Nedense Türkiye’deki “yeraltı edebiyatı” meraklısı yayınevlerinin, çevirmenlerin pek de rağbet etmediği bir yazar Piñero. Oysa gerek yaşamı gerekse yazdıklarıyla sadece Doğu Yakası’nın değil tüm dünyanın yazarları arasında dibine kadar moda sözcükler olan “underground”, “outlaw” kelimelerini hak ediyor. (Türkçedeki tek yayın 2019 tarihli C.S.N.S Yayımlarının fanzini “Miguel Pinero – Aşağı Doğu Yakası Şiiri adlı kitapçık. Buradan tekrar tüm fanzincilere ve fanzinlere selam olsun, iyi ki varlar)
Piñero; 19 Aralık 1946’da Porto Riko’nın doğusunda Gurabo’da doğdu (gerçek adı Miguel Antonio Gomez Piñero’ydu) ve dört kardeşin en büyük çocuğuydu. Daha sonra ailesiyle (Miguel Angel Gomez Ramos ve Adelina Piñero ) New York’a göç etti ve çocukluğu daha sonradan da tüm yaşamını şekillendirecek olan, her zaman evi ve çekim merkezi olarak şiirinin başlıca ilham kaynağı olan, Nuyorikalı şairlerin mahalleye verdikleri İspanyolca isimle; “Loisaida” da yani Aşağı Doğu Yakası’nda (Lower East Side) yoksulluk içerisinde geçti.
“Puerto Rico 1974
Burası doğduğum yer değil
Hatırla-bir çocuk gibi annemin hayali görüntüsü kafamda canlandı –
Çocukluğunun gölgeleri bana çok defa yeniden saydı
El bodeguerodan gıda için refah kredisi
Mangoyu yıllar önce tattım
Dişlerim meyvenin kabuğuna hiç ulaşmadı
35 mil genişliğinde 100 mil uzunluğunda bir adada doğdum
Merkezinde bir yerde kendi yağmur ormanı bölgesi olan küçük bir ada
İspanyolcanın baskın olduğu sözcükler &işaretlerin kendi başlarına okunduğu
Polisin iş yerine ya da evine dadandığı o adanın köyünde doğdum,
Ya hizmetkar olarak, ya da dost olarak gel, slogan kılığında terör olarak değil
Adadaki bir köyün varoşunda doğdum
İnsanların gece kapılarını açık bıraktıkları bir yerde
Yaşlılara hürmet ve saygı gösterilen
Sevdiklerinize kur yapmanın gizli olmadığı
Çocuk kahkahalarının kulağa boş ve vahşice gelmediği
Hayatta kalmanın kendi kendini imha etmediği”
“Burası Doğduğum Yer Değil” Adlı Şiirinden
Kısa bir süre sonra babası kendilerini terk etti, Adelina ve çocukları evinden zorla çıkarıldı, sosyal yardımla geçinmek zorunda kaldılar. Piñero burada devamsızlık yüzünden farklı devlet okullarına gitti ve “sorunlu bir çocuk” olarak “Mickey” takma adıyla çok erken yaşta sokakların kanunsuz hayatına bulaştı ve bu tekinsiz sokaklarda nasıl hayatta kalacağını öğrendi. Ailesini doyurmak için hırsızlıklar yaptı. Karıştığı küçük suçlar nedeniyle genç erkekler için ıslahevi olan Bronx’taki Juvenile’e daha sonra ise Otisville Erkek Eğitim Okuluna gönderildi; On beş yaşında ağır uyuşturucularla tanıştı ve kullanmaya başladı,. Hapisten çıkan Piñero önceleri kendini düzeltmeye çalıştı. Bir süre bir rehabilitasyon merkezine gitti ve uyuşturucu karşıtı bir Porto Riko çetesine – Young Lords – katıldı. Kısa bir süre sonra ise uyuşturucuya ve suça geri döndü. Uyuşturucu bulundurmaktan üç yıl Rikers’a ve daha sonra Manhattan Eyalet Hastanesi’ne gönderildi. Hastanede lise denklik sertifikasını alabildi. Yine de serbest bırakıldıktan sonra uyuşturucuya ve suç hayatında hep olacaktı. Yirmi dört yaşına geldiğinde ise bir kuyumcu dükkanı soyduğu için silahlı soygundan ceza alarak New York Eyalet Hapisanesi Ossining’e (Sing Sing) yollandı. Hapishane hayatındaki deneyimi, en iyi eserlerinin çoğuna ilham verecek ancak hapishane onu aynı zamanda bir eroin bağımlısı ve küçük suçlarda uzman yapacaktı.
