Kitap, kitap okumak, zekilik ve alimlik…

0
231

Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin 2016 verilerine göre kitap, ihtiyaç listemizde 235. sırada yer alıyor. Beş yılda veriler biraz değişmiş olsa da küresel ölçekteki yerimizi şerefle koruyoruz. Bu rapora göre 83 milyon nüfusa sahip olan Türkiye’de kitap okumak pek yaygın değil, geçtiğimiz yıl kişi başına düşen kitap sayısı sadece 8.

Bir dakika, kitap okuyorum…

Hayır gerçekten 1 dakika!.. Türkiye, günde sadece 1 dakikasını kitap okumaya ayırırken, televizyon izlemeye 6 saatini, internete ise 4 saatini ayırıyor. Türkiye, okuma alışkanlığında da dünyada 86. sırada yer alıyor. Bu on yıllık bir araştırma ama, bu süre ne kadar uzamıştır bilemiyorum. Bir de istatistik tabii, “ne şekilde sonuç istersen” onu verebilir.

Aynı araştırmaya göre şu da merak konusu. Ne okuyoruz? Kitap okuyanların yüzde 65’i kurgu, yüzde 24’ü siyasi, yüzde 13’ü düşünce, yüzde 7’si kişisel gelişim kitapları okuyor. Siyaset ve düşünce kategorilerindeki kitapların önemli bir bölümünü ise, dini konulu eserler ile çok satanlarda yer alan gazeteci kitapları oluşturuyor.

Bir de şu var. Türkiye çocuklara kitap hediye edilmesinde 180 ülke içerisinde 140. sırada yer alıyor. Yani büyüklerden çocuklarına şöyle bir nasihat var demek ki; “kızım, oğlum biz okuyamadık, siz de okumayın!”

Daha yeni bir araştırma ise 2019 yılında KONDA tarafından yapılıyor. Bu da ilginç bir çalışma. Türkiye Okuma Kültürü Araştırması okuma kümeleri oluşturuyor ve bu kümelere göre kitap ve okuma ile ilişkimizi analiz ediyor. Araştırmaya göre, Türkiye’nin okuma kümeleri ve nüfusun bu kümelere göre oransal dağılımı sırasıyla şöyle. “Okuyanlar” yüzde 42.3, “okuyabilirler” yüzde 18.8, “eskiden okuyanlar” yüzde 16.4, “okumayanlar” yüzde 22.5. İkinci ve üçüncü küme tanımlamaları ile, Sevgili Bekir Ağırdır Türkiye’ye değin bitmeyen umudunu paylaşıyor bizimle. Yüzde 60’ı yılda bir kitap okuyanları “okuyabilirler” ve yarısı hiç kitap almayanları “eskiden okuyanlar” olarak kümeliyor ve umudu yeşertiyor. Ancak özetle Türkiye’nin neredeyse yüzde 60’ı hiç kitap okumuyor.

Türkiye’de okuma kümeleri ve nüfusun dağılım oranları.
Türkiye Okuma Kültürü Araştırması (KONDA-OkuYay, 2019)

Vay be, ne çok okumuş!..

Bir diğer araştırma ise Kültür Bakanlığı tarafından yapılmış. Bakanlığın 2011 tarihli Türkiye Okuma Kültürü Haritası çalışmasına göre, ders kitapları dışında kütüphanesinde 50-55 kitap olan haneler sadece beş ilde karşımıza çıkıyor. Ortalamalar tabi bunlar. Ankara’da bu ortalama 35-40 kitap, İstanbul’da 30-35 kitap, ve İzmir’de 20-25 kitap. Durumumuz bu.

Ders kitapları dışında evde bulunan kitap sayısı.
Türkiye Kitap Okuma Haritası (Kültür Bakanlığı, 2011)

Sanırım, Türkiye’de toplum geneli tarafından “çok okumuş” olmak için elli, “alim” sayılmak için ise yüz kitap okumak yeterli gibi görünüyor. Eğer sizi haber yapacak sözde analist bir gazeteciyi etkileyecekseniz sayıyı yirmi beşe kadar indirebilirsiniz. Ancak gerçekten okunmuş olması kaydı ile tabi. Okuduklarınızı sindirmenize gerek yok bu arada, içlerinden bazı kısımları ezberden aktarabilmeniz daha önemli.

