Beşinci Caddenin Serseri Hayaleti: Miguel Piñero

0
61

Nedense Türkiye’deki “yeraltı edebiyatı” meraklısı yayınevlerinin, çevirmenlerin pek de rağbet etmediği bir yazar Piñero. Oysa gerek yaşamı gerekse yazdıklarıyla sadece Doğu Yakası’nın değil tüm dünyanın yazarları arasında dibine kadar moda sözcükler olan “underground”, “outlaw” kelimelerini hak ediyor. (Türkçedeki tek yayın 2019 tarihli C.S.N.S Yayımlarının fanzini “Miguel Pinero – Aşağı Doğu Yakası Şiiri adlı kitapçık. Buradan tekrar tüm fanzincilere ve fanzinlere selam olsun, iyi ki varlar)

Piñero; 19 Aralık 1946’da Porto Riko’nın doğusunda Gurabo’da doğdu (gerçek adı Miguel Antonio Gomez Piñero’ydu) ve dört kardeşin en büyük çocuğuydu. Daha sonra ailesiyle (Miguel Angel Gomez Ramos ve Adelina Piñero ) New York’a göç etti ve çocukluğu daha sonradan da tüm yaşamını şekillendirecek olan, her zaman evi ve çekim merkezi olarak şiirinin başlıca ilham kaynağı olan, Nuyorikalı şairlerin mahalleye verdikleri İspanyolca isimle; “Loisaida” da yani Aşağı Doğu Yakası’nda (Lower East Side) yoksulluk içerisinde geçti.  

“Puerto Rico 1974

Burası doğduğum yer değil

Hatırla-bir çocuk gibi annemin hayali görüntüsü kafamda canlandı –

Çocukluğunun gölgeleri bana çok defa yeniden saydı

El bodeguerodan gıda için refah kredisi

Mangoyu yıllar önce tattım

Dişlerim meyvenin kabuğuna hiç ulaşmadı

35 mil genişliğinde 100 mil uzunluğunda bir adada doğdum

Merkezinde bir yerde kendi yağmur ormanı bölgesi olan küçük bir ada

İspanyolcanın baskın olduğu sözcükler &işaretlerin kendi başlarına okunduğu

Polisin iş yerine ya da evine dadandığı o adanın köyünde doğdum,

Ya hizmetkar olarak, ya da dost olarak gel, slogan kılığında terör olarak değil

Adadaki bir köyün varoşunda doğdum

İnsanların gece kapılarını açık bıraktıkları bir yerde

Yaşlılara hürmet ve saygı gösterilen

Sevdiklerinize kur yapmanın gizli olmadığı

Çocuk kahkahalarının kulağa boş ve vahşice gelmediği

 Hayatta kalmanın kendi kendini imha etmediği”

“Burası Doğduğum Yer Değil” Adlı Şiirinden

Kısa bir süre sonra babası kendilerini terk etti, Adelina ve çocukları evinden zorla çıkarıldı, sosyal yardımla geçinmek zorunda kaldılar. Piñero burada devamsızlık yüzünden farklı devlet okullarına gitti  ve “sorunlu bir çocuk” olarak “Mickey” takma adıyla çok erken yaşta sokakların kanunsuz hayatına bulaştı ve bu tekinsiz sokaklarda nasıl hayatta kalacağını öğrendi. Ailesini doyurmak için hırsızlıklar yaptı. Karıştığı küçük suçlar nedeniyle genç erkekler için ıslahevi olan Bronx’taki Juvenile’e daha sonra ise Otisville Erkek Eğitim Okuluna gönderildi; On beş yaşında ağır uyuşturucularla tanıştı ve kullanmaya başladı,. Hapisten çıkan Piñero önceleri kendini düzeltmeye çalıştı. Bir süre bir rehabilitasyon merkezine gitti ve uyuşturucu karşıtı bir Porto Riko çetesine – Young Lords – katıldı. Kısa bir süre sonra ise uyuşturucuya ve suça geri döndü. Uyuşturucu bulundurmaktan üç yıl Rikers’a ve daha sonra Manhattan Eyalet Hastanesi’ne gönderildi. Hastanede lise denklik sertifikasını alabildi. Yine de serbest bırakıldıktan sonra uyuşturucuya ve suç hayatında hep olacaktı.  Yirmi dört yaşına geldiğinde ise bir kuyumcu dükkanı soyduğu için silahlı soygundan ceza alarak New York Eyalet Hapisanesi Ossining’e (Sing Sing) yollandı.  Hapishane hayatındaki deneyimi, en iyi eserlerinin çoğuna ilham verecek ancak hapishane onu aynı zamanda bir eroin bağımlısı ve küçük suçlarda uzman yapacaktı.

