Görünen o ki bilim insanları var güçleriyle bizleri nesiller boyu yaşatacak süreçleri hızlandırma arzusundalar. Bu yolda da hatırı sayılır durakları geride bıraktılar. Peki ben, siz yani bizler 150 yıl yaşamak için hazır mıyız? Bildiğimiz dünya buna hazır mı?
Kim sonsuza dek yaşamak istiyor?
Bizim için şans yok
Bizim için hepsi kararlaştırılmış
Bu dünyanın bizim için kenara koyduğu sadece bir tatlı anı var
Kim sonsuza dek yaşamak istiyor?
Kim sonsuza dek yaşamaya cesaret ediyor ?
Sevgi ölmek zorundayken
Queen’in şarkısı zihnimde dolanırken Freedy Mercury gözlerimin önünde sorarken ‘kim sonsuza kadar yaşamak istiyor’ ben de kendime soruyorum bir asır ve belki daha fazla yaşamak için hazır mıyım diye. Önümüze 150 yıllık hayat vaad edilirken hatta artık sözü verilirken yaşlılık ile kavgamız henüz bitmemişken yani kendi hayat akışımızın gerçeği ile barış imzalamamışken bu süper boyutlu XL yaşam ile ne yapacağız?
Artan uzun ömür ve düşük doğum oranlarından kaynaklanan küresel bir demografik değişimin ortasındayız. Son yüzyılda bilim ve güvenlik alanındaki gelişmeler nedeniyle yaşam süreleri neredeyse iki katına çıktı ve yaşamlar her yıl daha da uzuyor. Bilim camiası son on yıllarını yaşam süremizi uzatmak adına dramatik girişimlere yoğunlaştırdı. Genomik, genetik, kişiselleştirilmiş tıp imkanları ileri teknoloji ile birlikte seferber edilerek ömrü kontrol eden biyolojiyi anlamak üzere nice enstitüler, vakıflar, ekipler kuruldu.
Genentech’in eski başkanı Arthur Levinson, Calico’da Google tarafından desteklenen bir ekip kurdu. Öncü bilim adamı Craig Venter ve X Prize Vakfı’nın kurucusu Peter Diamandis, genom dizileme, hesaplama, hücre tedavisi teknolojileri ve insan ömrünün uzun olması için pazarı geliştirmek için diğer teknik bilgileri kullanmak üzere Human Longevity Inc.’i kurdu. David Sinclair ve Harvard Tıp Okulu’ndaki laboratuvarından Brian Kennedy ve Buck Yaşlanma Araştırmaları Enstitüsü’ndeki ekipler uzun yaşamın sırlarını aralamaya başladılar. Palo Alto Yatırım Başkanı Joon Yun, alanı canlandırmak için, uzun ömürlülüğü artırmak için milyon dolarlık yarışma olan Palo Alto Uzun Ömür Ödülü’nü ortaya koydu. Bu saydıklarım ilk aklıma gelenler ve sizleri sıkıp konudan uzaklaştırmak istemediğim için kısa keserek tekrar soracağım, bizler asrı geçecek ömürlere hazır mıyız?
Ya 120, 150 yıllık yaşamlar norm haline gelirse bugüne kadar genel olarak üç boyutlu hayatlarımız acaba kaç boyuta yükselecek tahmin etmesi güç. Bugüne kadar doğum ve ölüm arasında eğitim, kariyer ve emeklilik olarak kurgulanan gidişatın toptan değişmesi söz konusu.
İnsanlar artık emeklilik yaşı olarak 80’li yaşları hedefleyecekler. Bir bakıma aktif ve sağlıklı bir yaşlanmanın getirdiği imkanlar için hiç de olumsuz bir süreç olmayabilir. Fakat değişen dünya düzenin geleceğinde toz pempelikler ne ekonomi koşulları ne de yaşam koşulları için gözükmekte. Günümüzde bırakın ileri yaşın çalışma hayatına katılımını çoğu genç ve yüksek eğitimli bireyler iş bulamamakta. Sosyal güvenceden yoksun olarak neredeyse günü kurtaracak işlerde kazanç aramaktalar.