Hemen her alanda ahkam kesebilmek için, elli kitaplık listenin ilk onu çok önemli. Türkiye gibi bir ülke için, hem de samimiyetle ve önem sırası ile sayayım: 1. “Kuran-ı Kerim” (kimse okumadığı için en önemli hazinenizdir), 2. “Hz. Muhammed’in (SAV) Hayatı” (ilköğretim bilgisinin biraz üzerini öneririm), 3. “Nutuk” (Atatürk şöyle demiş diyerek aklınıza yatan herhangi bir cümle kurabilirsiniz, fark edilmez), 4. “Türkiye Coğrafyası” (denizlerimizin adını, komşularımızı ve illerin bölgesini bilmeniz yeterli), 5. “Osmanlı Tarihi” (padişahların sırasını, bazı savaşların tarihlerini biliyorsanız tamamdır), 6. “Cumhuriyet Tarihi” (1938-50 arasını bilirseniz fark yaratırsınız), 7. “Türkiye Ekonomi Tarihi” (alim olmak kısmına da bırakabilirsiniz aslında, iddialı bir okuma), 8. “Türkiye Düşünce Tarihi” (sağ/sol tarihi de diyebiliriz ve cemiyetinize göre herhangi bir taraftan ilk üç akım ve önemli kişiyi bilmek sizi ayrıcalıklı yapar), 9. “Anayasa” (burada mantık işe yaramaz, okumanızı öneririm) ve 10. “100 Soruda Türk Halk Edebiyatı” (en sıkıştığınız anda sizi kurtarır).

Elli kitaplık listenizde edebiyat alanında, romanda Yahya Kemal ve Yaşar Kemal, şiirde Nazım Hikmet ve Nacip Fazıl, hikayede Ömer Seyfettin ve Sabahattin Ali’yi bulundurmak iyi olur. Düşünce alanında istediğinizi okuyabilirsiniz, ama tanınmış isimler olmasında yarar var. Arada düşünür olmayan isimler de bulundurabilirsiniz. Ziya Gökalp, Cemil Meriç, Uğur Mumcu gibi isimler sizi her zaman farklılaştıracaktır. İçinde bulunduğunuz döneme göre popüler bir yazarın eserlerinden iki üç tane okumanız iyi olur. Bunların neden bahsettiğini bilseniz yeter.

Alim olmak biraz daha zor. Kitap sayısı yüze yaklaşırsa iyi olur. Ama burada da şöyle bir avantajınız var; farkettiyseniz ilk on olarak verdiğim kitapların dahi okunmadığı bir ortamda alimlik kategorisi kitaplarda sizinle tartışmaya cesaret edecek birisi karşınıza çıkmayacaktır. Örneğin bulunduğunuz hemen her ortamda sizi yüzde bire sokacak eşsiz bir eser önereyim, “Mesnevi”. Ağır mı geldi? Mesnevi’den Seçmeler de olur.

Kimleri okumanıza gerek yok?..

Okumanıza gerek olmayan yazar ve düşünürleri iki gruba ayıralım. Birinci grup okumadığınız halde okumuş hissiyatı yaratacaklarınız, ikincisi ise gerçekten okusanız dahi işinize yaramayacak olanlar.

Birinci gruptan başlayalım. Tekrar hatırlatmalıyım ki, bu grup yazarları cemiyetinize göre seçmelisiniz. Şimdi size kısa bir liste; düşünürler kategorisinde Aristo, Platon, Kant, Marx, Smith, Machiavelli, Rousseau, Nietzsche – özellikle son iki düşünürü neden okumuş gibi yaptığınızı sizin dahi bilmeniz önemli değil. Bu kategoride Türkiyeli düşünür bulundurmanıza da gerek yok. Türkiyeli düşünürleri “çok okumuş” tanımlamasına eklerseniz daha iyi olur. Bir istisna var yalnız; Persli İbn-i Sina’yı mutlaka “milli” gururumuz olarak listenize ekleyin. Konfüçyüs gibi isimler ise oryantal ruhu mutlu eder.

Çok ayrıcalıklı olmak isterseniz Kapital veya Kavgam benzeri kitapları okumuş gibi yapabilirsiniz. Bu size karşı endişeyle karışık bir saygı kazandırabilir. Sohbetinizde genel olarak mütevazi bir tarz takınmalısınız ama, bu tip kitaplardan bahsederken yüzünüze üstenci ve ben her şeyi okurum şeklinde bir tavır ekleyebilirsiniz.

Cemiyetinizin entelektüel seviyesine göre Sartre, Camus, Barthes, Foucault, Derrida ve Zizek ile Tanpınar, Gökalp, Karakoç, Özel gibi isimlerden bahsetmeniz oldukça çarpıcı sonuçlar elde etmenizi sağlar. Israrcı olmayacağım ama okumanız elbette ki size çok geniş bir vizyon da katacaktır.

Edebiyatta mutlaka, hiç okunmamış ama çok tanınmış olanları seçin, Shakespeare olur mesela. Bir de Cervantes okudum demeyin sakın, işe yaramaz, Don Kişot’u okudum diyeceksiniz. Çok hatta yok satanların yıldızı Küçük Prensi okuduğunuz en derin felsefe kitabı olarak aktarabilirsiniz. Okuyanların dahi size bir karşılığı olmayacaktır. Zira felsefe okumamış oldukları için kitapta bir felsefeden bahsedildiğine dair de bilgileri yoktur zaten.

Bazı edebiyatçı isimleri ile üzerinize gelinirse, iki çok tutacak manevra ile bu saldırıları savuşturabilirsiniz. Birincisi, onu herkes okudu, ben böyle yazarları okumuyorumdur. Ancak bu karşı taraf için biraz incitici olabilir. İkinci manevra ise, tarzını sevmemeniz. “Orhan Pamuk mu, ben onun tarzını sevmiyorum” diyebilirsiniz. Burada hemen bilinen ama okuyanların çoğunun vefat ettiği bir yazar ekleyebilirsiniz cümlenize, güçlendirir. Mesela “Orhan Pamuk mu, ben onun tarzını sevmiyorum, Kemal Tahir bence bu alanda bir üstat” diyebilirsiniz. “Alan” burada kilit kelime. Çünkü alan dediğiniz zaman bu size bir uzmanlık vasfı da katacaktır. Karşınızdaki kişi “alan” kelimesinden çekineceği için sohbeti başka bir yöne çevirmek isteyecektir.

İkinci grup malum, okusanız da size fayda sağlamayacaktır. Aquinas, Bacon, Descartes, Spinoza, Locke, Hume, Hegel, Schopenhauer, Mill, Kierkegaard, Bakunin, Husserl, Russell, Wittgenstein, Heidegger gibi isimler sizi alim yapmaz. Burada listede size değer katacak tek istisna Schopenhauer’dir. Bu düşünürü okuyarak ve görüşlerini istediğiniz gibi eğip bükerek sizin görüşlerinizmiş gibi aktarma şansınız var, isminden bahsetmenize gerek yok.

Bilgiyi paylaşmak zamanı…

Bu kıymetli okuma çabasının neticesinde oluşan yüksek şahsiyetinizi, kendinize saklı tutmanız haksızlık olacaktır. Yani geniş kitleleri sizden ve kıymetli görüşlerinizden mahrum bırakmamalısınız. Hemen her fırsatta, kısıtlı bir teknoloji ile dahi olsa ışığınızı etrafa saçmanız neredeyse vatani bir görevdir.

Ancak ve muhakkak şu taktiğe harfiyen bağlı kalmalısınız. Sohbette herkesin dikkatini çekecek bir kitabı ön plana çıkartarak ama bu kitaptan hiç bahsetmeden, diğer okuduğunuz kitaplardan alıntıları karışık bir şekilde sunmalısınız. Sohbet ne kadar uzun olursa olsun yüz, hatta elli kitap size fazlasıyla yetecektir. Hele ki, bir saat veya bir saat on beş dakika gibi süreler bu taktiği uygulamak için çok idealdir. Eğer aynı zamanda süreyi takip etme yeteneğiniz yok ise, yanınızdaki birine ne kadar oldu diye sorarak yardım alabilirsiniz. Tükeniş yaşamadan ve döngüye girmeden her sohbet seansını zirvesinde bırakmalısınız.

Sohbetiniz ile nasıl bir etki yaratacağınıza ise önceden karar vermelisiniz. Zeki olduğunuzun düşünülmesini sağlamak birinci tercihiniz olmalıdır. Doğrudan alim veya kendi felsefesine sahip bir düşünür mertebesine oynamak iyi bir yol değil; bunu üçüncü dördüncü sohbetinize saklamanız daha doğru olur.

Seri sohbetleriniz boyunca, sizi dinleyenleri tenzih ederek, birçok kişinin okumadığını, sadece belirli şeyler okuduklarını, o okuduklarını da anlamadıklarını tekraren dile getirmeniz iyi olur. Hatta bu kategorinize giren birkaç tanınmış ismi veya grubu topyekun örnek olarak seçebilirsiniz. En çok tutacak olan ise belirli bir yaşın üzerini idrakten yoksun olarak tanımlamak olur. Bu şekilde ne kadar zeki ve farklı olduğunuza dair vurgu yapabilirsiniz. Ancak bundan sonra, her şeyi okumuş ve artık kendi fikriyatı ile mütefelsif bir zat olduğunuzu hissettirmeye başlayabilirsiniz. Bu noktadan itibaren, karşınızdan tam bir teslimiyet bekleyebilir ve okuduğunuz kitapların sorgulanmasından kurtulabilirsiniz. Hepinize yüksek erişimli sohbetler dilerim.