Piñero, çocukluk yıllarında annesinin amatör yazılarından ve babasının hikaye anlatıcılığından oldukça etkilenmişti. Sing Sing’de Afro-Amerikan hapishane şairlerinden etkilendi, şiir okumaya, ezberlemeye ve kendi teatral tarzıyla okumaya başladı. Rap tarzının başlangıçlarından biri olan “Poetry Slam” tarzının öncülerindendir. Hapishanedeki son döneminde yönetmen Clay Stevenson ve Marvin Felix bir tiyatro atölyesi düzenlemek için Sing Sing’e geldiklerinde Piñero ile tanıştılar ve ona akıl hocalığı yaptılar. Bu dönemde Piñero, hapishanede yazdığı “Sarı Peruklu Siyah Kadın” adlı şiirini bir yarışmaya gönderdi ve 50 dolar kazandı. Bu, Piñero’nun profesyonel kariyerinin başlangıcını olacaktı.
“Muhteşem siyah kadınlara ve onların sarı peruklarına adanmıştır”
Sarı peruklu siyahi kadın
Bir yanılsamada yaşıyorsun
Kafandaki battaniyeni düşün
Bir lincoln indiriminde Macy’den satın alınan
Forest Hills sakinlerinin
sarı sokaklarına siyah halı serdirecek
Çünkü sarı at kuyruğu saçın var ?
Sarı peruklu siyahi kadın
James bond’da Congo kanını bastırma görevinde
sarışın gizli ajanı mı oynuyorsun?
Sarı peruklu siyahi kadın
T.V.ye çıkmak mı en büyük arzun.
bir sırrım var reklamına hoş geldin
Brownsville sokaklarında peruklu hizmetçi şeklinde
koştuğumu hayal ettim
Ve kimse derimin rengini fark etmedi
Şimdi gösterimize geri dönelim
Sarışın peruklu siyahi kadın
Lütfen panoya sırrını söyle”
“Sarı Peruklu Siyah Kadın” Şiirinden
Camillo, Piñero’nun kısa oyunlar ve skeçler yazmasına yardımcı oldu. Clay Stevenson’un tiyatro çalışmalarına katıldı ve hapishane hayatını eleştirel bir dille kaleme aldığı ve hapishanedeki bir çocuk tacizsini konu alan tiyatro oyunu “Short Eyes”ı yazmaya başladı.
Piñero’nun birçok eserini içeren tiyatro atölyesinin ürünleri, mahkumlar, hapishane yetkilileri ve performansa övgü dolu bir eleştiri yapan The New York Times tiyatro eleştirmeni önünde canlı olarak sahnelendi ve New York Times’da çok önemli ve olumlu eleştiri yazılarıyla birlikte tanınmaya başladı.
Şartlı tahliye edildiğinde Piñero, eski hükümlüler ve eski uyuşturucu bağımlılarından oluşan bir tiyatro topluluğu olan Riverside Church Tiyatrosu’ndaki “The Family” grubuna katıldı. 1974’te, daha da geliştirdiği ve mahkumların bir çocuk tacizcisine tepkisini anlatan bir oyun olan “Short Eyes”ı yeniden sahnelendi ve New York’un tiyatro elitlerinden oldukça büyük bir beğeni aldı. New York tiyatro yapımcısı Joseph Papp oyunu off-Broadway kapsamına aldı. Eleştirmenler Piñero’ya tiyatro sahnesinde parlak yeni bir yıldız olarak selam durdular ve oyunun “vahşi gerçekçiliğini” ön plana çıkardılar. “Short Eyes” 1973-74 sezonunda “En İyi Amerikan Oyunu” dalında oldukça prestijli bir ödül olan “New York Drama Eleştirmenleri Ödülü”nü aldı. Aynı yıl Obie ve Tony’ye aday gösterildi. Oyun 1977 yılında sinema filmi olarak da çekilecekti. Tiyatro şöhreti ve artık bir yazar olarak para kazanmasının yanı sıra, akademik elitler de Piñero’yu tanıyacaktı. Princeton, Rutgers ve Pratt Enstitüsü’nde konuşma yapması için davet edildi.