Piñero, çocukluk yıllarında annesinin amatör yazılarından ve babasının hikaye anlatıcılığından oldukça etkilenmişti. Sing Sing’de Afro-Amerikan hapishane şairlerinden etkilendi, şiir okumaya, ezberlemeye ve kendi teatral tarzıyla okumaya başladı. Rap tarzının başlangıçlarından biri olan “Poetry Slam” tarzının öncülerindendir.  Hapishanedeki son döneminde yönetmen Clay Stevenson ve Marvin Felix bir tiyatro atölyesi düzenlemek için Sing Sing’e geldiklerinde Piñero ile tanıştılar ve ona akıl hocalığı yaptılar. Bu dönemde Piñero, hapishanede yazdığı “Sarı Peruklu Siyah Kadın” adlı şiirini bir yarışmaya gönderdi ve 50 dolar kazandı. Bu, Piñero’nun profesyonel kariyerinin başlangıcını olacaktı.

“Muhteşem siyah kadınlara ve onların sarı peruklarına adanmıştır”

Sarı peruklu siyahi kadın

Bir yanılsamada yaşıyorsun

Kafandaki battaniyeni düşün

Bir lincoln indiriminde Macy’den satın alınan

Forest Hills sakinlerinin

sarı sokaklarına siyah halı serdirecek

Çünkü sarı at kuyruğu saçın var ?

Sarı peruklu siyahi kadın

James bond’da  Congo kanını bastırma görevinde

sarışın gizli ajanı mı oynuyorsun?

Sarı peruklu siyahi kadın

T.V.ye çıkmak mı en büyük arzun.

bir  sırrım var reklamına hoş geldin

Brownsville sokaklarında peruklu hizmetçi şeklinde

koştuğumu hayal ettim

Ve kimse derimin rengini fark etmedi

Şimdi gösterimize geri dönelim

Sarışın peruklu siyahi kadın

Lütfen panoya sırrını söyle”

“Sarı Peruklu Siyah Kadın” Şiirinden

Camillo, Piñero’nun kısa oyunlar ve skeçler yazmasına yardımcı oldu. Clay Stevenson’un tiyatro çalışmalarına katıldı ve hapishane hayatını eleştirel bir dille kaleme aldığı ve hapishanedeki bir çocuk tacizsini konu alan tiyatro oyunu “Short Eyes”ı yazmaya başladı.

Piñero’nun birçok eserini içeren tiyatro atölyesinin ürünleri, mahkumlar, hapishane yetkilileri ve performansa övgü dolu bir eleştiri yapan The New York Times tiyatro eleştirmeni önünde canlı olarak sahnelendi ve New York Times’da çok önemli ve olumlu eleştiri yazılarıyla birlikte tanınmaya başladı.

Şartlı tahliye edildiğinde Piñero, eski hükümlüler ve eski uyuşturucu bağımlılarından oluşan bir tiyatro topluluğu olan Riverside Church Tiyatrosu’ndaki “The Family” grubuna katıldı. 1974’te, daha da geliştirdiği ve mahkumların bir çocuk tacizcisine tepkisini anlatan bir oyun olan “Short Eyes”ı yeniden sahnelendi ve New York’un tiyatro elitlerinden oldukça büyük bir beğeni aldı. New York tiyatro yapımcısı Joseph Papp oyunu off-Broadway kapsamına aldı. Eleştirmenler Piñero’ya tiyatro sahnesinde parlak yeni bir yıldız olarak selam durdular ve oyunun “vahşi gerçekçiliğini” ön plana çıkardılar. “Short Eyes” 1973-74 sezonunda “En İyi Amerikan Oyunu” dalında oldukça prestijli bir ödül olan “New York Drama Eleştirmenleri Ödülü”nü aldı. Aynı yıl Obie ve Tony’ye aday gösterildi. Oyun 1977 yılında sinema filmi olarak da çekilecekti. Tiyatro şöhreti ve artık bir yazar olarak para kazanmasının yanı sıra, akademik elitler de Piñero’yu tanıyacaktı. Princeton, Rutgers ve Pratt Enstitüsü’nde konuşma yapması için davet edildi.

