Merhaba,
Son günlerde Türkiye sularında en çok konuşulan tehlike Marmara Denizi’nde görülen “deniz salyası” yani müsilaj. Bu aralar herkes müsilajdan bahsettiği ve benim bu konudaki bilgim sınırlı olduğu için ben bugün başka bir tehlikeden bahsedeceğim. İklim krizinin etkisi ile ısınan sularımıza Süveyş Kanalı sayesinde gelip yerleşen ve sularımızı çölleşme tehlikesi ile karşı karşıya bırakan aslan balıkları.
Aslan balıkları ana akım medyada sıkça yer alıyor ama sansasyon sever geleneksel medyamız hem iklim krizi hem de Süveyş kanalı sayesinde Akdeniz sularında her geçen gün daha yukarılara tırmanarak artan aslan balıklarının istilasından çok zehri ile ilgileniyor.
Aslan balığının zehrinden önce konuşulması gerekense, nasıl ülkemiz sularını işgal ettikleri, diğer türleri baskılama yöntemleri, ve nasıl güzel yaratıklar oldukları sanırım. Aslan balıkları çoğunlukla kiremit kırmızısı üzerine beyaz çizgili, ışınsal yüzgeçleri ile göz kamaştırıcı, izlerken huzur veren canlılar. Yetişkinleri 40 cm’ye kadar büyüyebilen, mağara, kovuk ve gölgelere kurdukları yuvalarının çevresinden pek ayrılmayan, gözlerinin üzerinde ve ağızlarının altında pervane benzeri pektoral yüzgeçleri olan balıklar.
Aslan balıklarının bilimsel sınıflandırmasına bakarsak, Kordalılar şubesi ,Işınsal yüzgeçliler sınıfı, scorpaeniformes takımından ve bilimsel isimleri de Pterois olan canlılar.
Aslında Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus’un batı kısımlarında mercan kayalıklarda yaşayan aslan balıklarının bilinen 12 farklı türü var. Kıyıya yakın bölgelerde 50 metre derinliğe kadar yaşayabilen bu zehirli yüzgeçli balıklar, İngilizcede venom olarak adlandırılan zehre sahiptirler. İngilizcede zehri tanımlayan 2 kelime var venom ve poison. Türkçede maalesef venom ve poison için tek bir kavram kullanılıyor: zehir.
Oysa venom ile poison arasında çok belirgin bir fark var: poison dokunuş, koklama, solunum gibi yollarla direkt etki ederken venom zehirlenmesi diken batması, kesilme, yarayla temas şeklinde bulaşabilen zehirlenme. Yani Aslan Balıklarının yüzgeci battığı zaman veya yemek için hazırlarken zehirli bölgeleri temizlenmediği takdirde tehlikeli biz insanlar için.
Şimdi bu balıklara zehirli ve tehlikeli diyoruz ancak sualtında biz tedirgin etmezsek, biz üstüne gitmezsek, bize bilinçli olarak durup dururken saldıracak pek canlı olmadığını söyleyeyim, yani aslan ballıklarının yuvalarının çevresini korumak adına gerginlik ve saldırganlık göstermesi de doğal bir durum. Aslan balığı aslında insanlara o kadar az tehlike arz ediyor ki, aslan balığı zehirlenmeleri en çok balığı yakalayan balıkçıların başına geliyor.
Peki Aslan balığının soktuğu talihsiz insanlar ne yapmalı?
Yüzgeçe dokunarak yaralanan kazazedeler, derhal yara bölgesini 40 derece sıcaklıkta suya batırıp 30 ila 90 dakika arasında bekletmeli. Bu uygulama zehrin etkisini kaybetmesini sağlıyor. Ardından en kısa sürede bir sağlık kurumuna başvurulmalı tabii. Ağrıyı tetikleyen en önemli etmenlerden birisi dokuda gelişen şişlik olduğundan, yaralanan bölge yukarı kaldırılmalı ve zehirin kana karışması yavaşlatılmalı.Yani aslan balıklarının güzel ve sakin duruşlarına aldanıp onlarla oynamaya çalışmamakta fayda var. Aslan balıklarına benzer domuz balığı da denen triggerfish lere de dikkat etmek lazım oyuncu olduğunu düşünebilecek bu renkli ve çok hareketli canlılar etoburlar ve çeneleri çok güçlü.