“Bir gün 60 dolarım vardı ve aniden birileri bana 15.000 dolar veriyordu. Benden Princeton’da, Rutgers’da ve Pratt Enstitüsünde ders vermem isteniyordu. Herhangi bir eğitimim yok ve burada akıl hocası olarak çalışıyorum…En iyi öğrenciler …Ne bok yiyorum lan ben burada?”
-Mijuel Pinero , Leroy Aarons ‘la People dergisi Röportajı,14 Kasım 1977
Bu yıllarda Piñero; “Subculture”ı sahnelemeleri için sokaktan bir grup genci işe aldı ve tüm bu zaman zarfında kanunla başı belaya girmeye devam edecekti. 1975’te Philadelphia’da Bruce Jay Friedman’ın “Steambath” oyununda Tanrı rolünü oynadı. NY Ensemble Studio Theater tarafından off-Broadway’de oynanan “Eulogy for a Small Time Thief” oyununu yazdı.
1977 yılında Robert M. Young tarafından yönetilerek filme çekilen “Short Eyes”ın senaryosunu yazdı ve filmde çocuk tacizcisi ve uyuşturucu satıcısı olan “Go-Go” rolünü kendisi oynadı. 1978 yılında NY’s 78th Street Theatre Lab tarafından sahnelenen en az tanınan oyunu olan “The Sun Always Shines for the Cool”u yazdı.
Piñero ise bu dönem ayrıca tüm dikkatini ve zamanını Porto Rikolu gençlere akıl hocalığı yapmaya verdi. Nuyorican (New York Porto Rikolu) edebiyatının yaratıcılarından ve destekleyicilerinden biri olarak bir çok yazarla birlikte kurucusu olduğu New York’un Aşağı Doğu Yakası’ndaki “Nuyorican Poets Cafe”de “Poetry Slam” okumaları ve performanslarla popüler hale geldi.ve bir Nuyorican şiir antolojisi olan “Nuyorican Poetry: An Anthology of Words and Feelings”in (1975) ortak yaratıcısı oldu.
Bugün hala etkinliklerine devam eden Nuyorican Poets Cafe, Manhattan’ın Alphabet City semtinde kâr amacı gütmeyen bir organizasyon olarak yazar, şair ve Rutgers Üniversitesi profesörü Miguel Algarín’in East Village apartmanında, kurucu ortaklar Miguel Piñero , Bimbo Rivas , Pedro Pietri ve Lucky Cienfuegos’un yardımlarıyla 1973 yılında, kuruldu . Nuyorican (Porto Rikolu New Yorklu) sanat hareketinin kalesi olarak, şiir , müzik , hip hop , video , görsel sanatlar , komedi ve tiyatro için bir forum haline geldi. Allen Ginsberg Cafe’yi “gezegenin en bütünleşik” yeri olarak tanımlayacaktı.
1975’te, girişimde yer alan şairlerin sayısı artınca Algarín, Doğu 6. Sokak’ta Sunshine Café adlı bir İrlanda pub’ı kiraladı ve ona “Nuyorican Poets Cafe” adını verdi. 1970’lerin ortalarından sonlarına doğru, öne çıkan şairler arasında Miguel Algarín, Miguel Piñero, Pedro Pietri, Victor Hernández Cruz , Diane Burns , Tato Laviera , Piri Thomas , Jesús Papoleto Meléndez , Sandra María Esteves ve José Angel Figueroa vardı. 1980’de, izleyicilerin artması nedeniyle faaliyetlerini ve programlarını genişletmek için 236 Doğu 3. Sokak’taki mevcut binalarını satın aldılar Kafede öne çıkan ikinci dalga önemli Nuyorican Şairleri arasında Nancy Mercado , Giannina Braschi ve Martín Espada gibi isimler de yer aldı.