“Bir gün 60 dolarım vardı ve aniden birileri bana 15.000 dolar veriyordu. Benden Princeton’da, Rutgers’da ve Pratt Enstitüsünde ders vermem isteniyordu. Herhangi bir eğitimim yok ve burada akıl hocası olarak çalışıyorum…En iyi öğrenciler …Ne bok yiyorum lan ben burada?”

-Mijuel Pinero , Leroy Aarons ‘la People dergisi Röportajı,14 Kasım 1977

Bu yıllarda Piñero; “Subculture”ı sahnelemeleri için sokaktan bir grup genci işe aldı ve tüm bu zaman zarfında kanunla başı belaya girmeye devam edecekti. 1975’te Philadelphia’da Bruce Jay Friedman’ın “Steambath” oyununda Tanrı rolünü oynadı. NY Ensemble Studio Theater tarafından off-Broadway’de oynanan “Eulogy for a Small Time Thief” oyununu yazdı.

1977 yılında Robert M. Young tarafından yönetilerek filme çekilen “Short Eyes”ın senaryosunu yazdı ve filmde çocuk tacizcisi ve uyuşturucu satıcısı olan “Go-Go” rolünü kendisi oynadı. 1978 yılında NY’s 78th Street Theatre Lab tarafından sahnelenen en az tanınan oyunu olan “The Sun Always Shines for the Cool”u yazdı.

Piñero ise bu dönem ayrıca tüm dikkatini ve zamanını Porto Rikolu gençlere akıl hocalığı yapmaya verdi. Nuyorican (New York Porto Rikolu) edebiyatının yaratıcılarından ve destekleyicilerinden biri olarak bir çok yazarla birlikte kurucusu olduğu New York’un Aşağı Doğu Yakası’ndaki “Nuyorican Poets Cafe”de “Poetry Slam” okumaları ve performanslarla popüler hale geldi.ve bir Nuyorican şiir antolojisi olan “Nuyorican Poetry: An Anthology of Words and Feelings”in (1975) ortak yaratıcısı oldu.

Bugün hala etkinliklerine devam eden Nuyorican Poets Cafe, Manhattan’ın Alphabet City semtinde kâr amacı gütmeyen bir organizasyon olarak yazar, şair ve Rutgers Üniversitesi profesörü Miguel Algarín’in East Village apartmanında, kurucu ortaklar Miguel Piñero , Bimbo Rivas , Pedro Pietri ve Lucky Cienfuegos’un yardımlarıyla 1973 yılında, kuruldu . Nuyorican (Porto Rikolu New Yorklu) sanat hareketinin kalesi olarak, şiir , müzik , hip hop , video , görsel sanatlar , komedi ve tiyatro için bir forum haline geldi. Allen Ginsberg Cafe’yi “gezegenin en bütünleşik” yeri olarak tanımlayacaktı.

1975’te, girişimde yer alan şairlerin sayısı artınca Algarín, Doğu 6. Sokak’ta Sunshine Café adlı bir İrlanda pub’ı kiraladı ve ona “Nuyorican Poets Cafe” adını verdi. 1970’lerin ortalarından sonlarına doğru, öne çıkan şairler arasında Miguel Algarín, Miguel Piñero, Pedro Pietri, Victor Hernández Cruz , Diane Burns , Tato Laviera , Piri Thomas , Jesús Papoleto Meléndez , Sandra María Esteves ve José Angel Figueroa vardı. 1980’de, izleyicilerin artması nedeniyle faaliyetlerini ve programlarını genişletmek için 236 Doğu 3. Sokak’taki mevcut binalarını satın aldılar Kafede öne çıkan ikinci dalga önemli Nuyorican Şairleri arasında Nancy Mercado , Giannina Braschi ve Martín Espada gibi isimler de yer aldı.