Peki bu canlılar sularımıza nasıl geldiler ve neden Akdeniz canlı yaşamı için çok büyük tehlike arz ediyorlar; Denizlerde bir bölgeden diğer bölgeye yabancı bir canlı türünün taşınmasında gemilerin bir yerden aldıkları balast suyunu başka yere boşaltmaları etkili olabilir, balast suyunun boşaltıldığı bölgenin şartları göçmen canlıların yaşamına uygun ısıda ise bu canlılar hemen yayılmaya başlayabilir.
25 Nisan 1959’da inşaatına başlanan ve 17 kasım 1859’da kullanıma açılan Süveyş Kanalı da küresel ısınma ile birlikte Akdeniz suları ısındıkça Kızıldeniz ve büyük okyanusta yaşayan türlerin yavaş yavaş Akdeniz’e gelmesine ve her gelen türün hızla yayılmasına sebep oldu.
İlk bakışta sularımızda yeni ve değişik canlıların barınmaya başlaması çok iyi bir gelişme gibi görülebilir ama maalesef durum öyle değil. Etçil olan aslan balıkları zaten ısınan suya alışmakta güçlük çeken yerli türleri hızla tüketiyor ve bir süre sonra yiyecek bir şey kalmayınca kendileri de tükenecek.
Aslan balıkları sadece Akdeniz’e yayılmadı, hatta akdenize yayılmadan önce Karayipler ve çevresini, Amerika’da Florida kıyılarını istila etti.. Bilim insanları aslan balığının ölümcül yayılışını engellemek için bolca tüketilmelerini salık veriyor. Üstelik yüzgeçleri zehirli olan bu balık iyi temizlendiğinde gayet sağlıklı bir besin kaynağı bizler için.
Aslan balıkları, küçük ve yavru kırmızı mercan ile orfozlar da dahil olmak üzere bulabildikleri her şeyi yerler. Yerel türler onların obur ve acımasız avcılar olduklarını anlayamazlar. Hatta köpek balıkları bile aslan balığını bir av olarak algılamaz.
Aslan balıkları son derece verimli doğurganlar ve sığ sulardan 50 metre derine kadar resifsiz habitatlara kadar yayıldıkları için bir yere yerleştikten sonra oradan atılmaları çok zor. Bu yüzden yayıldıkları bölgelerde sayılarının baskılanması için robot sualtı avcısı tasarlamaya kadar yüzlerce proje geliştirildi, bu güzel ama istilacı yaratıkların görüldükleri yerde yakalanmaları için aranıyor posterleri bile basıldı!
Tam burada Aslan Balığı nasıl pişirilir sorusu akla geliyor tabii:
Aslan balıkları lezzetli fakat onları yemek bazı endişeleri de beraberinde getiriyor. Aslan balığında en dikkat çeken şeyler sırtından ve yanlarından diklemesine çıkan uzun, keskin ve iğne deliciliğindeki dikenler. Bu türdeki dikenler balığın derisindeki zehri acı verici bir şekilde dokunan kişiye zerk edebilir. Parmağınızla hassas bir dokunuş yeter. Fakat zehir sadece zerk edilmişse tehlikelidir bu yüzden etleri bozmaz. Çünkü pişirme işlemi zehri etkisiz hale getirir, bu yüzden aslan balığını kızartmak konusunda endişe etmeye gerek yok.
Türkiye’de de 2017 Şubat’ında Antalya’da Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TUDAV) Türk Sualtı Sporları Federasyonu ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı işbirliği ile “Doğu Akdeniz Aslan Balığı: Yeni Sorunlar, Yeni Çözümler (Dağılımı, Mücadele ve Yararlanma) Çalıştayı” yapıldı.
Çalıştay’da on ayrı ülkeden katılan 50 bilim insanı Aslan balığı istilasını ve çözüm önerilerini değerlendirdiler. Bundan sadece 10- 15 yıl öncesinin dalış rehberlerinde ve benzeri kitaplarda yer alan bilgilerde aslan balığı ve benzeri türlerin esamisi yok, ancak bugün bu güzel canlılar her geçen gün daha da yukarı Karadeniz’e yol alıyorlar. Aslan Balığı artık sularımızda bir tür ancak bu canlının sularımıza gelmesine neden olan biz insanlar bu türü baskılayarak Akdeniz faunasına diğer türleri yok etmeden eklenmesini sağlamamız gerekiyor.