Piñero oyunu sahnelenirken prömiyerde izleyiciler arasında olan yönetmen Marvin Felix Camillo tarafından keşfedilecekti. “Short Eyes”ın başarısının ardından dikkatleri üzerine çeken Piñero sokak jargonu ve diyalektiğindeki uzmanlığıyla Kojak, Baretta ve Miami Vice gibi televizyon dizileri için senaryo yazarlığı ve danışmanlığı yaptı. Piñero oyunlarında, senaryolarda ve şiirlerinde kullandığı ve çocukluğundan başlayarak New York gettolarında ve hapishanede edindiği gerçek argo dağarcığı ile bir zaman sonra onun ayak izlerini takip eden bir çok yazarın rol modeli haline gelecekti. Piñero ayrıca, televizyonda suç dramalarında aktörlük yaparak, bir dönemin dizi bölümlerine ekstra gerçekçilik ve gerçek hayattaki deneyimleriyle katkıda bulundu. Ekrandaki rolleri gerçek hayatındaki karakterler çerçevesindeydi; Fort Apache ve The Bronx’ta (1980) uyuşturucu satıcısı, Breathless, Exposed ve Deal of the Century’de (hepsi 1983) ve The Pick-Up Artist’te (1987) dolandırıcı rollerini üstlendi. Hollywood yapımcıları ve yönetmenleri, onun kullandığı dili ve tarzını sokakların dili ve Hispanik kalıplarını oluşturma modeli olarak kullanmaya başladılar. Kariyerinin ana akım medya ile buluştuğu bu dönemde Piñero 1977 yılında Juanita Lovette Rameize ile evlendi ancak iki yıl sonra boşandı, evli oldukları dönemde İsmael Castro’yu evlat edindiler. Boşanmanın ardından Piñero Los Angeles’a taşındı ve “Guntower”, “Paper Toilet” ve “Cold Beer”ı sergileyen The One Act Theater Festival’ı kurdu.
Piñero’nun oyunları ve şiirleri, toplumsal normların ve yasaların dışında yaşayan bireylerin hikayelerinden yola çıkarak, toplum tarafından görülmeyen, görülmek istenmeyen, dışlanan yaşamlarından bir estetik geliştiriyor. Toplum tarafından ötekileştirilmiş suçlu, yeraltı dünyasına ait insanlar, fahişeler, travestiler, pezevenkler, eşcinseller gibi “marjinal” kesimlerin hikayelerini dramalaştırarak ait olduğu mahallenin şiirsel yanını gözler önüne serdi. Ait olduğu mahallenin diyorum çünkü başarılı ve popüler bir Amerikalı sanatçı olarak Piñero sınıf atlama potansiyeline sahipti ancak tüm ana akım değerlerini ve başarı kriterlerini reddetti. 1988 yılında kırk bir yaşındaki karaciğer sirozundan erken ölümüne dek tüm hayatını New York Doğu yakasının kanun kaçağı bir serserisi, alkol ve uyuşturucu bağımlısı, biseksüel bir filozof olarak ait olduğu insanlar ve sokaklarda geçirdi.
“Başlangıçtan önce
Tanrı Tanrıyı yarattı
Başlangıçta
Tanrı gettoları ve kenar mahalleleri yarattı
Ve ne kadar güzel olduğunu gördü
Ve Tanrı dedi ki;
“Daha fazla getto ve kenar mahalle olsun”
Ve daha fazla getto ve kenar mahalle oldu
Fakat çok yalın olduğunu gördü
Ve
Süslemek için
Tanrı kurşun bazlı boyayı yarattı ve sonra
Tanrı çöp ve pislik dolu nehirlerin
Gettolar boyunca zarafetle akmasını sağladı
Üçüncü gün
Çünkü ikinci gün Tanrı şehir dışındaydı
Üçüncü gün
Tanrının burnu akıyordu
Ve arzusu azalıyordu ve Tanrı
Tüm bilgeliğiyle
Hasta olduğunu biliyordu
İyileştirilmesi gerekiyordu
Ve Tanrı
Gettolara arka bahçeler yarattı
Ve dar ara sokaklar
Eroin ve kokainin bulunduğu
Ve
Sonsuz bilgeliği ve lütfuyla
Tanrı sarılığı yarattı
Tetanozu yarattı
Sıtmayı yarattı
Aşağılanmayı yarattı
Yarattı
SOYKIRIMI
Ve Tanrı bunun iyi olduğunu biliyordu
Nitekim Tanrı daha iyi olamayacağını biliyordu
Fakat yine de denemeye karar verdi
Dördüncü gün
Tanrı insanları yarattığında
bir çingene taksiciyle Harlem civarında dolanıyordu
ve tüm bunların etnik bir uyumluluk içinde olmasını sağladı
Fakat insanların yalnız ve aç olduğunu gördü
Ve muteber göt deliğinden
Bu insanlar için arkadaşlığı yarattı
Ve bu birlikteliğe
Kapitalizm dedi
Irkçılığı yarattı
Sömürüyü yarattı
Erkek şovenizmini yarattı
Maçoluğu yarattı
Emperyalizmi yarattı
Sömürgeciliği yarattı
Wall Street’i yarattı
Yabancılarla savaşı yarattı
Ve Tanrı biliyordu
Ve Tanrı görüyordu
Ve Tanrı bunun iyiden de öte olduğunu hissediyordu
Ve Tanrı dedi ki;
GÜZEEELLLLLL
Beşinci gün
İnsanlar diz çöktüler
Dua ettiler
Yalvardılar
Ve dilekçelerini beyan ettiklerinde
Editöre bir mektup olarak
Niye mi?. NİYE? NİYE? Ne oldu bebeğim????