Piñero oyunu sahnelenirken prömiyerde izleyiciler arasında olan yönetmen Marvin Felix Camillo tarafından keşfedilecekti. “Short Eyes”ın başarısının ardından dikkatleri üzerine çeken Piñero sokak jargonu ve diyalektiğindeki uzmanlığıyla Kojak, Baretta ve Miami Vice gibi televizyon dizileri için senaryo yazarlığı ve danışmanlığı yaptı. Piñero oyunlarında, senaryolarda ve şiirlerinde kullandığı ve çocukluğundan başlayarak New York gettolarında ve hapishanede edindiği gerçek argo dağarcığı ile bir zaman sonra onun ayak izlerini takip eden bir çok yazarın rol modeli haline gelecekti. Piñero ayrıca, televizyonda suç dramalarında aktörlük yaparak, bir dönemin dizi bölümlerine ekstra gerçekçilik ve gerçek hayattaki deneyimleriyle katkıda bulundu. Ekrandaki rolleri gerçek hayatındaki karakterler çerçevesindeydi; Fort Apache ve The Bronx’ta (1980) uyuşturucu satıcısı, Breathless, Exposed ve Deal of the Century’de (hepsi 1983) ve The Pick-Up Artist’te (1987) dolandırıcı rollerini üstlendi. Hollywood yapımcıları ve yönetmenleri, onun kullandığı dili ve tarzını sokakların dili  ve Hispanik kalıplarını oluşturma modeli olarak kullanmaya başladılar. Kariyerinin ana akım medya ile buluştuğu bu dönemde Piñero 1977 yılında Juanita Lovette Rameize  ile evlendi  ancak iki yıl sonra boşandı, evli oldukları dönemde İsmael Castro’yu evlat edindiler. Boşanmanın ardından Piñero Los Angeles’a taşındı ve “Guntower”, “Paper Toilet” ve “Cold Beer”ı sergileyen The One Act Theater Festival’ı kurdu.


Piñero’nun oyunları ve şiirleri, toplumsal normların ve yasaların dışında yaşayan bireylerin hikayelerinden yola çıkarak, toplum tarafından görülmeyen, görülmek istenmeyen, dışlanan yaşamlarından bir estetik geliştiriyor. Toplum tarafından ötekileştirilmiş suçlu, yeraltı dünyasına ait insanlar, fahişeler, travestiler, pezevenkler, eşcinseller gibi “marjinal” kesimlerin hikayelerini dramalaştırarak ait olduğu mahallenin şiirsel yanını gözler önüne serdi. Ait olduğu mahallenin diyorum çünkü başarılı ve popüler bir Amerikalı sanatçı olarak Piñero sınıf atlama potansiyeline sahipti ancak tüm ana akım değerlerini ve başarı kriterlerini reddetti. 1988 yılında kırk bir yaşındaki karaciğer sirozundan erken ölümüne dek tüm hayatını New York Doğu yakasının kanun kaçağı bir serserisi, alkol ve uyuşturucu bağımlısı, biseksüel bir filozof olarak ait olduğu insanlar ve sokaklarda geçirdi.

“Başlangıçtan önce

Tanrı Tanrıyı yarattı

Başlangıçta

Tanrı gettoları ve kenar mahalleleri yarattı

Ve ne kadar güzel olduğunu gördü

Ve Tanrı dedi ki;

“Daha fazla getto ve kenar mahalle olsun”

Ve daha fazla getto ve kenar mahalle oldu

Fakat çok yalın olduğunu gördü

Ve

Süslemek için

Tanrı kurşun bazlı boyayı yarattı ve sonra

Tanrı çöp ve pislik dolu nehirlerin

Gettolar boyunca zarafetle akmasını sağladı

Üçüncü gün

Çünkü ikinci gün Tanrı şehir dışındaydı

Üçüncü gün

Tanrının burnu akıyordu

Ve arzusu azalıyordu ve Tanrı

Tüm bilgeliğiyle

Hasta olduğunu biliyordu

İyileştirilmesi gerekiyordu

Ve Tanrı

Gettolara arka bahçeler yarattı

Ve dar ara sokaklar

Eroin ve kokainin bulunduğu

Ve

Sonsuz bilgeliği ve lütfuyla

Tanrı sarılığı yarattı

Tetanozu yarattı

Sıtmayı yarattı

Aşağılanmayı yarattı

Yarattı

SOYKIRIMI

Ve Tanrı bunun iyi olduğunu biliyordu

Nitekim Tanrı daha iyi olamayacağını biliyordu

Fakat yine de denemeye karar verdi

Dördüncü gün

Tanrı insanları yarattığında

bir çingene taksiciyle Harlem civarında dolanıyordu

ve tüm bunların etnik bir uyumluluk içinde olmasını sağladı

Fakat insanların yalnız ve aç olduğunu gördü

Ve muteber göt deliğinden

Bu insanlar için arkadaşlığı yarattı

Ve bu birlikteliğe

Kapitalizm dedi

Irkçılığı yarattı

Sömürüyü yarattı

Erkek şovenizmini yarattı

Maçoluğu yarattı

Emperyalizmi yarattı

Sömürgeciliği yarattı

Wall Street’i yarattı

Yabancılarla savaşı yarattı

Ve Tanrı biliyordu

Ve Tanrı görüyordu

Ve Tanrı bunun iyiden de öte olduğunu hissediyordu

Ve Tanrı dedi ki;

GÜZEEELLLLLL

Beşinci gün

İnsanlar diz çöktüler

Dua ettiler

Yalvardılar

Ve dilekçelerini beyan ettiklerinde

Editöre bir mektup olarak

Niye mi?. NİYE? NİYE?  Ne oldu bebeğim????

