler gibi bitki sanılan ancak hayvan olan canlılar yine, kendi oluşturduğu tüpün içinde yaşayan kurt bir tehlike hissetmediği sürece tüpünün ucunda bir çiçek gibi salınır.
Afkule’ye dalarken tekneden mağaranın ağzına yakın bir yerden suya atlanır ve mağarada rahat harekete edebilmek için pek kalabalık tutulmayan dalıcı grubu mümkün olduğunca hızlı bir şekilde -tabii ki acele etmeden- dalışa geçer ve duvarı takip ederek 25 metre derindeki ağıza gelir. Mağara dalışlarında çoğunlukla kılavuz ip kullanılır böylece herhangi bir yön kaybetme halinde kılavuz ipi takip ederek geri dönebiliriz. Mağara dalışlarının diğer bir olmazsa olmazı ise iyi ve güvenilir bir hatta mümkünse iki sualtı feneridir. Fenerler hem önümüzü aydınlatır, hem de mağarayı mesken tutmuş karanlık seven mercan, balık, karides ve kabukluların muhteşem renklerini görmemizi sağlar. Enteresan bir şekilde sualtında karanlık yerleri tercih eden canlılar genellikle göz alıcı renklerdedir.
Afkule Mağarasının ağzından aşağı sallanırken dalış liderinin bir gözü dalış bilgisayarının derinlik ve dekompresyonsuz dalış limiti göstergesindedir ve mümkün olduğunca tüm dalgıçların hava tüketimi kontrol edilir, çünkü mağarada bir dalıcının fazla hava tüketmesi durumunda yüzeye daha erken çıkmak gerekebilir. Mağaranın ağzının 25 metrede olduğunu ve dibinin 45 metre civarı olduğunu söylemiştim, 30 metrede bir dalıcı bir nefeste yaklaşık yüzeydekinden 4 kat fazla hava tüketir, yani derinlik arttıkça hava tüketimi hızlanır. Bu yüzden ağzı böyle derin olan bir mağarada hava tüketimine dikkat çok önemlidir dalış liderleri mümkünse yanında Pony dediğimiz bir küçük tüp taşır ve dalış teknesinden yaklaşık 5-7 metre arasına dolu ve üzerine regülatör monte edilmiş tüp sarkıtılır.
Peki insanların böyle bir mağarada ne işi var diyeceksiniz, çünkü karanlık, soğuk derin ve geniş mağaraların içinde akıl almaz bir canlılık var ve mağaranın içine karanlığa girerken fenerlerin ışığı ile yarılan soğuk kara derinlik çok çekicidir, gittikçe aşağı ve derine gitmek istersiniz. Bir de geri dönüşün güzelliği kelimelerle anlatılamaz, yine de deneyeyim.
Mağaranın içindeki mutlak karanlıktan dönüşe geçmeye karar verdiğinizde yüzünüzü mağaranın ağzına dönersiniz ve kapkara yalçın duvarların arasından denizin masmavi sularını yara yara içeri sızan güneş ışınları yüzünüzü okşar her palet vuruşunuz güneşe yolculuktur, üstelik mağara dalışında suyu bulandırmamak ve kırılgan mercanlar ve diğer canlılara zarar vermemek adına palet vuruşunuzun ipeksi bir yumuşaklıkta ancak sizi yukarı itecek kadar hızlı olması, yüzerliliğinizin de bir astronot kadar yerçekimsiz, olması gerekir, bir anlamda kanatlarını açmış kanyon içinde süzülen dev bir kuş gibi hissederiz mağara içinde kendimizi. Nefes alıp verdikçe kabarcıklarımız mağaranın tavanına yavaşça süzülürken o kabarcıkların karanlıktan sızan ışığa doğru belirginleşmesi, mağaranın tavanından ince ince süzülüp kaybolması uyanıkken rüya görmek gibidir, Afkule derin bir mağara olduğu için bu rüya hiç bir zaman yeterince uzun sürmez ama, mağaranın ağzından yüzeye doğru süzülürken mağaranın ağzını yuva bellemiş orfozlar, mürenler, papağan balıkları, papaz balıkları ile göz göze gelince de bir karanlıklar içindeki ışıltılardan masmavi aydınlık başka bir rüyaya geçeriz.
Afkule dalışının sonunda her zaman olduğu gibi açık suda 5 metrede 3 dakika emniyet beklemesini yaparken bir sonraki dalışın planı başlar dalış liderinin kafasında, yıldızsız aysız bir geceden de karanlık derin Afkule’nin aydınlık, ışık oyunlarının insanın aklını çeldiği, oyunbaz Afkule’den metrelerce daha sığ, içine güneşi alan Türk Hamamı dalışı.
Hem Afkule hem de Türk Hamamı mağarası dalışını anlatacağım diye başladım ama iki dalış arasında yüzeyde zaman geçirmek dalıcı sağlığı açısından çok önemlidir, işte bu sebepten Türk Hamamı’na da gelecek yazıda dalalım.