Bizim Adamlar…
Peki kim bu bizim adamlar?
Bizim çocukların başarısız olmasının sebebi olan adamlar.
Senelerdir ülke futboluna gram faydası olmayan adamlar.
Tonlarca paraya dolmayacak stadyumlar yapıp, çocukları sahasız bırakan adamlar.
Çalıştırdığı takım küme düşmesine rağmen bir sonraki sezon yine Süper Lig’de takım çalıştıran, beş hafta sonra kovulup, yine bir Süper Lig takımında göreve başlayan adamlar!
Menajerlere güvenip saçma sapan oyunculara milyonlar dökerken, altyapı hocalarına üç kuruş vermeyen adamlar.
Sıradan bir vatandaşın altı yüz senede kazanamayacağı parayı bir senede kazanmasına rağmen,Teknik Direktörlüğün sürekli kendini yenilemesi gereken bir meslek olduğu gerçeğini görmek istemiyen adamlar.
Çok kalabalık bu adamlar.
Dolmayan stadyumlarımızı tıka basa dolduracak kadar…
Futbol severlerin Avrupa Kupasına odaklandığı bugünlerde, hatırlayabildiğim en tuhaf şampiyonaya tanıklık ediyoruz. Adını bile duymak istemediğimiz 2020 senesi, turnuva formunda karşımıza çıktı ve adına yakışır bir biçimde tatsız başladı.
Danimarka – Finlandiya maçında ölümle burun buruna gelen Christian Eriksen, hepimizin yüreğini ağzına getirdi. Bu olay yaşanırken insanoğlunun ne kadar çirkinleşebileceğini bir kez daha gördük. Bir futbolcu sahanın ortasında ölüm kalım savaşı verirken, daha yakından görüntüleyebilmek için türlü taklalar atan yayıncı kuruluş, sosyal medyada içlerindeki pisliği dökmek için hiç vakit kaybetmeyen ırkçılar, aşı karşıtı kitle… inanılır gibi değil!
Teknoloji ile kuşandık, geriye doğru gidiyoruz.
Milli takımımızın İtalya ‘ya karşı oynadığı maçın spor programlarına yansıması, futbola aslında ne kadar uzak olduğumuzu gösterdi. Hala isimler üzerinden maç analizi yapıp asıl sorunu görmezden geliyorlar. Senin milli takımın baskı altında oyun kurabilmek adına tek bir oyun seti bile çalışmamış, tek bir kez bile çözüm bulamamış ve sen kalede o değil de bu oynasa, ilerde Ahmet değil Mehmet oynasa bu işin değişeceğini sanıyorsun.
Evet, İtalya grubun en güçlü takımı.
Evet, o maçta alınacak bir puan çok değerliydi ama gol yememek adına bu kadar kıymetli bir oyuncu grubunu, bu kadar itibarsızlaştırmanın da bir anlamı yoktu. Uzun pas atmakla, uzun pas atmaya mecbur kalmak arasındaki farkı anlayabiliyorsanız, gol yememek için savunma yapmakla, gol atmak için savunma yapmak arasındaki farkı kafanızda canlandırabiliyorsanız, hatanın nerde olduğunu da anlayabilirsiniz. Şampiyonanın en hazırlıksız takımı diye bir kategori olsa, birincilik için kimseyle rekabet etmezdik.
Çok üzücü.
12 yaşındaki bir altyapı oyuncusuna anlatır gibi anlatacağım.
Top rakipteyken takım boyu kısalır, oyun sahası daraltılır. Rakibi içe doğru oynamaya zorlamak gerekir. Top sizdeyken takım boyu uzayabilir ama en önemlisi, oyun sahası genişletilir. Bizim çocuklar Galler maçının son 15 dakikasında, sürekli aynı köşeye sıkışıp, genişletmesi gereken sahayı iyice daralttı. Ve en acısı da kimse bu duruma müdahale etmedi. Şampiyonadaki bütün takımlar, çalıştıkları kombinasyonları, çözümlemeleri, savunma setlerini, hücum setlerini sergilerken, biz ise kaliteli futbolcularımızla doğaçlama futbolumuza devam ediyoruz.
Johan Cruyff ‘un ” Futbol basit bir oyundur, zor olan basit oynamaktır” sözünü yanlış anlayan başka bir millet daha olduğunu zannetmiyorum. Teknik Direktörlerimizin de bu sözü çok sevip, anlamak istedikleri gibi yorumladığından eminim. Futbol basit bir oyundur kafasını terk etmezsek, yerimizde saymaya devam ederiz.
Matematiktir futbol, stratejidir.
Analizdir futbol, disiplindir.
Psikolojidir futbol, çabuk karar vermektir.
Koordinasyondur futbol, kondisyondur.
Yeniliktir futbol, yenilenmektir.
Öğrenmektir futbol.
Basit bir oyun değildir.
Kemal Fazıl Evcimik…
Bu ismi hiç duymamış olabilirsiniz. Duyduysanız zaten takip ediyorsunuzdur, ne mutlu size. Kendisi bir futbol eğitmeni. profesyonel anlamda hizmetler vermiş bir maç analizcisi aynı zamanda. İtalya maçı öncesinde şemalı bir analiz paylaştı. Milli takım nasıl oynamalı, İtalya nasıl oynayacak sorularına cevap veren muhteşem bir çalışma. Teknik ekibimiz kendisi kadar donanımlı olsa, onun kadar iyi çalışsa dersine, belki maçı kazanamazdık ama en azından vitrinde biraz daha şık dururduk.
Kemal hoca sessiz sedasız maç analizini paylaşırken, en popüler spor programlarından biri başlamak üzereydi. Sürekli altyazı geçiyor. “İtalya maçının galibiyet formülü” Pişman olacağımı bildiğim halde bekledim programın başlamasını. Üç tane yorumcu var. İsim verip rencide etmek istemiyorum onlar kendilerini biliyorlar Önce kadro yaptılar. Orda şu oynasın, burada bu oynasın dediler. Önde baskı yapmalıyız dediler. 2.bölge dedikleri anda dayanamadım kapattım.
Ülke futbolunun özetidir bu.
Bir yanda bu işe emek vermiş, ülke futboluna bir katkısı olsun diye çabalayan pırıl pırıl bir zihin ama ne yazık ki sesi çok duyulmuyor ,diğer yanda milyonların takip ettiği ama aslında futboldan çok da anlamayan adamlar.
Çok kalabalıklar demiştim, bakın yine karşımıza çıktı bizim adamlar.
Evet, kemik kadrosu Avrupa ‘nın en önemli liglerinde oynayan bu takım nasıl bu hale geldi?
Çok kısa ve öz yanıtlamış sevgili Kemal Fazıl Evcimik,
“Oyuncular iyi oyun kötü ise sorun bellidir”
Şampiyona geneline baktığımızda oyunun sıkıcılaşmaya başladığını düşünebilirsiniz. Eğer keyif almak istiyorsanız bakış açınızı değiştirip, değişen futbolun gerçeklerine odaklanmanız faydalı olacaktır. Yayıncı kuruluşun bize aktardığı görüntülerde, 20 oyuncuyu aynı anda gördüğümüz, topa sahip olan oyuncunun alan bulmakta zorlandığı, oyunun sıkıştığı anların çoğaldığını görüyoruz. Bu noktada, topsuz oyuna odaklanmaya çalışırsanız değişen futbola adapte olmanız kolaylaşacaktır. Birbirlerine iple bağlanmışçasına hareket eden defans hatları, topu kazandıklarında çalışılmış setleri sergilemeleri, takım arkadaşlarına alan açmaları, bunlar sadece topsuz oyunda görebileceğiniz futbolun güzellikleri.
Aslında sadece bir futbol müsabakası değil, kalabalık bir oyuncu grubunun aylara, hatta yıllara yayılan çalışmalarının sahaya yansımasını seyrediyoruz. Sadece topa odaklanmayı bırakıp oyunun bütününü görmeye çalışırsanız çok keyif alacaksınız.
Fransa ‘da spor bilim insanlarının yaptığı bir araştırmaya göre, futbolcular topla buluştuktan sonra ortalama 1.1 saniyede topu ayaklarından çıkartıyorlar. Futbolcuların maç boyunca ortalama topla oynama süresi ise 1 dakika civarında. Şimdi seçim sizin, olabildiğince çabuk oynamaya çalıştıkları 1 dakika elbette çok değerli!
Peki geri kalan 89 dakikada ne yaptıklarını merak etmiyor musunuz?
Avrupa Kupası nedeniyle altyapı hakkında yazmaya ara verdim ama en kısa zamanda oradan devam etmek istiyorum. Altyapı çok mühim, bunu bıkmadan usanmadan dile getirmeliyiz.
Yakında tekrar görüşmek üzere.