Ve Tanrı dedi ki,

“Sevgili tebaam

Bir şeyi açıklıkla ortaya koymama izin verin

Bu konuda şunu söylerken

YORUM…..YOK!

Fakat altıncı gün Tanrı insanlarla konuşu

Dedi ki;  İNSANLAR!!!

Gettolar ve kenar mahalleler

Ve yarattığım tüm diğer muhteşem şeyler

Size egemenlik kuracak

Ve sonra

Gettolara ve kenar mahallelere hükmetti

Ve tüm o yarattığı muhteşem şeyleri

Ve çoğaltmak için

Ve çoğaldılar

Yedinci gün Tanrı yorulmuştu

Hastalık izni aldı

Fazla Mesai ücretini aldı

Ücretli iznini aldı

Fakat Porto Riko’nun güneşli sahillerine gitmek için

T.W.A’a binmeden önce

Uyarıldı has adamı Şeytanın

Getto cennetlerinin etrafında

Aklın bilgi ağaçlarını ektiği konusunda

Ve bir basın toplantısı düzenledi

Cennet denilen eyaletinde

Bir kıyıdan ötekine ulusal televizyonlara bağlanarak

Ve Halkına dedi ki

SAKİN

Olun

Ve insanlar sakindiler

Ve sakinliklerini korudular

Ve İnsanlar sakinler

Ve sakin kalıyorlar

Ve tanrı dedi ki;

GÜZEL….

“Aziz Miguelciğe göre Yaratılış Kitabı”

Şiir Piñero’nun  kendini ifade etme konusunda en önemli aracıydı, şiirlerini La Bodega Sold Dreams’de derledi ve yayınladı. Nuyorican Poets Café’den çıkan birçok şairden en ünlüsü Piñero olacaktı. Şiirlerinin genel teması kimi zaman alaycı, kimi zaman öfkeli bir dille de olsa kötülüğün kaynağını aramak ve insanları nasıl etkilediğini sorgulamak oldu.

1980’de Piñero’nun birkaç eseri yayınlandı: ilk şiir koleksiyonu The Bodega Sold Dreams ve üç kısa oyunu da içeren bir cilt – The Sun Always Shines for the Cool , Midnight Moon at the Greasy Spoon ve Eulogy for a Small Time Thief. Tüm bu oyunlar şehrin “acımasız sokaklarındaki” hayata odaklanıyordu.

Piñero 16 Haziran 1988’de New York’ta karaciğer yetmezliğinden öldü. Külleri “Lower East Side” şiirinde istediği gibi Manhattan’ın Aşağı Doğu yakasına dağıldı.

“Ölmeden önce bir kez olsun

Tırmanmak isterim kalabalık harap gökyüzüne

Ciğerim sökülene dek haykırmayı düşlerim

Sonra küllerimi savururum Aşağı Doğu Yakasına

Bırakın şarkımı söyleyeyim bu gece

Gözlerden ırak hissetmeme izin verin

Ve bütün gözler kuru kalsın

Küllerimi aşağı doğu yakasına savurduklarında”

….

Puerto Rico‘da gömülmek istemiyorum

Long ısland mezarlığında yatmak istemiyorum

Bıçaklanmaya yakın olmak istiyorum

Kumara, savaşa&ecelsiz ölüme

& yeni doğum haykırışına

Ben öldüğümde lütfen

Beni uzağa götürmeyin

Yakında tutun

Küllerimi alıp savurun Aşağı Doğu Yakasına

“Aşağı Doğu Yakası” şiirinden

2001’de Miramax, şairin hayatına dayanan, tanınmış Kübalı yönetmen León Ichaso’nun yönettiği ve yine tanınmış televizyon ve sinema Latin oyuncusu Benjamin Pratt’in başrol oynadığı Piñero filmini çekti.