Ve Tanrı dedi ki,
“Sevgili tebaam
Bir şeyi açıklıkla ortaya koymama izin verin
Bu konuda şunu söylerken
YORUM…..YOK!
Fakat altıncı gün Tanrı insanlarla konuşu
Dedi ki; İNSANLAR!!!
Gettolar ve kenar mahalleler
Ve yarattığım tüm diğer muhteşem şeyler
Size egemenlik kuracak
Ve sonra
Gettolara ve kenar mahallelere hükmetti
Ve tüm o yarattığı muhteşem şeyleri
Ve çoğaltmak için
Ve çoğaldılar
Yedinci gün Tanrı yorulmuştu
Hastalık izni aldı
Fazla Mesai ücretini aldı
Ücretli iznini aldı
Fakat Porto Riko’nun güneşli sahillerine gitmek için
T.W.A’a binmeden önce
Uyarıldı has adamı Şeytanın
Getto cennetlerinin etrafında
Aklın bilgi ağaçlarını ektiği konusunda
Ve bir basın toplantısı düzenledi
Cennet denilen eyaletinde
Bir kıyıdan ötekine ulusal televizyonlara bağlanarak
Ve Halkına dedi ki
SAKİN
Olun
Ve insanlar sakindiler
Ve sakinliklerini korudular
Ve İnsanlar sakinler
Ve sakin kalıyorlar
Ve tanrı dedi ki;
GÜZEL….
“Aziz Miguelciğe göre Yaratılış Kitabı”
Şiir Piñero’nun kendini ifade etme konusunda en önemli aracıydı, şiirlerini La Bodega Sold Dreams’de derledi ve yayınladı. Nuyorican Poets Café’den çıkan birçok şairden en ünlüsü Piñero olacaktı. Şiirlerinin genel teması kimi zaman alaycı, kimi zaman öfkeli bir dille de olsa kötülüğün kaynağını aramak ve insanları nasıl etkilediğini sorgulamak oldu.
1980’de Piñero’nun birkaç eseri yayınlandı: ilk şiir koleksiyonu The Bodega Sold Dreams ve üç kısa oyunu da içeren bir cilt – The Sun Always Shines for the Cool , Midnight Moon at the Greasy Spoon ve Eulogy for a Small Time Thief. Tüm bu oyunlar şehrin “acımasız sokaklarındaki” hayata odaklanıyordu.
Piñero 16 Haziran 1988’de New York’ta karaciğer yetmezliğinden öldü. Külleri “Lower East Side” şiirinde istediği gibi Manhattan’ın Aşağı Doğu yakasına dağıldı.
“Ölmeden önce bir kez olsun
Tırmanmak isterim kalabalık harap gökyüzüne
Ciğerim sökülene dek haykırmayı düşlerim
Sonra küllerimi savururum Aşağı Doğu Yakasına
Bırakın şarkımı söyleyeyim bu gece
Gözlerden ırak hissetmeme izin verin
Ve bütün gözler kuru kalsın
Küllerimi aşağı doğu yakasına savurduklarında”
….
Puerto Rico‘da gömülmek istemiyorum
Long ısland mezarlığında yatmak istemiyorum
Bıçaklanmaya yakın olmak istiyorum
Kumara, savaşa&ecelsiz ölüme
& yeni doğum haykırışına
Ben öldüğümde lütfen
Beni uzağa götürmeyin
Yakında tutun
Küllerimi alıp savurun Aşağı Doğu Yakasına
“Aşağı Doğu Yakası” şiirinden
2001’de Miramax, şairin hayatına dayanan, tanınmış Kübalı yönetmen León Ichaso’nun yönettiği ve yine tanınmış televizyon ve sinema Latin oyuncusu Benjamin Pratt’in başrol oynadığı Piñero filmini çekti.
Piñero’nun ölümünden yirmi yıldan fazla bir süre sonra, yazarın kitaplarının çoğunun yayıncısı olan Arte Público, daha önce yayınlanmış eserlerin yanı sıra daha önce yayınlanmamış olan bazılarını da içeren Outlaw: The Collected Works of Miguel Piñero (2010) adlı kapsamlı bir antoloji yayınladı. Son oyunlarından biri eleştirmenlerden karışık eleştiriler alan A Midnight Moon at the Greasy Spoon (1981) idi.
“ölmüştü,
hiç yaşamamıştı,
öldü
öldü
bir sebep ararken öldü
bir sebep ararken
çünkü
söylemişti
bir sebep göremediğini
fakat duymuştu
sebebi
aç getto çocuklarının çığlığını duymuştu
Malcolm’un uyarılarını duymuştu
yeni hapishanelere yeni yollar açan iş makinelerini duymuştu
bir sebep ararken öldü
bir sebep ararken
aslında çoktan ölmüştü
gerçekte hiç yaşamamıştı
yukarısında…aşağısında…her bir yanında
kentin dört bir yanında dolanıyordu cesedi
bir sebep arıyordu
sebebin 75 dolarlık & yılan derisi ayakkabılar olduğunu düşünüyordu
siyah çocuklara beyaz[1] satmak olduğunu
bir çingene gülüşünde veya J.B.de olduğunu
veya marihuana ile baş etmek olduğunu
ve “du-wops”[2] söylemekle biraz chi-chiba’dan[3] sonra parkta
bir sebep ararken öldü
sebep ararken öldü
ve sebepte onu ararken ölüyordu
ve sebepte onu ararken ölüyordu
ve sebepte onu ararken ölüyordu
renkli televizyon istiyordu
ipek bir takım istiyordu
Mets’in Dünya serisini kazanması gibi bir sebebin gelmesini istiyordu
istiyor…istiyor…istiyor…istiyordu
daha fazla istemeyi istiyordu
fakat
asla vermedi
asla vermemişti
çocuklara sevgisini asla vermemişti
yaşlı insanlar kalbini, asla
ve
asla ruhunu kendi halkına
çünkü bir sebep aramakla meşguldü
meşgul
sesini mükemmelleştirmekle meşguldü milli marşla uyumlu hale getirmek için
spiro t agnew[4] ile
meşguldü yayık sesini düzeltmekle yavşaklığı anlaşılmasın diye
“Yaşasın Polis” konuşmasını mükemmelleştirmekle meşgüldü
aşağısında…yukarısında…göbeğinde…her bir yanında kentin
cesedi kentin her köşesinde bulundu
sebep ararken
bir sebep ararken
bulundu
aşırı dozdan ölenlerin kimsesizler mezarlığında
bulundu
d.d.t.[5] ile bezenmiş bowery’de[6]
bacakları vietnam’da kalmıştı
kolları sing-sing[7] de bulunmuştu
kafa derisi Nixon’ın kemerinde
gettonun sokakları kanıyla boyanmıştı
gözleri hala İsa’yı arıyordu
bulutların arasından inerek her şeyi düzeltmesi için
İsa Attica’da öldüğünde,
beyinleri Pentagon’un tüm çerçevelerine yapıştırılmıştı
sesi hala haykırıyordu Amerikan bayrağıyla sonsuza kadar
kendi vergileriyle alınmış polis kurşunları ile delik deşik
sebebi ararken öldü
bir sebep ararken
sebep ölürken onu arayışında
dün öldü
ölüyor bugün
yarın ölmüş olacak
bir sebep ararken öldü
sebebi ararken öldü
sebep gözünün önündeydi
sebep derisindeydi
sebep konuşmasındaydı
sebep kanındaydı
fakat
sebebi ararken öldü
bir sebep ararken öldü
öldü
sağır
dilsiz
ve
kör
öldü
sebebini asla bulamadı
çünkü
biliyorsun, asla ve asla
sebebin kendisi olduğunu anlamadı”
“Bir Sebep Ararken”
[1] Kokain
[2] 1940’larda Afrika-Amerikalıların New York, Philadelphia, Chicago’da yaptıkları rhytm&blues tarzı
[3] Marihuana
[4] ABD 39.Başkan Yardımcısı
[5] Tarım İlacı
[6] New York’ta bir semt
[7] New York’ta yüksek korumalı hapishane