Dünyada artan bir eğitim düzeyi var, çoğu kişi artık çift diplomalı ya da otuzlu yaşların sonuna yaklaşan kimileri de ikinci bir kariyer planına kayıyor. ‘Kendini gerçekleştir’, ‘her şeye layıksın’ çağında akışkan ve bir o kadar rekabetçi yapılanmalar söz konusu. Hayaller ortalarda uçuşurken gerçekler başka ve yüzleşmesi acı verici.
O zaman bir düşünelim 80’li yaşların sonunda ancak emekli olabilecek bir kişinin , o da iş bulabilirse, o uzun ve arada yeniden kurgulanmak zorunda olacak iş hayatına dayanmayı ya da uyumu başarmak için neler yapması gerektiğini. Kaçı 100 yılı aşkın bir hayat için kariyer ve hayat planını gerekli şekilde düşündüğü üzere götürebilecek? Hayatın üç boyutu ister istemez beş ya da altı boyuta çıkacak. Değişen koşullara uyum adına birçok defalar yeniden öğrenen ya da kariyerini değiştirmek durumunda olan bireyler olacağız. ‘Yaşam boyu öğrenme ömür boyu çalışma’ planlarımız hep devrede olacak. Uzun yaşamda finansal güvenlik arayışı oldukça önemli bir uğraşı olacaktır herhalde.
100 yılı aşkın bir hayatta maddi anlamda varlığın nasıl korunacağı henüz bilinmiyor. Sosyal güvencelerin nasıl sağlanacağı da bir sorun çünkü hali hazırda demografik değişimin sosyal devlet anlayışının uygulamalarında aksaklıklara neden olacağı ön görülmekte. Çalışma ve emeklilik modelleri artan nüfus ve yaşam sürelerinin etkisinde yeniden şekillenmek üzere değişecek ki gerekli ve yeterli kaynakları sağlayabilsin. İşte yine bu noktada bugüne bakmamız gerekiyor. Günümüzde nelerin yapıldığına ya da yapılmak üzere planlandığına bakılınca bir belirsizlik, yeterince hazır olunamamış gibi bir hava hakim. Gözlenen durum böyle ise yakın geleceğin özellikle ileri yaştaki bireyler adına güvence altına alınması zaruriyetin de ötesini işaret ediyor. Ayrıca 100 yılı aşan hayatlarda ilişkilerimiz de boyut değişecek. Belki artık yakın ilişkiler veya evlilik akitlerinin de yapısı başka boyutlara kayacak. . Çünkü uzayan ömür içine bir değil birkaç hayat yerleşecek. Bir evliliği canlı tutmanın zorlukları ya da uzun bir ilişkinin ardından gelecek kayıpların etkisi muhakkak ki daha ağır olacak.
Ortalama yaşam süresi 150’ye yaklaşırken çarpıcı biçimde değişecek olan sadece sağlık, eğitim ve finans değil. Konut, ulaşım, eğlence, enerji ve hatta tarımın da hızla gelişmesi gerekecek. Bana oldukça ironik hatta traji komik gelen şeyler var, üzerinde yaşanamaz hale soktuğumuz bu yeryüzünde sonsuza kadar yaşayacak olmamız üzerine kurgulanan gelecekten tutun da birbirimize duyduğumuz derin tahammülsüzlük eşliğinde 100 yılları aşacak yaşamlar arzu etmemiz. Üzerine üstlük arzu ettiğimiz cilalı yaşamlar adına yaşlılığı anormal bir oluşa hapsetmeye uğraşırken, yaşlanan bedeni hayatın dışında tutmaya çabalarken asırlık hayat sürelerinin hayalini kurmamız. Yapısal eşitsizliklerin sinsice dağıttığı hayatlarımıza üzüleceğimize bu yapıları değiştirmek için taleplerimizi sıralayacağımıza, sağlıkla yaşamak fikri yerine sağlıklı yaşlanmak amacına kilitlenmemiz.
Ve sormak aklımızdan geçer mi acaba dünya, insan denen organizmanın varlığını bunca süre taşımaya muktedir mi ya da arzulu mu?
Görsel : Heather Zabriskie, unsplash.com