Piñero’nun ölümünden yirmi yıldan fazla bir süre sonra, yazarın kitaplarının çoğunun yayıncısı olan Arte Público, daha önce yayınlanmış eserlerin yanı sıra daha önce yayınlanmamış olan bazılarını da içeren Outlaw: The Collected Works of Miguel Piñero (2010) adlı kapsamlı bir antoloji yayınladı. Son oyunlarından biri eleştirmenlerden karışık eleştiriler alan A Midnight Moon at the Greasy Spoon (1981) idi.

“ölmüştü,

hiç yaşamamıştı,

öldü

öldü

bir sebep ararken öldü

bir sebep ararken

çünkü

söylemişti

bir sebep göremediğini

fakat duymuştu

sebebi

aç getto çocuklarının çığlığını duymuştu

Malcolm’un uyarılarını duymuştu

yeni hapishanelere yeni yollar açan iş makinelerini duymuştu

bir sebep ararken öldü

bir sebep ararken

aslında çoktan ölmüştü

gerçekte hiç  yaşamamıştı

yukarısında…aşağısında…her bir yanında

kentin dört bir yanında dolanıyordu cesedi

bir sebep arıyordu

sebebin 75 dolarlık & yılan derisi ayakkabılar olduğunu düşünüyordu

siyah çocuklara beyaz[1] satmak olduğunu

bir çingene gülüşünde veya J.B.de olduğunu

veya marihuana ile baş etmek olduğunu

ve “du-wops”[2] söylemekle biraz chi-chiba’dan[3] sonra parkta

bir sebep ararken öldü

sebep ararken öldü

ve sebepte onu ararken ölüyordu

ve sebepte onu ararken ölüyordu

ve sebepte onu ararken ölüyordu

renkli televizyon istiyordu

ipek bir takım istiyordu

Mets’in Dünya serisini kazanması gibi bir sebebin gelmesini istiyordu

istiyor…istiyor…istiyor…istiyordu

daha fazla istemeyi istiyordu

fakat

asla vermedi

asla vermemişti

çocuklara sevgisini asla vermemişti

yaşlı insanlar kalbini, asla

ve

asla ruhunu kendi halkına

çünkü bir sebep aramakla meşguldü

meşgul

sesini mükemmelleştirmekle meşguldü milli marşla uyumlu hale getirmek için

spiro t agnew[4] ile

meşguldü yayık sesini düzeltmekle yavşaklığı anlaşılmasın diye

“Yaşasın Polis” konuşmasını mükemmelleştirmekle meşgüldü

aşağısında…yukarısında…göbeğinde…her bir yanında kentin

cesedi kentin her köşesinde bulundu

sebep ararken

bir sebep ararken

bulundu

aşırı dozdan ölenlerin kimsesizler mezarlığında

bulundu

d.d.t.[5] ile bezenmiş bowery’de[6]

bacakları vietnam’da kalmıştı

kolları sing-sing[7] de bulunmuştu

kafa derisi Nixon’ın kemerinde

gettonun sokakları kanıyla boyanmıştı

gözleri hala İsa’yı arıyordu

bulutların arasından inerek her şeyi düzeltmesi için

İsa Attica’da öldüğünde,

beyinleri Pentagon’un tüm çerçevelerine yapıştırılmıştı

sesi hala haykırıyordu Amerikan bayrağıyla sonsuza kadar

kendi vergileriyle alınmış polis kurşunları ile delik deşik

sebebi  ararken öldü

bir sebep ararken

sebep ölürken onu arayışında

dün öldü

ölüyor bugün

yarın ölmüş olacak

bir sebep ararken öldü

sebebi ararken öldü

sebep gözünün önündeydi

sebep derisindeydi

sebep konuşmasındaydı

sebep kanındaydı

fakat

sebebi ararken öldü

bir sebep ararken öldü

öldü

sağır

dilsiz

ve

kör

öldü

sebebini asla bulamadı

çünkü

biliyorsun, asla ve asla

sebebin kendisi olduğunu anlamadı”

“Bir Sebep Ararken”

[1] Kokain

[2] 1940’larda Afrika-Amerikalıların  New York, Philadelphia, Chicago’da yaptıkları rhytm&blues tarzı

[3] Marihuana

[4] ABD 39.Başkan Yardımcısı

[5] Tarım İlacı

[6] New York’ta bir semt

[7] New York’ta yüksek korumalı hapishane

Önceki İçerikDöne Kaya: Katili Tanıyorum! Adalet İstiyorum!
Sonraki İçerikDostlar Alışverişte Görsün
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz